Şiir aşığı bir ulus: Macaristan

Abone ol

Macaristan 11 Nisan'da Şiir Günü'nü kutladı. Tarık Demirkan, Budapeşte'de kendisini 'hazırlıksız' yakalayan Macar şiirlerinin izini sürdü.

Tarih 11 Nisan 2013, karlı ve soğuk kış günlerinin ardından güneşin artık ihtiyatlı da olsa kendini göstermeye başladığı sıradan bir Nisan sabahı...

Sokağa çıkmak için bindiğim asansörde beni bir sürpriz bekliyor. Asansördeki aynanın yanına özenle iliştirilmiş küçük bir kâğıt görüyorum.

Bir kayıp ilanı, ya da satılık- kiralık ev ilanı sanıyorum önce. Ama dikkatli bakınca, bilgisayar çıktısıyla hazırlanan bu kâğıttaki satırların bir şiir olduğunu fark ediyorum.

Yolculuk üzerine, birinin evini, yuvasını terk etmesi üzerine yazılan bir şiir ve şiirin içinde asansörle yolculuğun anlatıldığı mısralar da var.

Üçüncü kattan indiğimde şiir de bitmiş oluyor. Asansörün aynasında kendimi, mizah yanı da olan şiirin etkisinde, tebessüm ederken yakalıyorum.

“Garip” diye düşünüyorum. Acaba bu şiiri kim neden buraya iliştirdi? Acaba kim, kime ne mesaj vermek istedi?

Köşeden kıvrılıp, evimizin hemen önündeki parka yöneliyorum. Serin, ama tatlı bir rüzgâr esiyor.

Ağaçlar henüz çiçeğe durmasa da, parkın içindeki sarı taşlı kıvrımlı yürüyüş parkurunda ilerlerken taze toprak ve bahar kokusunu hissediyorum.

Sağlı sollu ağaçlar artık doğanın uyandığını haber veriyorlar.

Yaz aylarında kuşların serinlemek için suya indiği havuzlu kavşak noktasına ulaştığımda, renkli kamelyanın hemen yandaki çınar ağacının gövdesine bir raptiyeyle iliştirilmiş bir kâğıda takılıyor gözüm.

Evet, bu da bir şiir. Ve bu kez, inci gibi bir el yazısıyla yazılmış mısralar tanıdık.

Macarların ünlü bir şairinin Endre Ady’nin doğa üzerine yazdığı bir şiir bu.

Şiiri okurken, farkında olmadan yine asansördeki gibi gülümsüyorum. Bir yerlere kimin bıraktığını bilmediğiniz bu mısralar, sizi hazırlıksız yakalayıp tatlı bir sürpriz etkisi yapan hediyeler gibi.

Şiir bayramı kutlamaları

Peki ama neler oluyor? Birden her şey yerli yerine oturuveriyor. Sabah kahvemi içerken, radyoda öylesine duyduğum, ancak üzerinde durmadığım bir haber birden aklıma geliyor. Evet bu kadar sıra dışı olayın arkasında bu var. Bugün Macar Şiiri günü…

Bugün şiir severlerin bayramı. Bugün 11 Nisan, yani büyük Macar şairi Józes Attila’nın doğum günü ve bu nedenle 1964 yılından beri resmen Macar Şiir Günü olarak kutlanan gün.

Ama bayram dediysem, bunu heykellerin önünde resmi kurumlarca çelenklerin konulduğu, zevatın ağır, ama kimsenin dikkat etmediği konuşmalar yaptığı bir resmi bayram olarak algılamayın.

Macar şiir gününde hükümetten cumhurbaşkanına kadar yetkililer de halka mesajlar gönderseler de, işin özünde yazarların, şairlerin, bilumum sanatçıların, sivil kuruluşların ve hatta, bizim asansör şiirini hazırlayıp oraya iliştiren gibi, gönüllü bireylerin hoş, manalı ve bir o kadar içten sevgisi yaşanıyor.

Çocuk yuvalarından tiyatrolara kadar

Ülkenin her şehrinde, her kasabasında, her köyünde birileri, şiir üzerine bir takım etkinlikler düzenliyorlar.

