Sinan Oğan'dan hükümete IŞİD tepkisi!
Abone olTürkiye 102 gün boyunca IŞİD'in elinde olan rehinelerini kurtardı. Peki bundan sonra ne olacak? MHP Iğdır milletvekili Sinan Oğan İnternethaber' konuştu.
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Tüm Türkiye cumartesi sabahına güzel bir haberle başladı. 11
Haziran'dan beri IŞİD'in elinde bulunan 46 rehinemiz Cumartesi
sabah saatlerinde Suriye üzerinden Urfa'ya giriş yaptı.
Daha öncesinde, rehineler olduğu gerekçesiyle Batı'nın koalisyonuna katılmayı reddeden Türkiye, IŞİD'e karşı bundan sonra nasıl bir politika izleyecek?
"Velev ki takas var" diyen Erdoğan'ın sözleri ne anlama geliyor?
Rehinelerle takas edilen "şey" ne olabilir?
Türkiye bundan sonra ne
yapmalı?
Türkiye'nin izlediği politika IŞİD
konusunda yeterli mi?
MHP Iğdır milletvekili Sinan Oğan, Türkiye'nin
IŞİD politikasını İnternethaber'den Nesrin Yılmaz'a
değerlendirdi...
-IŞİD'in elindeki rehinelerin 101 gün
sonra serbest bırakılmasını siyasi açıdan nasıl
değerlendiriyorsunuz?
EMEĞİ GEÇEN HERKESE TEŞEKKÜR EDİYORUM
Öncelikle rehinelerimizin serbest bırakıldığı sabahın erken
saatlerinde twitter hesabımdan da paylaştığım gibi millet olarak bu
habere çok sevindik, rehine vatandaşlarımıza, yakınları ile Türk
milletine tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Rehine
vatandaşlarımızın zarar görmeden Türkiye’ye getirilmesinde başta
Özel Kuvvetler olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Bu mesajımı o gün sabah erken saatlerde twitter hesabımdan
paylaşmıştım ama burada sizinle yaptığımız röpörtajda tekrar etmek
istiyorum.
DÜNYADAN HABERSİZ OLDUKLARI ORTAYA
ÇIKMIŞTIR
Bugünün Başbakanı o dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu sosyal medyada Musul Başkonsolosluğumuz basılmadan saatler öncesinde resmi Twitter hesabından yaptığı şu açıklama tam ibretliktir:
“Son 48 saattir Irak'ta yaşanan gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Bağdat Büyükelçiliğimiz ve Musul ile Erbil Başkonsolosluklarımızla sürekli irtibat halindeyiz. Musul başkonsolosluğumuzun güvenliği için gerekli önlemler alındı. Musul'da görev yapan tüm konsolosluk çalışanlarımız ve emniyet görevlilerimize de vakur duruşları için teşekkür ediyorum. 28 vatandaşımızla ilgili olarak da birçok kanaldan durumu takip ediyoruz. Şu ana kadar edindiğimiz bilgilere göre vatandaşlarımızın sağlıkları iyi.”
Bu açıklama yapıldıktan saatler sonra Musul Başkonsolosluğumuz
basılarak diplomatlarımız ve güvenlik görevlilerimiz rehin
alınmıştır. Sayın Davutoğlu’nun “Gerekli güvenlik
önemlerini aldık, sorun yok” açıklamasını yaptığı
saatlerde ben TBMM Genel Kurulunda bir konuşma yapmış ve Musul
Başkonsolosluğumuzun tehlike altında olduğunu, IŞİD’in
konsolsoluğumuzu basacağını, vatandaşlarımızı rehin alacağını
söylemiştim. Garip olan AKP milletvekillerinin tepkisiydi.
“Atma kardeşim”, “delilin var mı delilin”, “maddeye gel
maddeye” diye laf atmış, muhalefetten gelen bu önemli
uyarıyı dinlemek yerine dalga geçmeyi tercih etmişlerdi. Ertesi gün
olduğunda bizim uyarılarımızın gerçek olduğu ortaya çıktı,
“bizden habersiz Ortadoğu’da yaprak kıpırdamaz”
diyen, “Musul Başkonsolosluğumuzda her türlü güvenlik
önlemini aldık diyen” Sayın Davutoğlu ve milletvekili
arkadaşlarının ise dünyadan habersiz oldukları ortaya
çıkmıştır.
UTANMADAN "REHİNE ŞOV"
YAPMAKTALAR
Bu hadise göstermektedir ki, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve AKP hükumeti yanlış kararlar alarak Türkiye’nin itibarını ve 46 vatandaşımızın ise hayatlarını tehlikeye atmıştır. Şimdi “utanmadan” kalkıp “rehine şov” yapmaktadırlar. Hele bir de Sayın Davutoğlu muhalefete dil uzatarak “bari bu gün sevinin” deme bahtsızlığını göstermiştir. Zira başta sayın Davutoğlu olmak üzere bir kısım o zihniyetteki insanlar muhalefetin rehinelerin sağ salim dönmesinden mutlu olmadığı gibi akla ziyan bir açıklama yapmışlardır. Oysa rehinelerin bırakıldığı saatlerde biz sevincimizi ve emeği geçenlere teşekkürlerimizi hemen paylaşmıştık.
