Sezerin şifresi çözüldü
Abone olİlhan Selçuk Sezer görüşmesinin yankıları sürüyor. Selçuk'un işaret ettiği Sezer'in şifresi çözüldü.
Cumhuriyet başyazarı İlhan Selçuk ile Cumhurbaşkanı Sezer'in
konuşmalarının satır araları çözüldü. Selçuk'un Sezer'in ısrarla
söylediği 'anayasal görev'in anlamını Yeni Şafak'tan Fehmi Koru
Taha Kıvanç takma yazısıyla 2007'de ne olacağını yazdı.
Yazı: Taha Kıvanç
Kaynak:
-Bir süredir Ankara'da konuşulduğu halde hiç kulak asmadığım bir
senaryoyu Ertuğrul Özkök : Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, kendi
yerine seçilecek kişiyi beğenmediği taktirde, 'hakem' sıfatıyla
devreye girecekmiş...
Aslında Hürriyet yazarının kendi kanaati
değil bu; Cumhuriyet gazetesinde çıkan başyazıyı okuyarak varmış bu
sonuca... Başyazıları yazan İlhan Selçuk Özkök'ün dikkatini çeken
başyazıyı yazmadan bir gün önce Çankaya'da Cumhurbaşkanı Sezer ile
görüşmüş... Her ne kadar yazarı "Ben Cumhurbaşkanının sırdaşı
değilim" dese de, Cumhuriyet'in başyazısıyla Cumhurbaşkanı Sezer'in
niyeti arasında paralellik kurmaktan kendini alamamış Ertuğrul
Özkök...
Başyazıda dikkate değer iki paragraf şu:
"2007'ye doğru Türkiye Cumhuriyeti büyük bir sınav yaşayacak ve
gerilimden geçecek gibi görünüyor. Çünkü Başbakan ve Meclis
Başkanı, takıyyeyi bir yana bırakarak geleceğe dönük programlarını
ilân etmişlerdir. (..) Bu yolda yürürlerse, Sayın Cumhurbaşkanı
ister istemez anayasal görevinin gereğini yerine getirmek zorunda
kalacaktır ki Çankaya'nın bu tutumunu 'taraf tutmak' diye
nitelendirmeye çalışmak hukuk devleti mantığına aykırı davranmaktan
gayrı bir içerik taşımaz."
|
Bazıları "Anayasanın yazılı olmayan maddeleri
var" uçuk iddiasındadır ya, galiba bu iddiaya ciddi ciddi inananlar
var. Çünkü, halen yürürlükte olan anayasada, Cumhurbaşkanının
yetkileri arasında , Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale sonucu
doğurabilecek herhangi bir yetki sayılmıyor. 104. maddede "Türkiye
Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek"
deniliyor, ama 116. madde ile o yetki 'hükümetin 45 gün içerisinde
kurulamaması' şartıyla sınırlı tutuluyor. Dahası, Cumhurbaşkanı
Meclis'i yenileme kararını 'TBMM Başkanına danışarak'
alabiliyor...
Konu ilk dikkatime çarptığında önem
vermemekle doğru olanı yapmışım. Dün, anayasa profesörü Süheyl
Batum, Vatan'da, "Cumhurbaşkanı'nın 'saklı' yetkileri var mı?"
başlığını taşıyan yazısında şu tespiti yaptı: "Cumhurbaşkanı'nın
yetkileri Anayasa'da 104. maddede sayılmıştır. Cumhurbaşkanı'nın
bunlar dışında, 'saklı bazı anayasal yetkileri' yoktur."
Düşünürken, hep garip bir 'duygunun'
patlamaya hazır halde içimi kemirdiğini fark ettim. Hayır, Ahmet
Sezer ile İlhan Selçuk'un yakın dostluğunu yadırgamam değildi bu
duygumun sebebi; hatta Cumhurbaşkanının kendinden sonra kimin
Çankaya Köşkü'ne çıkacağına dair sözünün dinlenmesini istemesi de
yadırgatıcı gelmedi bana... İlhan Bey'le Ahmet Bey arasında
'duygusal' bir yakınlık olması da, kiracının sonraki kiracı
hakkında söz sahibi olmak istemesi de bana yabancı duygular
sayılmaz. Çevremde böyleleri çok...
"Peki, nedir yadırgadığım?" sorumun cevabını
Hakkı Devrim'in 'iyi dostu' olduğu anlaşılan Cemal Madanoğlu'nu
tanıyamaz hale getiren bir gelişmeyi anlattığı yazısında buldum. 27
Mayısçı Madanoğlu'na 'cunta' kurdurup ihtilâl yaptırmaya kalkışan,
bu yüzden cezaevine düşürenleri anlatıyordu Radikal
yazarı...
Şu okuyalım: "Siyaset ufkunda bazen, bu
çevrenin yabancısı simalar belirir. Gelecek vaat eder
nitelikteyseler, yakınlarında, arsız otlar gibi akıl hocaları boy
gösterir. Onlara iltifat etmediği oranda kahramanımızın itibarı
artacaktır. Ne var ki, bu yaptığının bir bedeli de yalnızlığa
mahkûm edilmektir. / Asıl tehlike (yani seçkin ve etkili akıl
hocalarından biriyle karşılaşması ihtimali) tedirginlik duymaya
başladığı o zorunlu inziva günlerinde ortaya çıkar. / Aklından
geçirmediği kutsal görevleri ona, işte bu buluşma vesilesiyle
hatırlatılır."
|
Madanoğlu'nu hapse düşüren 'hoca' kim miydi?
12 Mart dönemini anlatan kitaplara başvurun...
Cumhurbaşkanının 'anayasal yetkisi' yok,
kendisinden sonra Çankaya Köşkü'ne kimin çıkacağını Ahmet Sezer
normal yoldan belirleyemez. Bazılarının zannının aksine, Sezer'den
beklenenin de anayasal bir yetkiyi kullanmak olduğunu sanmıyorum.
İlhan Selçuk'un kullandığı deyim 'anayasal yetki' değil zaten,
'anayasal görev'...
Görev tanımıyla ilgili şu senaryoya bir göz
atın: Herkes cumhurbaşkanlığı seçimi için mayıs 2007 tarihine
yoğunlaşmışken, Ahmet Necdet Sezer bir manifestoyla
cumhurbaşkanlığından (Selçuk, "2007'ye doğru" diyor) istifa eder...
Böylece cumhurbaşkanlığı seçimi süreci erkene alınır. Yerine,
'vekil' olarak TBMM Başkanı geçer; yani Bülent Arınç... CHP büyük
bir kavga başlatarak 'sine-i millete' dönme kararı alır... Ak Parti
grubunun cumhurbaşkanını tek başına seçmesi düşünülemeyeceği için
metazori olarak erken seçime gidilir...
'Anayasal görev' ile irtibatlı senaryo bu olabilir mi?