Sezer 'veto'ya doymuyor!
Abone olÇankaya Köşkü, AK Parti iktidarını 'veto' kararlarıyla bunaltıyor. Sezer için, bugün yine 'veto' günüydü. İşte Sezer'den geri dönen son yasa tasarısı...
Sezer, 5229 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un partilerin yurt içinden ve
dışından yardım almasını düzenleyen 10. ve 21. maddesini TBMM’ye
iade etti. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Dernekler Kanunu’nu
kısmen iade gerekçesinde, derneklerin siyasi partilere yardım
yapabilecekleri ve partilerden yardım alabileceklerine ilişkin 10.
maddesinin 1. fıkrası ile yurtdışından maddi yardım
alabileceklerine ilişkin 21. maddesinin, Anayasa’daki siyasi
partilerin uyacakları esaslarla bağdaşmadığına işaret etti. Sezer,
Dernekler Kanunu’nun iade gerekçesinde, kanunun 10. maddesinin 1.
fıkrasında, derneklerin maddi yardım alabilecekleri ve yardımda
bulunabilecekleri tüzel kişilikler arasında siyasi partilerin de
gösterildiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Sezer, kanunun 21.
maddesinde ise derneklerin mülki idare amirliğine önceden
bildirimde bulunmak kaydıyla yurtdışındaki kişi, kurum ve
kuruluşlardan ayni ve nakdi yardım alabileceklerinin öngörüldüğünü
belirtti. Bu düzenlemelere göre, derneklerin yurtdışındaki kişi,
kurum ve kuruluşlardan yardım alabileceğine, siyasal partilere
yardım yapabileceklerine değinen Sezer, Anayasa’nın, siyasal
partilerin uyacakları esasları düzenleyen 69. maddesinin 10.
fıkrasında yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk
uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzelkişilerden maddi yardım alan
siyasi partilerin temelli kapatılacaklarının hüküm altına
alındığını kaydetti. Sezer, Dernekler Kanunu’nun 10. ve 21.
maddelerindeki düzenlemelere göre, bir derneğin yurtdışındaki kişi,
kurum ve kuruluşlardan yardım alıp, bu yardımı siyasal partilere
“yardım” adı altında aktarmalarının olanaklı olduğuna dikkati
çekti. Sezer, gerekçesinde, “Böylece, anayasal kurala uygunluğu
sağlayacak bir önlem bulunmadığı için yasa ile anayasal yasak
dolaylı yoldan aşılmış olmaktadır. Bu nedenle yasanın 10.
maddesinin 1. fıkrası ile 21. maddesi, Anayasa’nın 69. maddesinin
10. fıkrasındaki kuralla bağdaşmamaktadır” dedi. TBMM tarafından 17
Temmuz’da kabul edilen Dernekler Kanunu’nun 10. maddesinin 1.
fıkrası şöyle: “Dernekler, tüzüklerinde gösterilen amaçları
gerçekleştirmek üzere, benzer amaçlı derneklerden, siyasi
partilerden, işçi ve işveren sendikalarından ve mesleki
kuruluşlardan maddi yardım alabilir ve adı geçen kurumlara maddi
yardımda bulunabilirler.” Kanunun 21. maddesi ise şöyle: “Dernekler
mülki idare amirliğine önceden bildirimde bulunmak şartıyla
yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi yardım
alabilirler. Bildirimin şekli ve içeriği yönetmelikte düzenlenir.
Nakdi yardımların bankalar aracılığıyla alınması zorunludur.”