Sayın Davutoğlu’nun beceriksizliği yüzünden hem Türk toprağı işgal edilmiş, Türk bayrağı indirilmiş, hem de içinde bebeklerin ve kadınların da olduğu 46 vatandaşımızın hayatı tehlikeye atılmıştır. Ve tabi rehinelerimiz IŞİD terör örgütünün eline geçtiği için IŞİD’in Türkmen kardeşlerimize karşı yaptığı her türlü zulüm karşısında Türkiye sessiz kalmak zorunda bırakılmıştır.
-Rehinelerin maddi bir pazarlık ile bırakılmasının söz
konusu olmadığı ortada bir diplomatik pazarlık olduğunu söyleyen
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Diplomatik pazarlık nedir?
DİPLOMATİK PAZARLIK KOALİSYONDA YER ALMAMAK
OLABİLİR
Maddi pazarlıktan kasıt rehineler karşılığı bir paranın verilip
verilmediği hususudur. IŞİD yaklaşık 2 milyar dolarlık bir servete
sahiptir. Ve dünyanın en zengin terör örgütlerinin başında
gelmektedir. Dolayısıyla da IŞİD’in paraya ihtiyacı olduğunu ve
rehineler karşılığında para istediğini zannetmiyorum. Diplomatik
pazarlıktan kasıt Türkiye’nin IŞİD karşıtı koalisyonda yer almaması
olabilir. Ancak rehinelerin teslim alındığı saatlerde rehinelerin
bırakılma sebebi olarak twitter hesabımdan şu değerlendirmeyi
yapmıştım: “IŞİD bölgede güçlü gibi gözükse de son
koalisyon görüşmelerinden sonra giderek sıkıştığını görmektedir. Bu
süreçte Türkiye'yi karşısına almak istememiştir."
Zira süreçte Allah korusun rehinelerin başına bir şey
gelseydi Türkiye'yi karşısına almış ve bunun da sonucuna katlanmış
olacaktı. Ayrıca bu süreçte Türkiye'yi IŞİD ile savaşa çekebilmek
için rehinelere yönelik bir provokasyon ihtimali vardı. IŞİD'in
bölgedeki hareket kabiliyeti giderek kötüleşiyor. Bu süreçte
rehinelerin başına bir iş getirip suç IŞİD'e yüklenebilirdi. Bu
sonuç karşısında IŞİD'in insan ve diğer ihtiyaçlarını karşıladığı
Türkiye'yi tam karşısına almış olurdu ki, bu da IŞİD'in
katlanabileceği bir şey değildir. IŞİD bunu gördü ve rehineleri
teslim etti. Ayrıca bu süreçte basına yansımayan IŞİD'in önemli
isimlerinin de yakalanmış olabileceği ve takas edilmiş olabileceği
ihtimali de var.
-Takas sorusuna "velev ki takas" oldu diyen Erdoğan'ın
sözlerini nasıl değerlendiriyorunuz?
TAKASI HER ZAMAN İNSAN TAKASI OLARAK DÜŞÜNMEMEK
GEREKİR
Takas ihtimali her zaman var. Ancak Türkiye’nin elindeki IŞİD militanlarının kamuya malolmuş isimlerine baktığımızda IŞİD açısından önemli bir isminin olmadığını görüyoruz. Eğer ki, son günlerde Türkiye içerisinde yapılan operasyonlarda kamu ile paylaşılmayan bazı isimler ele geçirildiyse buna bir şey diyemeyiz. Ancak takası her zaman insan takası olarak da düşünmemek gerekir…
-Nasıl bir takas olduğunu düşünüyorsunuz?
HİÇBİR ŞEY VERİLMEDİ DEMEK İNANDIRICI
GELMİYOR
46 rehinenin karşılığında hiçbir şey verilmedi demek çok fazla inandırıcı gelmiyor. Özellikle Ayn El Arab veya Kobane olarak bilinen bölgenin IŞİD açısından önemini dikkate aldığımızda çok farklı ihtimaller konuşulabilir. Ayn El arab bölgesindeki Kürtlere sorduğunuzda Türkiye IŞİD’e silah verdi diyorlar, bölgedeki IŞİD kaynaklarına baktığında ise Türkiye ABD’nin PYD’ye Türkiye üzerinden silah sevkiyatına destek oldu diyorlar. Dolayısıyla da bölgede şimdilik net bir bilgi yok, şimdilik sadece tahminleri ve analizleri konuşabiliriz.
