SHP'nin istihdam kurultayı
Abone ol25-26 Şubat 2005 tarihinde Ankara'da düzenlediği Sosyaldemokrat Halk Partisi İstihdam Kurultayı sona erdi. Kurultayın sonuç bildirgesi şöyle oldu:
Sosyaldemokrat Halk Partisi 25-26 Şubat 2005 tarihlerinde
Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, işçi ve memur
sendikaları, işveren örgütleri ve tarım kooperatiflerinin üst
birliklerinin, akademisyenlerin ve sektör temsilcilerinin
katılımıyla “İstihdam Kurultayı” düzenlemiştir. İstihdam Kurultayı,
konu ile ilgili tüm toplumsal kesimlerin biraraya gelmesi ve çözüm
önerilerini tartışması açısından, Türkiye’deki ilk girişim
olmuştur. Kurultay katılımcıları siyasal ve sınıfsal
farklılıklarına paralel olarak istihdam sorununun değişik yönlerini
öne çıkarmakla birlikte; işsizliğin ülkenin en önemli sorunu olduğu
ve acil çözümler getirilmesinin zorunluluğu görüşünde
birleşmişlerdir. Sosyaldemokrat Halk Partisi İstihdam Kurultayı
Düzenleme Komisyonu, İstihdam Kurultayı’ndaki sunuş ve
tartışmaların ışığında, ulaştığı sonuçları ve çözüm önerilerini bu
bildirge ile kamuoyuna açıklamaktadır. Ülkemizde işsizlik sorunu
bir ulusal afete dönüşmüştür. Bu sorunun çözümünün çeşitli iktisadi
gerekçelerle ertelenmesinin hiçbir akılcı ve ahlaki açıklaması
olamaz. İnsanların onurlu bir yaşam sürme hakkının, iktisadın ilgi
alanının dışında görülmesini ve bilim dışı sayılmasını kabul
edemeyiz. Tam tersine, işsizlik sorununun eninde sonunda piyasa
dengeleri içinde kendiliğinden çözüleceğinin varsayılmasının,
bugünkü toplumsal trajedilere yol açtığını düşünüyoruz. İşsizliğin
yol açtığı yoksulluk ve açlık sorunlarına kayıtsız kalınarak; sokak
çocukları, kapkaç, gasp, hırsızlık, insan ticareti, fuhuş gibi
asayiş sorunlarından yakınmayı dürüst bulmuyoruz. İşsizlik
sorununun uzun vadeli çözümü sürdürülebilir ve hızlı bir büyümeden
geçmektedir. Türkiye işsizlik oranını kabul edilebilir bir düzeye
indirebilmek için her yıl yüzde 6-7 dolaylarında bir büyüme hızı
yakalamak zorundadır. Bu orana 1960’lı yıllarda, planlı kalkınma
döneminde ulaşılmıştır, bundan sonra da ulaşılması olanaklıdır.
Ancak geçmiş uygulamalardan farklı olarak, küreselleşme ortamında
ülke ekonomisinin uluslararası rekabet gücünün korunması yaşamsal
önem taşımaktadır. Bu kısıtlar çerçevesinde, yeni planlama
modelinin temel parametresi işsizlik olmalıdır. Teşvik sisteminin
istihdam odaklı olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Kalkınmada
Öncelikli Yöreler yaklaşımı toplam istihdamın artırılmasında
yararlı olmayan, yalnızca istihdamın iller arasında kaydırılmasına
yol açan, çağdışı bir modeldir. Bölgesel dengesizlikleri gidermek
için, planlama modeline mekan boyutunun katılması, hiyereraşik
planlama anlayışına geçilerek, bölge planları hazırlanması
gerekmektedir. Teşvik sistemi illere değil, sektörlere dayalı
olarak yeniden düzenlenmelidir. Teşvikler ithal ikamesi etkisi
yaratacak şekilde sektörlere dağıtılmalıdır. Yeni ithal ikamesi
modeli 1960’lı, 70’li yıllardaki gibi dış ticaret kısıtlamalarına
değil, teşvik yöntemlerine dayandırılmalıdır. Bu model dış ticaret
açığının azaltılmasında da yararlı olacaktır. İşsizlik sorununun
uzun vadeli çözümlere terkedilmesi toplumsal çürümeyi
hızlandıracaktır. Bu nedenle kısa vadeli önlemlerin alınmasını da
zorunlu görüyoruz. Çeşitli ülkelerde uygulandığı gibi, özellikle
vasıfsız işgücüne yönelik özel istihdam projelerinin hazırlanması
gerekmektedir. Özel istihdam projeleri ile, işgücü piyasalarında iş
bulma olanağı olmayan bir milyon kişiye istihdam sağlanabilecektir.