Sezer, 5229 sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”u, 2. maddesini de bir kez daha
görüşülmek üzere TBMM Başkanlığı’na geri gönderdi. Sezer, iade
gerekçesinde, “Bakanlar kurulu ve yasama organı üyeliği gibi
siyasal içerikli etkinliklerin bilimsel çalışmayla eşdeğer ve
eşdüzeyde tutularak profesörlük akademik unvanının kazanılmasında
gerekli süreden sayılmasının, kamu yararına ve hukuk devleti
ilkesine uygun düşmediğini” kaydetti. Cumhurbaşkanlığı Basın
Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Sezer, iade gerekçesinde, söz
konusu yasanın 2. maddesinin (e) bendiyle 2547 sayılı Yükseköğretim
Yasası’nın 60. maddesinin (a) fıkrasına eklenen son bentte,
“Bakanlar Kurulu veya Yasama Organı üyeliğinde geçen süreler
akademik unvanların kazanılması için gerekli sürelerinde
değerlendirilir” düzenlemesine yer verildiğine işaret etti.
Gerekçede, 2547 sayılı Yasa’nın 60. maddesinin (a) fıkrasının
birinci bendinde bir süre öğretim üyesi olarak çalıştıktan sonra
bakanlar kuruluna ve yasama organı üyeliğine seçilenlerin, bu
görevlerde geçirdikleri süreler hesaba katılmak ve buna göre aylık
dereceleri yükseltilmek, meslek unvan ve sıfatlarını kazanma ile
ilgili kurallar saklı kalmak koşuluyla başvurmaları durumunda
ayrıldıkları yükseköğretim kurumuna kadro koşulu aranmaksızın
döneceklerini belirten Sezer, söz konusu yasayla getirilen
düzenlemede ise bakanlar kurulu ya da yasama organı üyeliğinde
geçen sürelerin akademik unvanların kazanılması için gerekli
süreler yönünden de değerlendirilmesine olanak sağlandığına işaret
etti. Anayasa’nın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti’nin bir
“hukuk devleti” olduğunu ve hukuk devleti ilkesinin, yasaların kamu
yararı amacıyla çıkarılmasını gerektirdiğini vurgulayan Sezer, şu
görüşlere yer verdi: “2547 sayılı Yasa’nın 3. maddesinde profesör,
en yüksek düzeydeki akademik unvana sahip kişi olarak tanımlanmış,
26. maddesinde de profesörlüğe yükseltilmede, doçentlik unvanını
aldıktan sonra açık bulunan profesörlük kadrosu ile ilgili bilim
alanında en az beş yıl çalışmış olmak koşulu getirilmiştir.
İncelenen yasa ile yapılan düzenleme, doçent akademik unvanını
taşıyanların profesör olabilmeleri için gerekli beş yıllık yasal
sürenin hesabında bakanlar kurulu ve yasama organı üyeliğinde geçen
sürelerin değerlendirilmesini sağlamaktadır. 2547 sayılı Yasa’da,
profesörlüğe yükseltilmek için öngörülen süre, doçentlerin bilimsel
yeterliliklerini artırmaları ve profesörlüğün gerektirdiği bilimsel
düzeye erişmeleri amacıyla, ilgili bilim alanında bilimsel
çalışmalar yaparak geçirilmesi gereken süredir. Başka görevlerde
geçen sürelerin profesörlüğe yükseltilmek için gerekli süreden
sayılması, bu süreden beklenen yarar ve amaçla bağdaşmamaktadır.
Bakanlar kurulu ve yasama organı üyeliği gibi siyasal içerikli
etkinliklerin bilimsel çalışmayla eşdeğer ve eşdüzeyde tutularak
profesörlük akademik unvanının kazanılmasında gerekli süreden
sayılması, kamu yararına ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesine
uygun düşmemektedir.” Anayasa’nın 10. maddesinde de herkesin yasa
önünde eşit olduğu, hiçbir kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa
ayrıcalık tanınmayacağını belirtildiğini kaydeden Sezer, bu
düzenleme ile yasa kapsamına girenlere diğer profesör adaylarının
hiçbirinde olmayan bir ayrıcalık tanındığını belirterek, bu
ayrıcalığın haklı bir nedeninin de bulunmadığını vurguladı. Sezer,
bu nedenle yasanın ilgili kuralının eşitlik ilkesiyle de
bağdaşmadığını ifade ederek bir kez daha görüşülmesi