Sezer yeni yıl mesajında uyardı
Abone olCumhurbaşkanı Sezer'in yeni yıl mesajı siyasilere yönelik oldu. Seçim sisteminin değiştirilmesini isteyen Sezer, milletvekili dokunulmazlığına da değindi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, seçim sisteminin temsilde adaletin Meclis'e yansımasını sağlayacak biçimde düzeltilmesi, milletvekili dokunulmazlığının da sınırlandırılması gerektiğini belirtti. Sezer, ''Yeni Yıl'' mesajında, her yeni yılın, sorunların aşılması, aydınlık yarınlara ulaşılması yolunda inançları güçlendirdiğini, beklentileri artırdığını, geçmişin değerlendirmesi yapılarak, yeni atılımlar, değişimler için fırsat yarattığını, insanların yarınlara umutla bakmasını sağladığını ifade etti. Sezer, 2005 yılının Türkiye'ye, Türk ulusuna ve tüm insanlığa barış, kardeşlik, huzur, mutluluk ve gönenç getirmesini diledi. Cumhurbaşkanı Sezer, ''İnsanlığın kültürlere, temel hak ve özgürlüklere saygı gösteren, eşitliğe dayalı bir toplumsal düzeni yaşama geçiren, demokrasiyi özümseyen barışçı bir anlayışa ulaşması içten dileğimizdir'' dedi. Bu hedef, tüm insanlığın benimsediği evrensel bir ülkü olmasına karşın, 2004 yılında bu doğrultuda ilerleme sağlandığını söylemenin olanaksız olduğunu kaydeden Sezer, insanlığı derinden etkileyen üzücü gelişmelerin, belleklerdeki canlılığını koruduğuna işaret etti. Sezer, şöyle devam etti: ''Günümüzde insanlık bir yandan kendini geliştirir ve özgürleştirirken, öte yandan eşitsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik, bağnazlık ve bunlardan kaynaklanan terör, kültürler arası çatışma, moral değerlerde çözülme gibi ciddi sorunların üstesinden gelmeye çalışmaktadır. Dünya nüfusunun bir bölümü zenginliğin, teknolojik ilerlemenin en üst düzeylerinde barış içinde yaşarken, büyük bir bölümünün yoksulluk, güvensizlik, istikrarsızlık içinde olması ve gelecek kaygısı, bugüne değin sağlanan gelişmelerin yeterli görülemeyeceğini ortaya koymaktadır. Şiddete hoşgörüyle yaklaşanların, şiddeti besleyenlerin ve özendirenlerin, bir gün şiddetin kendilerine de dönebileceğinin bilincinde olmaları gerekir. İnsanlık, artık geçmişte yaşanan savaşlardan ve yıkımlardan gereken dersleri çıkararak mutlu bir gelecek için güçlü barış ortamının temellerini atmak zorundadır. Sorunlar karşısında daha kapsamlı düşünülmesi, tutarlı davranılması ve işbirliğine önem verilmesi, insanlığın en büyük gereksinimidir. Dünya sorunlarının çözümünde, uluslarüstü bir yaklaşım benimsenmesi ve bu yaklaşımın tüm ülkelerce paylaşılması durumunda, uyuşmazlıkları, sorunları çözebilir, özlediğimiz dünyaya ulaşabiliriz.'' ''ÇAĞDAŞ DÜNYA İLE BÜTÜNLEŞME''- Cumhurbaşkanı Sezer, önemli gelişmelerin yaşandığı dünyada Türkiye'nin, üretim potansiyeli, yatırım olanakları, girişimcileri, rekabet gücü yüksek sanayii, zengin enerji kaynakları ile büyük enerji pazarları arasında köprü oluşturan konumuyla önemli bir ekonomik aktör, barışı tüm değerlerin üzerinde tutan ilkeleri, kazanımları ile denge ve istikrar ögesi olan bölgesel bir güç olduğunu vurguladı. Kıtalar ve uygarlıklar arasındaki köprü niteliği ve sahip olduğu büyük kültürel