Bu projelere kaynak bulmak bir siyasi irade sorunudur. Adeta kutsal
kabul edilen “yüzde 6,5 faiz dışı fazla” uluslararası uygulamalara
göre aşırı ölçüde yüksektir. SHP daha önce milli gelirin yüzde
2’sinin “yoksulluk için fazla” olarak belirlenmesini önermiştir. Bu
tutarın yarısı özel istihdam projelerinde kullanılmalıdır. Bu
politika, faiz dışı fazlanın yüzde 4,5’e çekilmesini
gerektirecektir. İşsizlik sorununun çözümü için iç talebin
desteklenmesi öncelikli bir politika olmalıdır. İç talep
desteklenerek tüketimin artırılmasının tek yolu gelir dağılımında
adaleti sağlayacak önlemlerin alınmasıdır. Türkiye’de gelir
dağılımı adaletinin sağlanması başlı başına bir hedef olduğu gibi,
ekonominin sorunlarının çözümünün de ön şartı haline gelmiştir. Bu
bağlamda, toplam vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payının
düşürülmesi, sosyal güvenlik sisteminin toplumun tamamını
kapsaması, sendikal haklar üzerinde 12 Eylül döneminin getirdiği
kısıtlamaların kaldırılması gündeme gelmelidir. Kayıt dışı istihdam
kamu gelirlerinin yetersiz kalmasının, bütçe ve sosyal güvenlik
kurumları açıklarının en önemli nedeni olduğu gibi; toplumda
yoksulluğu pekiştiren, haksız rekabete yol açan, geri teknoloji
kullanımını avantajlı hale getiren bir olgudur. Kayıt dışı
istihdamı işsizlik sorununa geçici ve pratik bir çözüm gibi
değerlendirmek, 1960’lı yıllarda gecekondu yapımını halkın kendi
kendine bulduğu uygun bir çözüm olarak görüp desteklemeye
benzemektedir. Zaman içinde gecekonduların bir çözüm olmadığı da
görülmüştür, gecekondu sorununa çözüm yolları da geliştirilmiştir.
Kayıt dışı istihdamın üzerine taviz verilmeksizin gidilmeli, gerek
iktisadi gerekse denetim yöntemleri ile son verilmelidir. Bu konuda
emek maliyetlerinin azaltılması önem taşımaktadır. İstihdam
vergileri denilen kesintilerin azaltılmasına aşamalı olarak
geçilmelidir. Kayıt dışı istihdamın en yaygın olduğu genç nüfusun
istihdam vergileri belli bir süre için azaltılarak, sistemin
işleyişi denenmelidir. Tarım sektörünün toplam istihdam içindeki
payı hızla azalmaktadır ve bundan sonra da azalmaya devam
edecektir. Tarım sektöründen dışlananlar kentlerde vasıfsız açık
işsizlere dönüşmektedir. Bu durum olağan, sosyolojik bir süreç diye
geçiştirilemez. Tarım sektörü yapısal dönüşüm sağlanarak
güçlendirilmelidir. Tarımsal üreticilerin yeni bir kooperatifleşme
modeliyle örgütlenmesi, vadeli tarımsal ürün borsalarının
kurulması, sözleşmeli tarımın desteklenmesi, emek yoğun olmasına
karşın yüksek gelir getiren organik tarımın yaygınlaştırılması
kırsal yoksulluğun önüne geçebilecektir. Kamu sektöründe genel
olarak verimsizlik söz konusu olmakla birlikte, kamu personeli
sayısının gereğinden fazla olduğu doğru değildir. Tam tersine,
Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde devletin özelikle sosyal
işlevlerine ilişkin personelinin sayısını artırmak gerekecektir.
Bunun yanısıra kamu yatırımları özel yatırımlar üzerinde uyarıcı
etkiye sahiptir. Kamu yatırımlarının artmasının özel yatırımları
azaltıcı etki yaptığını düşünmüyoruz. Ulaştırma ve bayındırlık
başta olmak üzere, kamu yatırımlarını artırarak toplam üretimin ve
istihdamın desteklenmesini gerekli görüyoruz. Yeni (post-fordist)
üretim yöntemleri beşeri sermaye kavramını öne çıkarmış, bilgiyi ve
teknolojik dönüşümlere intibakı emeğin en önemli unsurları haline
getirmiştir. Uluslararası rekabete açık olan sektörlerde işgücü
verimliliğinin artırılması zorunludur. Türkiye eğitim konusunda
gerek nicelik gerekse nitelik açısından hedef büyütmek zorundadır.
Çağ nüfusunun tamamı en az orta eğitimi bitirmeli ve meslek sahibi
olmalıdır. Çok amaçlı liselerle tüm gençlere teknolojiye uyum
sağlayacak temel bilgileri vermek ve meslek eğitiminde ağırlığı
yaygın eğitime kaydırmak gerekmektedir. İstihdam toplumun bütününü
ilgilendiren bir konudur. Böyle kapsamlı konulara tutarlı çözümler
getirmek, toplumsal uzlaşmayı gerektirir. Hükümetler birçok konuda
olduğu gibi, istihdam konusunda da yönetişim mekanizmalarını
devreye sokmak zorundadır. Bunun ilk adımı, göstermelik olmaktan
öteye geçemeyen Ekonomik ve Sosyal Konsey’i çalıştırmak ve
toplumsal kesimlerin onayını alan politikaları hayata geçirmek
olabilir. İşsizlik sorununun tüm toplumu sarsacak ölçüde
derinleştiği bir ortamda, anlamsız ve isabetsiz kararlarla
işyerlerinin kapatılması, sorunun yeterince ciddiye alınmadığını
göstermektedir. Gerekli yatırımları yaparak iyileştirme olanağı
varken SEKA’nın kapatılması bunun son örneğidir. Oysa benzer
durumdaki işletmelerin, KARDEMİR örneğinde olduğu gibi yaşatılması,
üretimin ve istihdamın sürdürülmesi mümkündür. İşsizlik, yoksulluk
gibi sorunlar tartışılırken, bu konularda “mucizevi formüller”
olmadığını söylemek adet halinde gelmiştir. Bizim önerdiğimiz
politikaların hiçbiri mucize gerektirmiyor. Yalnızca siyasi irade
gerektiriyor. İşsizlik sorununu bu iradeye sahip olan ve bunu
açıkladığı projelerle, politikalarla gösteren iktidarlar
çözecektir. SHP muhalefette gösterdiği bilimsel ve tutarlı siyasal
duruşunu, iktidarda da aynı kararlılıkla sürdürecektir.
SOSYALDEMOKRAT HALK PARTİSİ İSTİHDAM KURULTAYI DÜZENLEME
KOMİSYONU