Sinemanın 'baba'sı öldü
Abone olBeyazperdede "tüm zamanların en iyi aktörü" olarak anılan efsanevi aktörü Marlon Brando, 80 yaşında öldü. 'Baba' kendi hayatını anlatan filmde oynamaya hazırlanıyordu
Beyazperdede "tüm zamanların en iyi aktörü" olarak adlandırılan
ve özel hayatındaki trajedileri ve "sinirli" mizacıyla da ün yapan
Marlon Brando, 80 yaşında hayata veda etti. Brando'nun önceki gece
yarısından sonra Türkiye saatiyle sabaha karşı 4.30 sıralarında Los
Angeles'taki California Üniversitesinin Tıp Merkezi'nde akciğer
yetmezliğinden öldüğü açıklandı. 40'ı aşkın filmde rol aldı Sinema
kariyerine 1950'de başlayan ve 40'ı aşkın filmde rol alan Brando, 8
kez Oscar Ödülü'ne aday gösterilmiş ve 1955'te "On The Waterfront"
ve 1972'de "The Godfather" filmlerindeki unutulmaz performansıyla 2
kez Oscar kazanmıştı. 1924'te zengin bir işadamı ile amatör bir
aktris ve alkolik bir annenin çocuğu olarak Nebraska'da dünyaya
gelen Brando, 19 yaşında aktör olmaya karar verdi ve New York'a
taşındı. Sahne hocası Stella Adler, aktörle daha sonra özdeşleşecek
olan "Metod" stilini geliştirmesini sağladı. Sahne kariyerine
1944'te başlayan Brando, 3 yıl sonra 23 yaşındayken Broadway'de
sahneye konan "A Streetcar Named Desire" adlı oyunda Stanley
Kowalski rolünü almayı başardı. 1950'de aynı eserin film
versiyonunda rol alarak Hollywood'a geçen Brando, 1953'te bir
gangster grubunun liderini canlandırdığı "The Wild One" filmini
çevirdi. Borç içindeydi 2 yıl sonra Oscar kazandığı "On The
Waterfront" da dahil, bu 3 filmde canlandırdığı "kendini ifade
edemeyen, isyankar kişi" imajı, Brando'yu gerçek hayatta da takip
etti. Kısa ömürlü evlilikler, ıstıraplı boşanmalar, çocukları için
velayet kavgaları ve ihtiraslı aşkları, Brando'nun peşini
bırakmadı. 65 yaşındayken Meksikalı bir hizmetçi kadından 6. çocuğu
oldu, ama biyografisini yazan Peter Manso, aktörün dünyanın çeşitli
yerlerinde 14 ila 15 çocuğu olduğunu söyledi. Oğlu Christian,
1990'da üvey kız kardeşinin erkek arkadaşını Brando'nun Los
Angeles'taki evinde vurarak öldürdü ve 5 yıl hapis yattı; kızı
Cheyenne ise 1995'te intihar etti. Borç içinde öldüğü belirtilen
Brando, çekimine bu yaz başlanacak olan ve hayatını konu alan
"Brando ve Brando" adlı filmde kendisini canlandırmaya
hazırlanıyordu. "Apocalypse Now," "Last Tango in Paris", "Julius
Ceasar" ve "Guys and Dolls" gibi filmlerle de anılan Brando'nun
oyunculuk stili, Robert De Niro, Johnny Depp ve Jack Nicholson gibi
ünlü sanatçıları da etkiledi. Uzlaşmaz bir asiydi Stanley Kowalski,
Emiliano Zapata, Terry Malloy, Paul, Don Corleone, Albay Kurtz...
Marlon Brando, canlandırdığı karakterlerin ta kendisiydi, yeri asla
doldurulamayacak ALİN TAŞCIYAN Uzlaşmaz bir asiydi o, hayatla da
uzlaşmadı. Kürlerle, terapilerle uğraşmadı. İçinden geldiği gibi,
güzel kadınlar ve başka lezzetlerle yaşadı. ABD yönetimiyle
uzlaşmadı, yerlilerin haklarını savundu. Hollywood'la uzlaşmadı,
Oscar'ı elinin tersiyle itti. Zengin ve ünlü olduğunda onlardan
kaçıp "Gemide İsyan"ı çekerken hayran kaldığı Tahiti'de sefa sürdü.
Sadece para kazanmak için film çekiyorum diyordu açıkça. Efsane
yarattı Son günlerinde tırnağı etmeyecek oyuncuların lüksten de öte
villalarının gölgesinde iki göz bir evde; onların botoks yaptıra
yaptıra alınların ortasına çıkan kaşlarının yarattığı şaşkın
bakışları altında o şişman haliyle yaşamayı göze alıyordu. Adli
sistemle uzlaşmadı tüm birikimini onunla mücadeleye harcadı.
Kendini hapishaneye düşen oğluna adamış bir baba olarak
beyazperdedeki eşsiz imgesini bile aşan bir efsane yarattı. Ne
efsane ama! Zamansız ölümüyle James Dean geçemedi yerine. Ne
kariyeri dikkatle hesaplanmış Tom Cruise doldurabilir boşluğunu ne
de bütün hoyratlığıyla Johnny Depp. Her kim çıkarsa çıksın ortaya
Amerikan sinemasında asi genç simgesi olarak, vicdanı, politik
angajmanlı, tavrını koyan sahici bir yetenek olarak önce Marlon
Brando ile kıyaslanır. Ama kimi koyabiliriz küstah bakışlarıyla
önünde dikildiği kadını şehvetten titreten Stanley Kowalski'nin
(Arzu Tramvayı) terden göğsü sırılsıklam olmuş atletinin içine?
Meksikalı devrimcilerin (Viva Zapata!) ateşine kapılmamızı kim
sağlayabilir? Kimi yozlaşmış sendikaya karşı dokların en sıkı
yumruk sallayan işçisi (Rıhtımlar Üzerinde) olarak hayal
edebilirsiniz? Başka kim yaşamdan ölüme bir genç kadına yönelik
umarsız aşkın (Paris'te Son Tango) şiddetiyle salınır? Mafya lideri
Don Corleone'yi (Baba) alt çenesini büzmüş, hırıltılı bir ses ve
ağır bir İtalyan aksanıyla konuşmayan bir karakter olarak
düşünebilir misiniz? Vietnam'da cephede acımasızlık timsali gibi
dikilen komutanın (Kıyamet) adeta dünyanın sonunu hazırlama zevkini
tattığını kim aktarabilir? Her şeyi doğuştandı Bu kadar iyi bir
oyuncuydu, işte. Marlon Brando'nun adıyla özdeşleşen New York'un
ünlü Actor's Studio'sundaki öğretmeni Stella Adler bile itiraf
etmişti: "Ben ona oyunculuk öğretmedim, o her şeyi doğuştan
biliyordu." Haber: Sema Emiroğlu Katnak: Milliyet