mirasın, Türkiye'yi değişen dünyada daha etkin rol üstlenmesi yönünden avantajlı kıldığını belirten Sezer, şunları kaydetti: ''Türkiye, etnik köken, dil, din ayrımı olmaksızın tüm yurttaşlarının barış ve huzur içinde yaşamalarına olanak sağlayan laik ve demokratik yapısı, yaşama geçirdiği köklü reformlarla başarılı bir model oluşturmakta ve örnek alınmaktadır. Yüce Atatürk'ün önderliğinde, tüm yurttaşlarımızın katılımıyla kurulan Cumhuriyet, temel hedef olarak benimsediği çağdaş dünyayla bütünleşme yolunda büyük atılımlar gerçekleştirmiştir. Yüce Atatürk'ün 'Biz Türkiye halkı insanlık dünyasından soyutlanarak başlı başımıza yaşayamayız. Bütün dünya ile, bütün insanlıkla beraber yaşarız ve yürürüz! Ve hiç olmazsa onlarla bir hizada yürümeye mecburuz' sözü, Türkiye'nin bu konudaki kararlılığını açık biçimde ortaya koymaktadır. Türkiye'nin Cumhuriyet'le başlattığı değişim, dünyada hayranlık uyandırırken, bunu sağlayan Yüce Önderimiz, tarih ve insanlık önünde erişilmez saygınlık kazanmıştır. Yüce Atatürk'ün ulusu için öngördüğü; 'Barış içinde yaşayan, demokratik, çağdaş, güçlü bir Türkiye'dir. Bu ülkünün gerçekleştirilmesini amaçlayan Atatürk ilke ve devrimleri, demokratik toplum düzeninin gereklerini karşılayabilecek değişim ve dönüşümleri birlikte getirmiş, Türkiye'nin hızla gelişmesinin önünü açmıştır. Ülkemizin bölünmez bütünlüğünün korunabilmesi, Cumhuriyet'in temel nitelikleri ve kazanımlarıyla yaşatılabilmesi, onurlu ve çıkarlarımızı ön planda tutan bir dış politika izlenmesi, kendimize güvenmemize ve her alanda güçlü olmamıza bağlıdır. Bir uygarlık tasarımı olan Cumhuriyet'in kazanımlarını yalnız korumak değil, aynı zamanda geliştirerek sürdürmek, ülkemize karşı temel sorumluluğumuzdur.'' ''SEÇİM SİSTEMİ DEĞİŞTİRİLMELİ'' Cumhurbaşkanı Sezer, Anayasa'da, demokratik devlet niteliğinin Türkiye Cumhuriyeti'nin değiştirilemez nitelikleri arasında sayıldığını; demokrasiye en uygun olması nedeniyle de parlamenter hükümet sisteminin kabul edildiğini anımsattı. Yine Anayasa'ya göre egemenliğin kayıtsız koşulsuz ulusun olduğunu ve Türk ulusunun egemenliğini, Anayasa'nın koyduğu esaslar çerçevesinde, yetkili organları eliyle kullandığını belirten Sezer, Anayasa'ya göre egemenliği Türk ulusu adına kendi alanlarında kullanan organların yasama, yürütme ve yargı olduğunu vurguladı. Sezer, böylece, çoğunlukçu demokrasi yerine çağdaş çoğulcu demokrasi anlayışının benimsendiği Anayasa'da, devlet organlarının birbirini denetleyip dengelemesi; bu yolla iktidar gücünün sınırlandırılmasının öngörüldüğünü anımsattı. Dünyanın yakın tarihi incelendiğinde, otoriter ve totaliter rejimlere kolaylıkla kayabilecek özellik içeren iktidar gücünün, yetki paylaşımıyla dengelenmesinin önemi ve yerindeliğinin kolayca görülebileceğini ifade eden Sezer, ulusal egemenliğin kaynağının ulusal istenç olduğunu ve ulusal istencin, ancak özgür seçimlerle yaşama geçirilebileceğini, bunun için Anayasa'da, tüm yurttaşlara seçme, seçilme ve siyasal etkinlikte bulunma hakkı getirildiğini kaydetti. Devlet yönetiminin aksamaması da gözetilerek, ulusal istencin parlamentoya