Ülkemizden ve Suriye medyasından pek çok saygın ismin katıldığı
toplantıda, mülteci, göçmen, sığınmacıların dünya yüzündeki
hareketlilikleri ve Türkiye’nin durumu hakkında değerli uzmanlarca
bilgilendirildik.
Göç ve Sığınma Hareketleri ve Yerel Medya Kısmında benim de
moderatör ve konuşmacı olarak görevim vardı, yerel medyamızın çok
kıymetli isimleri Feridun Fazıl Özsoy, Mevlüt Yeni ve Mehmet
Çelik’in sunumları ise gerçekten dolu dolu, bilgilendirici idi. Göç
ve sığınma hareketliliğinin birinci elden tanıkları kuşkusuz ki
yerel medya mensuplarımızdır. Hareketliliğin en çok olduğu illerden
gelen bu deneyimli, değerli Cemiyet Başkanı gazetecilerimizin
gözlemleri, değerlendirmeleri önemli idi…
Göçmen olmak, sığınmacı olmak, mülteci olmak zordur. Bunları tek
tek sıralıyorum, çünkü hepsinin hukuki statüsü farklıdır. Hukuki
statülerinin farklılığına rağmen hepsinin kaderi aynıdır:
Köklerinden, ailelerinden, vatanlarından, evlerinden, işlerinden,
yuvalarından kopmuş makus bir talihi yaşayan insanlar…
Türkiye şu anda dünyada göç ve sığınmacı hareketliliğinin en
fazla yükünü çeken ülke. Resmi rakamlar ülkemizde 3.6 milyonu
Suriye’de devam etmekte olan iç savaştan kaçan yani Esed
Rejimi’nden, DAİŞ ve PKK/YPG'den kaçan sığınmacı, bunlara ilaveten
Afganistan, Pakistan, Bangladeş, bazı Afrika ülkeleri ve Orta Asya
ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülkeden gelen yarım milyon
civarında düzensiz göçmene ev sahipliği yapıyor… Dünyada
Türkiye’den sonra sığınmacı ve göçmen sayısı itibariyle ikinci ülke
Pakistan ve bu sayı Türkiye’nin üçte biri kadar…
Batı sürekli bir şekilde Türkiye’nin göçmen ve sığınmacılara
tavrını sorguluyor. Ülkelerine kendi vatandaşları bile olsa, DAİŞ
terörüne bulaşmış sorunlu insanların dönmesini istemeyen,
uluslararası hukuka aykırı bir şekilde vatandaşlıktan çıkarmaya ve
dolayısıyla sorundan kurtulmaya uğraşan ülkelerin taahhütlerini
yerine getirmemeleri ve işin tüm maddi, manevi yükünü Türkiye’ye
bırakmaları ise ayrı bir konu.
Gazete haberleri ile öğreniyoruz ki, Yunanistan bir şekilde
sınırlarından içeri girmiş düzensiz göçmenlerden 24 bin kişiyi geri
itme yoluyla Türkiye’ye göndermiş. Bunu yaparken de telefonlarını,
ayakkabılarını, giysilerini, evraklarını dahi almış.
Yine Yunanistan’daki sığınmacı ve mülteci kamplarından
görüntüler sıklıkla yerli ve yabancı medyaya yansıyor. Bu çağa
yakışmayan gayri insani şartlar altında insanları perişan
ediyorlar. Türkiye’deki kamplar, geri gönderme istasyonları ise
neredeyse beş yıldızlı otel konforunda.
Suriyelilere sağlanan imkanlar dünya kamuoyu tarafından artık
çok iyi biliniyor. Düşünün ki, 1.3 milyon Suriyeli çocuk değişik
düzeylerde Türkiye’de eğitim öğretime devam ediyor. İç savaşın bu
ülkenin gelecek nesilleri için tümden yıkıcı olmaması için muazzam
bir önlemdir bu. Sağlık, sosyal yardım şartları ise herhalde bu
kadar büyük sayıda sığınmacı için sağlanabilecek en ileri düzeyde.
Bu kadar büyük sayıda sığınmacı diyorum, şunun için bizdeki
sığınmacı sayısı pek çok AB üyesi ülkenin nüfusundan büyük. Bakınız
Litvanya nüfusu 2 milyon 900 bin, Slovenya 2 milyon 100 bin,
Letonya 1 milyon 900 bin, Estonya 1 milyon 300 bin, Lüksemburg 600
bin, Malta 450 bin…
Türkiye’ye yönelik her kararda imzası olan Arap ülkelerine
bakın, hangisi bizim kadar sığınmacı almış… Mısır’da 132 bin kişi
var… Irak’ta 252 bin kişi… Suudlar zaten kimsenin yüzüne
bakmıyor.
Gocunuyor muyuz? Hayır. Kardeşlerimizdir. Zor durumdalar ve
barış sağlanıncaya kadar misafirlerimizdir. Türkiye ise, devleti
ile, hükümeti ile, sivil toplumu ile, medyası ile sığınmacıların
yanında ve yardımındadır. Varlıklarından rahatsız olmadığı gibi
ülkemizde bulundukları süre içinde nasıl daha iyi koşullarda
yaşarlar diye mücadele vermektedir. Göç ve sığınmacılarla ilgili
çalışan kamu görevlileri de, sivil toplum örgütleri de 7/24 büyük
bir fedakarlık içinde, sorumluluk şuuru ile hareket etmektedir.
Tarih yarınlarda bu insanların nasıl büyük bir işi başardığını
yazacaktır.