Show TV ekranların izleyici karşısına çıkan Çukur, her pazartesi ekrana kilitlemeye devam ediyor. Özellikle son bölümlerde büyük olaylarla ivme kazanan Çukur, pazartesi akşamının favorilerinden. Dizide oyuncu sirkülasyonu çok hızlı olmasa da gelen giden oldukça fazla. Onlardan biri de Burak Sergen. Çukur'da oldukça kilit bir karakteri başarıyla canlandıran Burak Sergen, geçtiğimiz haftalarda diziden ayrılmıştı. Peki Çukur'un Beyefendisi diziye geri dönecek mi? İşte Burak Sergen'in Posta'ya özel açıklamaları. Çukur’da ‘Beyefendi’ lakaplı Baykal rolündeydiniz. Bir anda öldünüz... Patlayan kilit bir roldü. Tam olarak öldü diyemeyiz, daha arada bir şey oldu. Bu önceden belli miydi? Hayır. Öncesinde hiçbir şey belli değildir. Senaristler yazar biz oynarız. Öldüğünüz tam olarak gösterilmedi. Geri dönecek misiniz? Öyle bir algı oluştu ama ben döneceğimi zannetmiyorum. Çukur hikayesi benim için bitti. ‘Çukur’daki Beyefendi aşırı hırslı bir karakterdi. Ya siz? Sanatta hırslı olmadığınız zaman bir yerlere gelemiyorsunuz. Bu işte hırs, olmazsa olmazlardan bir tanesi. Biraz hırsı olmalı insan. Hırsın zararlı bir duygu olduğunu düşünenler de var... Hırsı arkanıza aldığınız zaman zararsızdır. Ama önünüzden giderse zararlıdır. Önünüze geçtiği zaman devire devire gidersiniz. Arkanıza alınca sizi ileri iter. Ve hedefe ulaşırsınız. Siz hiç kimseyi devirmediniz mi? Bizim meslekte illa devirme oluyor. Devirmeden bir yerlere gelemiyorsunuz. Ama aslında ‘geçmek’ bunun adı. Önünüzdekini geçeceksiniz. Sonra onun önündekini... Ta ki hedefe varıncaya kadar. Ama kimseye bir zarar vermem. ‘Aşk Halleri’ oyununda Zuhal Olcay ile birliktesiniz. Zuhal Hanım ile çalışmak nasıl? Muhteşem ötesi! Zaten Zuhal kadın oyuncular listemin birinci sırasında olan bir oyuncudur. Oyunun temel sorusu: Hangisini söyleyebilmek daha iyi? Yıllar seni çok değiştirmiş mi? Yoksa yıllar seni hiç değiştirmemiş mi? Maalesef sonuç olarak ikisinde de yıllar geçiyor. Geçen bir zaman üzerine konuşuyoruz. Misal fiziksel olarak çok değiştiğimi biliyorum ama ruhen 18 yaşında ne hissediyorsam şu an da aynıyım. Ruhumuz büyümüyor sanırım. Hayatın içinden bazen yaralı çıktık. Kiminden ölü çıktık. Kiminden kazanarak, kiminden kaybederek çıktık. Ama yine hayat bana ne getirecekse hiç pişmanlık duymadan yaşamaya hazırım. Sizce oyundaki gibi küllenen bir aşk yeniden alevlenir mi? Hayat sizi oraya yeniden getiriyorsa tabii ki küllerinizden doğarsınız. Ama sizin işi oraya götürmek için bir çabanız olmamalı! Zorlamamak lazım. Siz hiçbir şeyin peşinden ısrarla gitmediniz mi? Hayır. O şey sizden kaçmışsa artık onun peşine düşmemeniz lazım. Bazıları onların peşinden gidiyor. Olsun diye zorluyor ama o başka yıpranmalara yol açıyor. Olsa zaten olur! Pamela Spence’in 19 yaşında sizinle evlendiğini öğrenince hepimiz şaşırdık... Ben son derece rahatsız oldum o açıklamadan. Hiç gerek yoktu. Bunun hakkında konuşmak istemiyorum. Yaşanmış bitmiş. Kötü bir şey değil ki! Neden rahatsız oluyorsunuz? Kötü bir şeymiş gibi yansıtıldı da onun için. Gizli kalan saklanan bir şeymiş gibi. Sorsalardı söylerdim. Erdal Beşikçioğlu’nun yönettiği ‘Tüy Kalemler’den son anda çıkarıldığınızı, başrolü de Erdal Beşikçioğlu’nun oynayacağını öğrendiğinizde, “Erdal