Sezerin irtica tanımı

Abone ol

Eşi başörtülü olan yada İHL mezunları irticacı mıdır? Nazlı Ilacak, Sezer'in irtica tanımını yazdı.

Eşi başörtülü olan yada İHL mezunları irticacı mıdır? , Sezer'in irtica tanımını yazdı.

-------
İRTİCA NEDİR?
Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in laikliğin tehlikeye maruz kaldığı yolundaki iddiaları, tarihçi Mete Tunçay’ın “Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması” kitabındaki bir değerlendirmeyi aklımıza getirdi..
Tunçay, Atatürk’ün, özellikle iktidara geldiği ilk yıllarda, avam ile münevver arasındaki ilişkiyi vurgulayan sözlerini naklediyor:

Heyet-i Temsiliye döneminde yaptığı konuşma (Kasım 1919): “İki yol vardır. Biri bu milletin hülâsa-i âmâl ve efkârına göre yürümek, diğeri bizim fikirlerimize göre yürümektir. Milletin kanaatini, efkâr ve hissiyatını yoklayarak yürünmelidir.”

Bu konuşmadan 3.5 yıl sonra, Gazi Mustafa Kemal Paşa, memleketimizin baştan başa bir harabe oluşunun ve gerilememizin ana sebeblerini de şöyle anlatıyor: “İslâm âlemi iki sınıf heyetten mürekkeptir: Biri, ekseriyeti teşkil eden avam (halk); diğeri ekalliyeti teşkil eden münevveran (aydınlar). Bozuk zihniyetli milletlerde, ekseriyet - i azime başka hedefe, münevver denilen sınıf başka zihniyete maliktir. Bu iki sınıf arasında, tam bir zıddiyet vardır. Münevveran, kitleyi kendi hedefine sevk etmek ister, avam ise, bu sınıf-ı münevvere tâbi olmak istemez. Sınıf-ı münevver, telkinle, irşatla, kitle-i ekseriyeti kendi maksadına göre ikna etmeye muvaffak olamayınca, başka vasıtalara tevessül eder. Halka tahakküm ve zorbalık başlar... Halkı, ne birinci usul ile (ikna ile), ne de tahakküm ve istibdat ile kendi hedefimize sürüklemeye muvaffak olamadığımızı görüyoruz. Muvaffak olmak için, münevver sınıfla, halkın zihniyet ve hedefi arasında intibak olmak lâzımdır. Yani, münevverin halka telkin edeceği mefkûreler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalı. Halbuki bizde böyle mi olmuştur? O münevverlerin telkinleri, milletimizin ruh derinliğinden alınmış mefkûreler midir; şüphesiz hayır... Halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak, daha ziyade münevverlere teveccüh eden bir vazifedir.”

Mete Tunçay, Atatürk’ün yukarıdaki sözlerini hatırlattıktan sonra şu soruyu soruyor: “Kemalizm, laiklik konusunda kurucusunun istediği gibi mi davranmıştır, yoksa tahakküm ve istibdada mı düşmüştür?”

Tunçay, cevabı, 1930 yılının ortalarında, yine Atatürk’ün kendi ağzından veriyor: “Bugünkü manzara, aşağı yukarı bir dictature manzarasıdır. Ve ben öldükten sonra arkamda kalacak müessese bir istibdat müessesesidir.” (Fethi Okyar’ın kendi el yazısıyla hatıraları.)

***
Türkiye, o günden bugüne demokrasi konusunda hayli mesafe katetti. Ama maalesef, aydın-halk zıtlaşması halâ devam ediyor. Halâ belirli bir kesim, laiklik adına ve vatandaşın hissiyatını da hiçe sayarak, dayatmalarda bulunuyor.

Sezer, “İrtica, siyasete, eğitime ve devlete sızmaya çalışmakta, cumhuriyetin temel niteliklerinin, başta milliyetçilik ve laiklik gibi toplumun büyük kesimince özümsenmiş değerlerin yıpratılmasına yönelik etkinlikleri, sistemli biçimde uygulamaktadır” diyor.

Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, devlet memurlarının sınav yapılarak göreve alındığını hatırlatıyor ve cumhurbaşkanından iddialarına mesnet teşkil edecek belgeleri vermesini istiyor.

Bence, Sezer belge verecek durumda değil. Çünkü ona göre “irtica”, eşi başörtülü olan veyahut İmam Hatip’te okuyan herkes. Zaten, bu yüzden Adnan Büyükdeniz’in Merkez Bankası başkanlığını onaylamadı ya.

Nazlı Ilacak
Bugün

Günün Önemli Haberleri