Sığınmaevinden hikáyeler
Abone olDokuz yıldır faaliyet gösteren evde şu ana kadar 1050 kadın ve 822 çocuk barınmak zorunda kalmış.
Sığınmaevinin kurucusu ve müdürü Menekşe Baş'ın olağanüstü
gayretleriyle ayakta kalan kurumda kadınlara yönelik psikolojik ve
hukuki destek programları uygulanıyor. Burası geçici bir barınak
değil. Koca şiddetinden, töre baskısından canlarını kurtararak
buraya gelen kadınlara iş bulunuyor, meslek öğretiliyor, çocuklara
ve kadınlara eğitimlerinde destek veriliyor, yol gösteriliyor.
Kurumda halen en yaşlısı 49, en genci 23 yaşında olan 18 kadın
barınıyor. Burada doğan çocukların en küçüğü altı ay önce doğan
Menekşe, en büyüğü ise üniversite eğitimi gören 19 yaşındaki T.K.
Türkiye'nin ilk kadın sığınma evi olan kurum personelinin
giderlerini Küçükçekmece Belediye'si karşılıyor. Belediye Başkanı
Halidun Özbatur, dokuz yıl içinde birçok baskı, tehdit ve
olanaksızlıklarla karşı karşıya kalmış ama sığınma evini bir gün
bile kapatmamış. Küçükçekmece Belediye Başkanı Halidun Özbatur da
şunları söyledi: ‘‘Sığınma Evi'nin kapılarını size açtım ki
görsünler. Görsünler de biraz çaba ve kararlılıkla kaç Güldünya'nın
kurtarılacağını bilsinler istedim. Burayı açtığımızda 'Sen aile
kurumunun yıkılmasına yol açacaksın' dediler. 'Yuvaları yıkacaksın,
aileleri dağıtacaksın' diye beni tehdit ettiler. Gidin dinleyin
bakalım bu hanımları. Dinleyince, yaşadıkları yerin birer yuva
değil cehennem olduğunu anlayacaksınız.’’ Beş kurşun salladım ama
hiçbiri isabet etmedi Gençliğinde Bolu'nun bir kasabasında bir
gence aşık olmuş T.Y. Delikanlının ailesi gelip istemiş ama kız
tarafı çok fakir olduklarını gerekçe gösterip bu evliliğe izin
vermemiş. Kızının kaçacağını öğrenen baba, o gün T.Y'yi Ankara'ya
götürmüş. Birkaç gün sonra kasabaya döndüklerinde, delikanlının o
gece kasabanın dışında bir vadide boğularak öldürüldüğünü öğrenmiş.
Bu olaydan birkaç ay sonra T.Y, görücü usülüyle apar topar
evlendirilmiş. Kocası hem onu, hem de doğurduğu 3 çocuğu gücü
yetene kadar dövmüş. Bir akşam çocuklarından birine ‘‘Annenizi bu
gece öldüreceğim’’ demiş. Bunu duyan T.Y, evdeki tüfeği almış ve
eşinin dönmesini beklemiş. Tam beş kurşun sallamış ama birini bile
isabet ettirememiş. Çocuklarını alarak babasının yanına gitmiş.
Kapı dışarı edilmiş, o da kadınevine sığınmış. Şimdi bir işi bir
evi var. Allahım, bu gece dayak yok 49 yaşındaki A.D, otuz yıllık
eşinin işkencelerinden kaçıp gelmiş. İki çocuk, bir torun sahibi.
Emekliliğine bir yıl kalmış. En büyük korkusu Kadın Sığınma
Evi'nden çıktıktan sonra kocasının takibine uğrayıp öldürülmek. Tam
30 yıldır hiçbir iş yapmadan, karısının getirdiği parayla geçinen
alkolik eşi, A.D'yi ölümle tehdit ediyormuş. Bir keresinde tam beş
yerinden bıçaklamış. Dört aydır sığınmaevinde kalan A.D. ‘‘İnsan
çocukluğunu unutur mu? Geçirdiğim işkence dolu yıllar bana
çocukluğumu unutturdu. Son dört aydır ilk kez kendimi huzurlu
hissediyorum. Her sabah, Sığınma Evi'nin pencerelerinden dışarda
uçuşan karı, camları çizen yağmuru seyredip 'Allahım bu gece dayak
yemeyeceğim' diye şükrediyorum’’ diyor. Komutanların kurtardığı kız
Ailesinin ölüm fermanı imzaladığı ama Güldünya Tören'in akıbetinden
komutanların kurtardığı Bingöllü kızı hatırlıyor sığınmaevinin
müdürü Menekşe Baş: ‘‘Bir gün Birinci Ordu Komutanlığı'ndan bir
komutan aradı. 'Çaresiz bir kızımız var, size gönderiyoruz. Lütfen
ona sahip çıkın' dedi. Askerler gencecik bir kızı getirdiler.
Bingöllüymüş ve üç aylık hamile. Tecavüze uğramış. Korkudan tir tir
titriyordu. Ailesi, on yıl önce tecavüze uğrayan teyzesinin kızını
kollarını kesip diri diri toprağa gömmüş. Karnı büyümeye başlayınca
annesi kışlaya giderek durumu komutana anlatmış. Üç dört gün sonra
komutan aileyi ziyaret etmiş, 'Bir kura çektik. Kızınız kazandı
İstanbul'a bilgisayar kursuna göndereceğiz' demiş. Baba hiç sesini
çıkarmamış. Böylece bize geldi.’’