en geniş biçimde yansımasının, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin ve ulusal egemenliğin gereği olduğuna işaret eden Sezer, bu nedenle, Anayasa'da seçim yasalarının ''temsilde adalet'' ve ''yönetimde istikrar'' ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenmesinin öngörüldüğünü belirtti. Bu iki ilkenin, seçme ve seçilme hakkının özünü zedelemeyecek ve devlet yönetimini aksatmayacak biçimde dengelenmesinin anayasal zorunluluk olduğunu vurgulayan Sezer, şöyle devam etti: ''Seçim yasalarındaki aksaklık nedeniyle yasama ve yürütmenin tek parti egemenliğine girmesi sonucunu doğuracak bir seçim sistemi, 'temsilde adalet' ilkesiyle bağdaşmayacağı gibi, demokrasiye, giderek rejime büyük zarar verebilecektir. Seçim sistemimiz incelendiğinde, iki ilke arasında olması gereken dengenin, yönetimde istikrar lehine önemli ölçüde bozulduğu görülmektedir. Alınan oy sayısına göre yasama organında aşırı temsil olanağı sağlayan sistem 'temsilde adalet' ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Seçmenlerin yaklaşık yarısı bugün Meclis'te temsil edilememektedir. Bu durum, Anayasa'ya aykırı biçimde iki ilke arasındaki dengenin bozulduğunu göstermektedir. Bunun da nedeni Seçim Yasası'ndaki ülke geneli barajıdır. Oysa, temsilde adalet ilkesinin ağırlığı yönetimde istikrarın da temel koşuludur. Seçim sistemi, temsilde adaletin Meclis'e yansımasını sağlayacak biçimde düzeltilmelidir.'' ''DOKUNULMAZLIKLAR SINIRLANDIRILMALI'' Cumhurbaşkanı Sezer, çağdaş demokratik ülkelerde yasama organı üyelerine, yasama işlevini hiçbir kuşku, baskı ya da ceza tehdidi altında kalmadan, özgür, bağımsız ve korkusuzca yerine getirebilmeleri için yasama sorumsuzluğu güvencesi getirildiğini kaydetti. Yasama sorumsuzluğunun, yasama organı üyelerine kişisel yarar ya da ayrıcalık tanımak için değil, ulusal istencin tam olarak gerçekleşebilmesi amacıyla öngörülen bir güvence olduğuna işaret eden Sezer, yasama sorumsuzluğuna göre, yasama organı üyelerinin, yasama işlevini yerine getirirken söyledikleri sözlerden, kullandıkları oylardan ve açıkladıkları düşüncelerden dolayı sorumlu tutulamayacaklarını anımsattı. Sezer, şunları kaydetti: ''Anayasamızda da, milletvekillerinin yasama sorumsuzluğu düzenlenmiştir. Ancak, yine Anayasa'da, milletvekilleri için ayrıca yasama dokunulmazlığı da öngörülmüştür. Yasama dokunulmazlığı, yasama organı üyelerinin, yasama işlevi dışındaki etkinliklerinden kaynaklanan her türlü suç nedeniyle sorgulanmasını, tutuklanmasını ve yargılanmasını önlemek üzere öngörülen bir ayrıcalıktır. Yasama işlevinin sağlıklı yürüyebilmesi için yasama sorumsuzluğu gereklidir ve yeterlidir. Milletvekillerinin yasama işlevi dışındaki eylemleri nedeniyle dokunulmazlık zırhına bürünmeleri, saydam toplum isterleriyle bağdaşmamaktadır. Ayrıca, bu durum, ceza adaletinde eşitlik ilkesiyle çelişmekte ve Yüce Meclis'in saygınlığına gölge düşürmektedir. Yönetimde saydamlık ülküsünün gerçekleştirilmesinde önemli etkisi olacak dokunulmazlıkların sınırlandırılması konusunun, önümüzdeki yıl içinde ivedilikle ele alınmasında yarar görülmektedir.''