Çocuk yuvalarında çocuklar şiir yazmaya teşvik ediliyor. Tiyatrolarda 11 Nisan'da sanatçılar “aralıksız” şiirler okuyor... Meydanlarda bin kişinin katılımıyla, en kalabalık şiir okuma rekoru kırılmaya çalışılıyor; yüzlerce kişi A4 boyutunda kağıtlara yazdıkları mısraları birbiri ardına kaldırarak işitme engelliler için şiir dinletisi hazırlıyor.

Diğer sanat etkinlikleri ve şiir arasında paralellikler, düzlemsel kesişmeler yaratılmaya çalışılıyor.

Örneğin bir galeri Mart ayında düzenlenen bir resim sergisinde başlattığı, sergilenen resimler üzerine şiir yazma yarışmasının sonucunu bugün açıklıyor.

Yüz binlerce insanın hiç kimse tarafından zorlanmadan, gönüllü olarak böylesine ulusal düzeydeki bir etkinliğe katılabilmesi için herhalde o ulusun şiiri çok sevmesi gerek!

Evet. Macarlar gerçekten şiir aşığı bir halk! Bunun nedeni de kanımca Macar şiirinin ve şairlerinin, halkın çok değer verdiği iki şeyle özdeşleşmesi: Macarcayla ve Özgürlükle!

Hayatta bireyin rehberi

Sándor Petőfi

Mesela 1848 Macar Bağımsızlık Savaşı'nın ulusal kahramanı ve özgürlük için savaşırken savaş meydanında toprağa düşmenin özlemini şiirleştiren Sándor Petőfi’nin ünlü “Yüreğimde bir düşünce” şiirinde de olduğu gibi, Macarlar şiiri ulusal duyguların ifadesindeki en iyi yöntem olarak belirliyor, ve bunu ulusal kimliklerinin dile getirilmesinde vazgeçilmez görüyorlar.

Sándor Petőfi - Yüreğimde bir düşünce
Yatakta yastıklar arasında ölmek!
Melun çıyanın dişlediği
Bir çiçek gibi sararıp solmak.
Bomboş terk edilmiş bir odada
Boşuna tükenmek bir mum gibi!
Böyle ölüm verme bana
Böyle ölüm verme tanrım!
Ağaç olayım yıldırımın parçaladığı!
Ya da kasırganın kökünden çıkarıp yıktığı!
Kaya olayım, dehşetli gök gürültüsüyle
Dağdan ovaya bir çığ gibi düşen…

/…./

Aşk, terk edilmişlik, yalnızlık...

Ama Macarlar açısından şiirin cazibesi sadece toplumsal kimlikle değil, bireyin kendisini ifade etmesiyle de yakından ilintili.

Toplumsal sorunların yanı sıra, aşkı, terk edilmişliği, yalnızlığı bireyin çaresizliğini olağanüstü bir çarpıcılıkla ifade eden ve ilk gençliğinde sıkı bir komünist olan Attila József’in şiirlerinin, politik görüşleri ne olursa olsun neredeyse herkes tarafından sevilmesinin gerisinde de bu var.

İşte Macar insanı “Acım Tarifsiz” şiirindeki derin kederi bu nedenle kendi benliğinin en iyi ifadelerinden biri olarak görüyor.

Attila József

Attila József - Acım tarifsiz

/…/

Son nefesine kadar duyacaksın!
Uzatmadığın elin neye yarar artık
Zalim nazınla bir başına kalacaksın

Çepeçevre kuşatılmışken
hayat pusuya yatmışken
Sığınabileceğim son limanı da yaktın.

Macarlar insanoğlunun hayat denilen meçhul yolculukta en iyi kılavuzunun şairler olduğunu, ve insanın kendini ve duygularını en iyi şiirle ifade edebileceğini biliyor ve bu nedenle de şairlerine ve şiire büyük değer veriyorlar.

Şiir çevirileri: Tarık Demirkan

Günün Önemli Haberleri