-Bir tweet atarak, rehinelerin serbest bırakılmasının
CIA paketi olduğunu belirten AK Parti milletvekili Şamil Tayyar'ın
bu sözleri ne kadar doğru olabilir?
HER KAFADAN BİR SES
ÇIKMAKTADIR
Bu konuda her kafadan bir ses çıkmaktadır.
CB Erdoğan’a göre: Operasyon yapılarak
kurtarılmış.
Başbakan Davutoğlu’a göre: Temas kurularak
bıraktırılmış.
Şamil Tayyar: CIA Teslim etti, bıraktırdı
diyor.
Ajanslara yansıyan IŞİD beyanlarında ise
“Şeyh Bagdadi’nin talimatıyla biz bıraktık”
diyor.
REHİNE SAYISI 46, HALA 49 DİYENLER
VAR
Bu beyanlar bile aslında hükmet çevrelerinin bu işten ne kadar habersiz olduğunu ve bu konunun kontrolleri dışında geliştiğini gösteriyor. Bu arada daha önce hem de haftalar öncesinde defaatle rehine sayısının 49 değil 46 olduğunu söyledik, geriye kalan 3 kişinin yerel personel olduğunu söyledik ama hükumetten hala 49 diyenler var…
-Rehinelerin serbest bırakılması, Batı'nın "savaş"
teklifini reddeden Türkiye'yi savaşın içine çekmek için bir hamle
olması mümkün mü? ABD yaptığı açıklamada "Türkiye koalisyonun
içinde yer almalıdır, almak zorundadır" diyor. Almak zorunda
mı?
SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİNİ KORUYAN ASKERLERİMİZ RİSK
ALTINDA
Bu dediğinizin olabilmesi için rehineleri Batı bıraktırdı
tezinin doğru olduğuna inanmamız gerekir. Ben bu kanaatte değilim.
Batının rehineleri bırakmada dahli olduğunu düşünmüyorum. Denklemi
çok daha farklı bir yerde görmek lazım. Bildiğiniz üzere CB Erdoğan
BM'deki görüşmelere katılacak. Burada tahmin edebileceğiniz gibi
IŞİD konusu görüşülecek. Ankara üzerinde baskılar ise her geçen gün
daha da artıyor. CB Erdoğan geçmişte yapmayacağız dediği birçok
şeyi pek de fazla bir zaman geçmeden yapmıştı. Hatırlayınız
NATO'nun Libya'da ne işi var. CB Erdoğan'ın NATO'nun Libya'da ne
işi var demesinden sadece 3 gün sonra NATO ile beraber Libya'ya
dalmıştık. Dolayısıyla da CB Erdoğan şimdilik #IŞİD karşıtı
koalisyonda yokuz dedi ama yarın ne diyeceği belli olmaz. Bu durum
Türkiye’yi riske sokar. ABD'nin baskısı ile ve/veya diğer
sebeplerle IŞİD politikasında bir değişikliğe gidilecekse önceden
tedbir alınması gerekir. Özellikle de Süleyman Şah türbesini
koruyan askerlerimizi riske sokmayacak tedbirleri almak gerekir.
Zira böyle bir risk giderek büyüyen bir ihtimaldir.
IŞİD'İN EN KOLAY TERÖR EYLEMİ YAPABİLECEĞİ
ÜLKE TÜRKİYE'DİR
Ayn El Arab veya Kobane olarak bilinen bölgenin 40 km batısındaki Karakozak Köprüsü (Süleyman Şah Türbesinin 200 m yakınındadır) Suriye Hava Kuvvetleri tarafından bombalanarak kullanılamaz hale getirdi. Esad'ın da bu için içinde olduğunu düşünürsek Türkiye’ye yönelik bu defa da Süleyman Şah türbesi üzerinden provokasyon ihtimalini gözardı etmemek gerekir. Bu provokasyon veya saldırı ihtimali IŞİD dışı güçlerden de gelebilir. Dolayısıyla da sıkıntılı bir durum sözkonusudur. Ayrıca unutmamak gerekir ki, daha önce de birkaç defa söylediğimiz gibi IŞİD’in en kolay terör eylemi yapabileceği ülke Türkiye’dir. IŞİD’İn dünyadaki en fazla uyuyan hücresi Türkiye’de bulunmaktadır. Türkiye hesabını iyi yapmalıdır. Alacağı karar öncesinde de her türlü tedbirini görmelidir ki, daha rehine krizinde olduğu gibi ülkemiz zaafa uğratılmamalıdır.
-Türkiye IŞİD'le mücadeleye karşı bundan sonra nasıl bir
politika izlemedir?
