Melek Ayberk'in hikayesi 1974 yılında Saklambaç gazetesi tarafından düzenlenen Sinema Güzeli Yarışması’nda birinci olmasıyla başladı. Sinema için yeni bir yüz, yeni bir soluk olarak değerlendirildi, art arda çektiği filmlerle Yeşilçam’da büyük ses getirdi. Öyle ki Cüneyt Arkın, Kadir İnanır, Serdar Gökhan, Aytaç Arman gibi dönemin jönleriyle başrolde yer aldı ama buna rağmen neredeyse hiç para kazanamadı. Türkiye’yi İtalya’da temsil etmeyi istiyordu ama hem yaşı tutmadığı hem de ailesi izin vermediği için fırsat bulamadı. “Gidebilseydim, yaşantım herhalde değişirdi” diyerek o günlerin acısını yaşıyordu. 'SAYEMDE MÜJDE AR DİYE BİRİSİ DOĞDU': 25 filmde oynayan Melek Ayberk, Müjde Ar’a şöhret olma yolunu açtığını da şu sözlerle anlatıyordu: "Bu arada Aşk-ı Memnu adlı televizyon filminde öpüşmediğim için benim rolümü Müjde Ar’a verdiler ve sayemde Müjde Ar diye birisi doğdu.” Ve 1994 yılında, henüz 35 yaşındayken çıkamadığı uyuşturucu batağı onu ölüme götürdü. İşte Melek Ayberk'in ölüme giden hikâyesi... Bu kadar erken yaşta hayata atılmak için çok fazla nedeni vardı: Sadist üvey baba, şefkatsiz ve sevgisiz bir yuva, ilgisiz bir anne ve esrarkeş bir koca… 1980 yılında "Hayat" dergisine verdiği röportajda, hayatının baştan sona dramlarla dolu olduğunu anlatıyordu. 6 yaşındayken annesi ile babası ayrılmıştı, Tekel işçisi olan annesi ve iki küçük kardeşiyle birlikte yaşıyordu. Fakir ama mutluydu. Ta ki annesi yeniden evlenene kadar… 'ÇOK ÖZENDİM GÜLENLERE': Üvey babası sadistti ve sık sık şiddet uyguluyordu. O günleri şöyle anlatıyordu Melek Ayberk: "Elindeki şövalye yüzükle suratıma vurur, kulaklarımdan tutar havaya kaldırırdı. Annem bazen müdahale eder, ‘Kızım suçun ne?’ diye sorardı. Ben de ağlayarak ‘Bilmiyorum anneciğim…’ derdim. Bir gün İzmir’de üvey babam beni parka gezmeye götürdü. Beni bir köşeye oturttu. ‘Sen burada bekle’ dedi. Biraz sonra da polislerin arasında geldi almaya. Üvey babam ‘tırnakçılık’ yapıyormuş meğer. Karakolda polisler babama ‘Ulan, parmak kadar çocuğu yanında gezdirip suçuna alet etmeye utanmıyor musun?’ dediler ve beni serbest bıraktılar. Babam hapse girdi, ben de eve…” EŞİ ESRAR BAĞIMLISI KAYINVALİDESİ İSE KADINLARI TUZAĞA DÜŞÜREN BİRİYDİ: Zeki ve çalışkan bir öğrenci olmasına rağmen okuldan ayrılmak zorundaydı çünkü çalışması gerekiyordu. Tabii ki üvey babasının zulmü bitmemişti. Melek Ayberk’i zorla evlendirmişti. Eşi esrar bağımlısı, kayınvalidesi ise kadınları tuzağına düşüren biriydi. Onlardan bir kötülük görmediyse de bu zorlu hayata daha fazla katlanamadı ve annesinin yanına kaçtı, ardından da boşandı. Annesinin yanına taşındıktan sonra kaçamaklar yapıyor ve tanıştığı gruplarla dönemin diskolarında sabahlıyordu. Bir gün Ankara’da, bir diskoda arkadaşının uzattığı esrarlı sigarayı aldı ve kendi sonuna böyle hazırlandı: “Artık günde 2-3 esrarlı sigara içer olmuştum.” Her seferinde kurtulmaya çalıştığı esrar, gün geçtikçe onu esir alıyordu. Tedavi için klinikte yatması da çare olmadı. Karaciğeri büyüyen Melek Ayberk hastaneden çıktığında kendisine söz verse yeniden esrar kullanmaya başladı. Laf olsun diye başladığı uyuşturucuyu satması ve gözaltına alındıktan sonra tutuklanması sonunu getirdi. 35 yaşındayken hayata veda etti Melek Ayberk. Sevgi görmediği parçalanmış ailesi, yanlış eğilimleri ve özendiği arkadaşları nedeniyle bağımlı ve mutsuz bir hayat sürdü. Çok erken yaşta da göçtü gitti.