Sezer ve Kutlu Doğum

Abone ol

Zaman gazetesinin Sezer değerlendirmeleri sürüyor. Gazete, herkesin gözünden kaçanı bugün yazdı.

Zaman gazetesinin Sezer değerlendirmeleri sürüyor. Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı bugünkü köşe yazısında Özal ve Sezer'i değerlendirdi. " başlıklı köşe yazısında Sezer'deki değişimleri sütununa taşıyan Dumanlı,halkın nasıl bir cumhurbaşkanı istediğini, “sivil, demokrat, dindar, özgürlükçü” gibi kelimelerle ifade etti.

Zaman gazetesinden Nedim Hazar ise, farklı bir konuya değinirken Sezer'e gönderme yaptı ve herkesin gözünden kaçanı yazdı. İşte Hazar'ın Sezer değerlendirmesi.

----------
Medyanın ıskaladığı fotoğraf!

Ahmet Necdet Sezer, Süleyman Demirel, Ahmedinejad vesaire... Son bir haftadır Sayın Cumhurbaşkanı’nın yaptığı bir konuşmada kullandığı cümlelerden dolayı medyada yapılan ‘reis-i cumhur’ tartışmasını izliyoruz medyada.

Derdim kim haklı, kim haksız, değil elbette... Herkes kendi meşrebine göre meseleye yaklaşıyor ve izliyoruz hepsini... Yeri gelmişken bu tartışmaya bir tek eleştiri ile katılabilirim... Sayın Cumhurbaşkanı’mızın yaptığı konuşma İslam Peygamberi’nin doğumunun kutlandığı haftaya denk gelmişti. Bir cumhurbaşkanının Peygamber Efendimiz’in doğumuyla ilgili kutlama demeci vermeyip, aksine inanan kesimi rencide edebilecek klişe genellemelerle dolu bir konuşma yapmasını ilginç bulduğumu söyleyebilirim.

Ancak konumuz farklı bugün...

Bir insanın değerinin yaşarken anlaşılmaması çok doğaldır. Tarihte birçok şahsiyet vardır ki, yaşarken bırakın iltifat görmeyi, tam tersi horlanır, itilip-kakılır ve ölüp gider. Ancak sonraki yıllarda değeri anlaşılır ve sevenlerinin sayısı artar. Bu sanatçıdan bilim adamına, aydından peygamberlere kadar böyle olabilir. Öyle peygamber vardır ki, hayattayken kendi hanımı bile kıymetini bilmemiştir ve öyle bilge kişi vardır ki ömrü esarette geçer, vatan haini ilan edilir de öldükten sonra kıymeti fark edilir.

Tam tersi de olabilir bu durumun. Yaşarken kahraman olarak görülür yahut gösterilir, ölümünden sonra aslında ne olduğu anlaşılır. Bir insana hayattayken verilen değerin, payelerin çok anlamı olmadığına inananlardanım. Sevelim ya da sevmeyelim bir kişiyi yaşarken değil, ölümünden sonra sağlıklı bir şekilde değerlendirebileceğimize inanıyorum.

Şöyle bir yanlışa da düşmeyelim: Şüphesiz bir insan kaybedildiği zaman kitleler onun arkasından üzülüp, ağlayabilir. Cenazesine binler, yüz binler katılıp gözyaşı dökebilir. Ancak o gözyaşlarının ve değerin esas olarak ölümünden birkaç yıl sonra rasyonel bir şekle dönüşeceğini düşünüyorum. Kaybedilen kişi gerçekten bir ‘değer’ ise ölümünün üzerinden vakit geçtikçe değeri hatırlanacak ve sevenleri olmaya devam edecektir. Belki de bu yüzden cenaze merasimlerinden ziyade ölüm (isterseniz doğum) yıldönümlerini dikkatle takip ederim.

Ve nice büyük isimler bilirim ki, öldüğü zaman binler, on binler ardından ağıt yakmış, gözyaşı dökmüş olmasına rağmen, aradan geçen iki yılda mezarından kuş uçmaz kervan geçmez olmuş, adını hatırlayan kalmamıştır.

Belki de bu sebepten dünkü gazeteleri özenle inceledim. Zira önceki gün merhum Turgut Özal’ın aramızdan ayrılışının 13. yıldönümüydü. Ve merhumun anısına bir mevlit okutulmuştu. Ne yazık ki medyanın çoğu Ankara Kocatepe Camii’ndeki mevlidi görmemişti bile. Bunun ‘bir medya mensubunun rahatını bozup pazar günü camiye gitmemesi’yle ilgisi yoktu. Bu durum, Türk medyasının bu halkın ruhuna uzak olmasıyla ilgisi vardı. Zira mevlit ile ilgili haberlere baktığımda muazzam bir kalabalığın orada bulunduğunu görüyorduk. Aradan geçen 13 yıl merhum Özal’a duyulan sevgi ve şükran hislerini azaltmadığı gibi onun değerini artırmıştı. Mevlide katılanlar arasında sıradan halktan yerli-yabancı bilim ve siyaset adamlarına kadar zengin bir toplum yelpazesinden kişiler vardı.

Şüphesiz çok düşündürücü ve ders çıkarılması gereken bir fotoğraf bu! Ancak medyanın bu ülkeyi okuma zaafının doğal sonucu olarak görülmeyen, ıskalanan bir fotoğraf aynı zamanda.

Bugün siyaset, bilim, ilim, bürokrasi ve medya tepelerinde oturup ahkâm kesen, mücadele veren, hizmet eden insanların oturup bu resmi çok iyi okumaları gerektiğini düşünüyorum. Ve -Allah selamet versin- sevgili Süleyman Demirel’in meşhur deyişini değiştirmek gerektiğine de inanıyorum. Belki ‘dün dündür, bugün ise bugün’ olacaktır; ama bu işin bir de yarını olduğunu unutmamak gerek. Bu resim yarını hatırlatan bir ibret belgesi çünkü!






M. Nedim Hazar
Zaman 

Günün Önemli Haberleri