bir ego sarmalı içinde” demiştiniz. Aranız düzeldi mi? Yooo! Benim için hiçbir şey değişmedi. Aynı şekilde devam. Son provada boyun kesme sahnesini bir türlü Erdal Bey’in istediği gibi yapamadığınızı olayların da bunun üstüne geliştiğini duydum... Doğru mu? Hadi yaaa! Hiç öyle bir şey yok. Kendi kendine uydurduğu şeyler. Yani bir şeye kılıf ararsanız bulursunuz. ‘Minareyi çalan kılıfını hazırlar’ diye güzel bir deyim vardır. Zaten çalmadıysanız kılıf aramaya da çalışmazsınız. Zahiri nedenler bunlar. Yapılanlar hiç şık değildi. O olaydan sonra sizin, “Erdal’ı gördüğüm yerde tokatlayacağım” dediğiniz doğru mu? Asla! Olur mu öyle şey? Tarzım da değil zaten. 18 yıldır Işıl Sergen ile evlisiniz. Cansın adında bir oğlunuz var. Zorlandığınız oluyor mu hiç? Zor tabii. Evlilikte çocuk doğduğu andan itibaren her şey çocuğa göre yönleniyor. Bunu takiben de çiftler birbirine ne kadar yakınsa bir adım uzağa gidiyorlar. Oralar tehlikeli sular işte. Evlilikler oralarda kopuyor. Siz nasıl aştınız o eşiği? Aştık mı bilmiyorum. Hala oralardan geçiyoruz. Belki geçemeyeceğiz. Bilemiyorum. Ama oğlum Cansın’ a bakınca, “Her şey onun içinmiş” diyorum. Oğlumla birlikte ruhum yeniden doğdu. Beni çok değiştirdi baba olmak. Bir çocuğun insanın hayatını bu kadar değiştireceğini asla düşünemezdim. Delice bir şey. Çılgınlık resmen. Geç baba oldunuz. Daha önce istemediniz mi? Her şeyin zamanı var demek ki! Doğru zaman o zamanmış bence. Bence ileri yaşlar baba olmak için daha doğru. Hani 19 yaşında baba olanlar der ya, “Birlikte büyüdük” diye. Birlikte büyümeniz gerekmiyor ki! Aksine birinin olgun olması ve o çocuğu büyütmesi gerekiyor. O yüzden biraz geç olmasında fayda var. Hala aşık mısınız eşinize? Maria Goos’un güzel bir lafı var, “Dünya size nasıl yaşayacağınızı söylemez. Siz dünyaya nasıl yaşayacağınızı söyleyeceksiniz” der. Bunu aşka uygularsanız net bir gerçek çıkıyor. Siz nasıl olmasını istiyorsanız her şey öyle olur. Aşkı yönetebilir miyiz? Her şeyi yönetiyoruz. Aşkı niye yönetmeyelim? Aşkı tamamen içgüdüsel zannettiğimiz için o bataklıklara saplanıyoruz. Her şeyi dozunda vererek aşkı sahiplenip yönetebilirsiniz. Duygularınızı öyle şelale gibi bırakırsanız o sonsuza kadar gidiyor ve kayboluyor. Oysa mantıkla dengelerseniz onu sonsuza kadar yaşatabilirsiniz. Bunca yıllık tiyatro emekçisi olarak sanatın gereken ilgiyi gördüğünü düşünüyor musunuz? Kesinlikle hayır. Aksine çok aşağılarda. Ne sanata ne sanatçıya gereken ilgi gösteriliyor. Oysa sanat insanı iyileştirir. En kısa yoldan toplumları iyiye güzele kavuşturur. Biz nedense kötü bir şeymiş gibi onun karşısında duruyoruz. Sanatın bir görevi var: Toplumları ileriye taşımak. Bu yüzden de muhaliftir. Muhalif olacaksınız ki topluma bir değer katabilesiniz. Muhalif olmazsanız sanatın bir anlamı kalmaz. Kötüyü gösterir ki iyinin anlamı ortaya çıksın. Ülkenin ne durumda olduğunu gösteren bir parametredir. Genç oyuncuları nasıl buluyorsunuz? Şimdilerde sadece güzellik ön plana çıktı. Evet çok güzel kızlarımız ve erkeklerimiz var. Yetenekliler de ama çok yüzeysel oynuyorlar. Bir de kısa yoldan hemen üzerlerine sanatçı damgasını yapıştıralım istiyorlar. Herkes o kadar meşhur olma sevdasında ki. İmza verecek insan kalmadı neredeyse.