Şimdilik hoşçakalın!...

Kaç zamandır buradan sizinle dertleşme imkanı buluyorum. Hasbihal edilen yerin adı "Köşe" olunca, bana da "Köşe yazarı" denmesi kaçınılmaz oldu haliyle

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Kaç zamandır buradan sizinle dertleşme imkanı buluyorum. Hasbihal edilen yerin adı "Köşe" olunca, bana da "Köşe yazarı" denmesi kaçınılmaz oldu haliyle...

Ama Allah biliyor ki; Yazdığım günden beri bu hitap şekli beni hep içten içe rahatsız etti. Söz ustalarının yanında söz söylemek benim edep anlayışımla hiç uyuşmadı.

Efsaneleşmiş isimler "Ahmet Hamdi Tanpınar, Ziya Gökalp, Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Ömer Seyfettin, Yahya Kemal Beyatlı vs. vs. vs. gibi isimler dururken, bizim gibi yeni yetmelere yazar denmesi kaleme kağıda hakaret" diye düşündüm..

Ağabeyim ve patronum Hadi Özışık, "Yaz Süleyman yaz! Sen düşüncelerinle duygularını iyi bütünleştiriyorsun. Yaz ve görüşlerini okurların takdirine sun!" dediğinden beri biraz da ağabey emrivakisi ile belli zaman dilimlerinde sizinle sohbet etme imkanı buldum.

Belirli bir düşüncem olduğunda, o düşüncemi, haddimi ve çapımı aşmadan ifade etmeye çabaladım. Eleştirdiğim kişilere karşı azami saygımı korumaya çalıştım.

Yaptığım sadece bu oldu.

Yaptığım ve yapmadığım şeyler oldu yazarken...

Hiç bir iradeye, hiç bir inanca saygısızlık etmemeye gayret sarfettim. Soğumuş yüreklere ve küllenmiş insanlıklara seslenmekten uzak durdum. Kötülüğü iyilik, iyiliği kötülük gibi övmemek için çabaladım.

Azap ve zillet içinde kalanlara asla yaranmaya çalışmadım. Herkesi memnun etmenin sadece ahmakların hayali olduğunu bilerek yazdım. İçimde yer alan hisarın derin mahzenlerinde hileye ve hurdaya yer vermemek için uğraştım.

Yazdığım yazılardan ötürü kimi zaman bir sevgi çemberinin içinde kaldığımı, kimi zaman ise üzerimde yakaladığım çakmak gibi bakışlarda şimşeklerin çaktığını gördüm.

Bazen sevginin üzerime bir rahmet gibi, bir nur gibi yağdığını, bazen ise öfkenin, kinin, nefretin lanetine maruz kaldığımı ta buradan hissettim.

Yazdıklarımı hiç okumadan eleştiren birkaç sefilin, alev alev yanan gözlerinde beni yakmaya çalışmalarından korkmadım ve ürkmedim. Çünkü, denizler gibi dalgalanarak, köpürerek onların alevlerini küle döndüren, hak ve hakkı savunan merhametli bir jüri tarafından, yani sizin tarafınızdan himaye edildim, şükürler olsun..

Eliştiriye, hakarete hiç tepki göstermedim. Ama aileye, belaltı vuranlara karşı da güçlülerin en güçlüsüne sığındın. "Ey Kur-an'ı indiren, hesabı en çabuk gören. Görüyorsun ki bunu haketmedim. Sana havale" dedim gittim..

"Boşver gitsin. Allah büyük!" dediğim çok zaman oldu.

Bunları neden yazdım..

Yazdım çünkü birkaç gün buradan sizlerle dertleşemeyeceğim..

Allah nasip ederse, bir yılın yorgunluğunu 10, hadi bilemediniz 15 gün atmaya çalışacağım..

Daha önce sadece kendimi götürüyordum gittiğim yerlere. Galiba bu kez kanatlı hatıralar da peşime takılacak.  Uzaklaşmak ne kadar iyi gelecek yaşayıp göreceğim.

Benim her yola çıkışımda yaptığım bir şey var. İzin verirseniz fazla dramatize ve ajite etmeden aynısını bir kez daha yapmayı istiyorum.

Dünyanın pek çok bölgesinde bazı insanlar "evine, işyerine veya tatile" diye yola çıkıyor ama varmayı hedeflediği yere asla varamıyor.

Hani olur da yazgı böyleyse endişesine kapılarak bir hak helalliği ve dua alayım istiyorum. Ben de hatalarıyla, kusurlarıyla etten kemikten bir insanım. Belki zaman zaman bilerek, belki de bilmeden kalp kırmışlığım olmuştur. Bu kardeşlerimin kul hakkını üzerimde bırakmamasını umud ediyorum.

Dedim ya, aileye, namusa ve hayaya edilen küfürlerin sahipleri dışında şu an hiç kimsenin ettiği acı sözleri hatırlamıyorum. Yok diye düşünüyorum ama varsa da benden yana da helal olsun..

Döndüğümü yine buradan size haber vereceğim inşallah gür bir ses ile...

Şimdilik hoşçakalın!..