HÜKUMET BİZİM AKLIMIZLA DALGA
GEÇİYOR
IŞİD’in petrolünü kaçakçılar üzerinden Türkiye’ye pazarlayan
AKP’ye yakın işadamlarından başlanabilir tedbir almaya, ayrıca
Türkiye üzerinden geçişlerin de artık durdurulması gerekir.
Biliyorsunuz AKP hükumeti uzun müddet Esad rejimini yıkacaklar diye
Türkiye üzerinden geçişlere göz yumdu, hatta destek oldu. Bir de
şimdi kalkıp pişkin pişkin açıklama yapıyorlar turistlere nasıl
engel olalım, seyahat özgürlüğü var diye. Suriye ve Irak’da yeni
turizm alanları açıldı da biz mi bihaber kaldık? Veya Suriye ve
Irak sınırı boyunca hükumet yeni turizm tesisleri açtı da biz mi
duymadı? O bölgeye gelenleri turistik amaçla gelmediklerini hükumet
bilmiyor mu, yoksa biliyor da bizim aklımızla dalga mı geçiyor?
SAYIN BAHÇELİ GÜNDEME
GETİRMİŞTİ
Bölgede tampon bölge oluşturulması gerektiğini Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli 6 yıl önce ifade etmişti. Sayın Genel
Başkanımızın 6 yıl önce ortaya koyduğu bu öngörüsünü AKP hükumeti
daha yeni görüyor. Hatırlanacağı üzere 07.10.2008 tarihli TBMM Grup
Toplantısında “Irak’ın kuzeyindeki Türkiye’ye sızmaların
mutlaka önüne geçilmek üzere komşu ülke coğrafyasında bulunan ve
önleyici tedbirler için Irak’ın kuzeyinden fiziken uygun
arazilerden başlatılmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
“Güvenlik Bölgesi” oluşturulmalıdır” demişti. Fakat o
tarihte Başbakan olan Erdoğan 13 Ekim 2008 tarihinde
"Burada tampon bölgeye gerek yok. Olması gereken yapılıyor.
Ağzı olan konuşuyor. Bilen de bilmeyen de konuşuyor"
demişti.
TÜRKİYE'NİN DURUMU TALİBAN/EL KAİDE VE
PAKİSTAN İLİŞKİSİNE BENZEMEKTEDİR
17 Eylül 2014 tarihinde www.turksam.org adresinde bir analiz yayınladım. Bu analizi mutlaka okumanızı tavsiye derim. Zira Türkiye’nin durumu geçtiğimiz süreç içerisinde Taliban/El Kaide ile Pakistan ilişkilerine benzemektedir. Bu analizimde Pakistan ile El Kaide Arasındaki ilişkiler ile Türkiye ve IŞİD ilişkilerini inceledim. Bu makalemde şu hususa dikkat çektim:
“Suriye’de Esad rejimini yıkmak için kullanılan, bütün dünyadan
cihatçıların bölgeye toplanmasına vesile ve dolaylı destek olanlar
şimdi kendi yarattıkları IŞİD canavarıyla başetmenin yollarını
aramaktadırlar. O gün El Kaide için Pakistan ne idiyse maalesef ki,
bazı farklılıklar olmakla beraber IŞİD için de Türkiye odur. Ancak
unutulmamalıdır ki, terör tarihi maalesef ki, hep tekerrürden
ibarettir ve IŞİD daha kendi 11 Eylül’ünü
gerçekleştirmemiştir…”
UCU ONLARA DOKUNSA BİLE ARAŞTIRMAK
ZORUNDAYIZ
IŞİD, bildiğiniz gibi BOP olarak adlandırılan Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir aracıdır. Batılıların, bir bataklık yaratarak kendileri için tehdit olabileceğini düşündükleri unsurları, kendi vatandaşları olan radikal cihadistleri bu bataklığa çekme çabası ve onları tamamen ve toptan yok etme projesidir. Bu durumda Türkiye için konu daha da hassas bir noktadadır. Türkiye öncelikle IŞİD’İn kendi toprakları içerisindeki uzantıları ve hücre evleri ile ilgili tedbirler almalıdır. Mecliste Türkiye’den IŞİD’e katılımları araştıralım diye soru önergesi verdiğimizde benim bu konudaki konuşmam üzerine 60 AKP milletvekili bize saldırarak bizi linç etmeye kalkıştı. Çünkü ucunun kendilerine dokunacağını biliyorlardı. Ancak ucu onlara dokunsa bile bunu araştırmak zorundayız. IŞİD içerisinde gidip savaşan insanlar var. Hem de her iki tarafta da savaşıyorlar. HDP Eş Genel Başkanı alenen gençleri bölgede savaşmaya çağırıyor. Şimdi baktığınızda IŞİD saflarında savaşanlar da Türk vatandaşı, karşısında savaşan da Türk vatandaşı. Tedbir alınmadığı takdirde göreceksiniz ki, bu savaş yarın Türkiye topraklarına taşınacaktır…