Sezer, üç kanunu onayladı
Abone olCumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Kültür ve Tabiat Varlıkları, Terörle Mücadele ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun'u onayladı.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5226 sayılı ''Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun'' ve 5233 sayılı ''Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan zararların Karşılanması Hakkında Kanun''u
onayladı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya
göre, kanunlar, yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildi. 5226
sayılı ''Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'', kültür
varlıklarını, uluslararası sözleşmelerde yer alan tanımlara uygun
olarak yeniden düzenleniyor. Buna göre, kültür varlıkları, ''tarih
öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel
sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde
sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer
taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve
taşınmaz varlıklar'' olarak tanımlanıyor. Kanun ile kültür
mevzuatında bugüne kadar yer almayan ''ören yeri'' ve ''koruma
amaçlı imar planı''nın da yasal tanımı yapılıyor. Kanunla koruma
amaçlı imar planı yaklaşımı benimsenirken, ören yerlerinde bu
alanların planlı şekilde korunması ve ziyaretçiye açılabilmesi için
yapılması öngörülen ''çevre düzenleme projesi'' tanımı getiriliyor.
Kanunda ayrıca, gerek UNESCO gibi uluslararası kurumlarca dünya
miras listesinde yer almak üzere başvurulan kültür varlıkları ile
diğer kültür varlıkları alanlarında, alanın etkileşim sahasında ya
da tabii bütünlüğü içinde düşünülen bağlantı noktalarını da
kapsayacak şekilde, yetkili merkezi ve yerel idareler ile bu konuda
uzmanlaşmış sivil toplum kuruluşları arasında eşgüdümü ve
hizmetlerin etkin şekilde yürütülmesini sağlamak, bu alanları
ulusal ve uluslararası kurumlar nezdinde bir muhataba kavuşturmak
amacıyla ''yönetim alanı'' tanımlanıyor. Yönetim alanı olarak
belirlenen alanların korunması, yaşatılması, tanıtımı, içerisinde
yapılacak etkinliklerin organizasyonu, ziyaretçi yönetimi, çevre
düzenlemesi, restorasyon, bakım-onarım faaliyetleri, güvenliği,
alan içerisindeki satış üniteleri ve ürün gelişimi gibi hususların
planlı olarak gelişimini ve uygulamadan doğacak durumlarla geri
beslemeli bir süreç olarak sürekli olarak gözden geçirilmesini
sağlamak amacıyla da ''yönetim planı'' öngörülüyor. Kanunda
öngörülen düzenlemeyle, kültür varlıklarının kapsamı genişletilerek
daha önce tabiat varlığı kapsamında yer alan peri bacaları, tarihi
mağaralar ve kaya sığınakları taşınmaz kültür varlığı özelliklerini
göstermeleri nedeniyle kültür varlıkları kapsamına alınıyor. Kanuna
göre, Koruma Yüksek Kurulu'nun ilke kararları çerçevesinde koruma
bölge kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, korunması
gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile
sit alanlarında inşai ve fiziki müdahalede bulunulamayacak. Bunlar
yeniden kullanıma açılamayacak veya kullanımları
değiştirilemeyecek. Esaslı onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen
veya tamamen yıkma, yakma, kazı veya benzeri işler inşai ve fiziki
müdahale sayılacak. Büyükşehir belediyeleri ve valilikler ile
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca izin verilen belediyeler bünyesinde
kültür varlıkları ile ilgili işlemleri ve uygulamaları yürütmek
üzere sanat tarihi, mimarlık, şehir planlama, mühendislik,
arkeoloji gibi meslek alanlarından uzmanların görev alacağı koruma,
uygulama ve denetim büroları kurulacak. Ayrıca, il özel idareleri
bünyesinde, kültür varlıklarının korunmasına yönelik rölöve,
restitüsyon, restorasyon projelerini hazırlayacak ve uygulayacak
proje büroları ve sertifikalı yapı ustalarını yetiştirecek eğitim
birimleri kurulacak. Belediyeler, belediye sınırları ve mücavir
alanları içerisinde, valilikler ise bu sınırlar dışında yetkili
olacak. Söz konusu bürolar, koruma bölge kurulları tarafından uygun
görülen koruma amaçlı imar planı, proje ve malzeme değişiklikleri
ile inşaat denetimi de dahil olmak üzere uygulamayı denetlemekle
yükümlü olacak. Kanunla zilyetlik de yeniden düzenleniyor. Yeni
düzenlemeyle sit alanlarındaki taşınmazların da zilyetlik yoluyla
iktisap edilemeyeceği hükme bağlanıyor. Kanunda, taşınmaz kültür
varlıklarının onarımına yardım sağlamak amacıyla bakanlık
bütçesinde yeterli ödenek ayrılacağı hükmüne de yer veriliyor.
Belediyelerin görev alanlarında kalan kültür varlıklarının
korunması ve değerlendirilmesi amacıyla kullanılmak üzere Emlak
Vergisi Kanunu'nca mükellef hakkında tahakkuk eden emlak vergisinin
yüzde 10'u nispetinde ''Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına
Katkı Payı'' tahakkuk ettirilecek ve ilgili belediyesince emlak
vergisi ile birlikte tahsil edilecek. Tahsil edilen miktar, il özel
idaresi tarafından açılacak özel hesapta toplanacak. Bu miktar,
belediyelerce kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi
amacıyla hazırlanan projeler kapsamında kamulaştırma,
projelendirme, planlama ve uygulama konularında kullanılmak üzere
il sınırları içindeki belediyelere vali tarafından aktarılacak ve
bu pay valinin denetiminde kullanılacak. Toplu Konut Kanunu
uyarınca verilecek kredilerin yüzde 10'u tescilli taşınmaz kültür
varlıklarının bakımı, onarımı ve restorasyonu işlemlerine ilişkin
başvurularda kullandırılacak. Bu kapsamdaki öncelikli projeler,
bakanlık ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nca müştereken
belirlenecek. Kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, il özel
idareleri ve mahalli idare birlikleri, tescilli taşınmaz kültür
varlıklarını, koruma bölge kurullarının belirlediği fonksiyonda
kullanılmak kaydıyla kamulaştırabilecek. Kanuna göre, bir alanın
koruma bölge kurulunca sit olarak ilanı, bu alanda her ölçekteki
plan uygulamasını durduracak. Sit alanının etkileşim çevresine
ilişkin varsa 1/25 bin ölçekli plan kararları ve notları, alanın
sit statüsü dikkate alınarak yeniden gözden geçirilecek. Koruma
amaçlı imar planı yapılıncaya kadar, koruma bölge kurulu tarafından
üç ay içinde geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları
belirlenecek. Belediyeler, valilikler ve ilgili kurumlar, söz
konusu alanda ilgili meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve
plandan etkilenen hemşehrilerin katılımı ile toplantılar
düzenleyerek koruma amaçlı imar planını hazırlatıp, incelenmek ve
sonuçlandırılmak üzere koruma bölge kuruluna vermek zorunda olacak.
İki yıl içinde koruma amaçlı imar planı yapılmadığı takdirde, geçiş
dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarının uygulanması, koruma
amaçlı imar planı yapılıncaya kadar durdurulacak. Bu iki yıllık
süre içinde zorunlu nedenlerle plan yapılamadığı takdirde koruma
bölge kurulunca bu süre bir yıl daha uzatılabilecek. Koruma amaçlı
imar planlarının yapımı için belediyelere aktarılmak üzere İller
Bankası Genel Müdürlüğü bütçesine yeteri kadar ödenek konulacak. İl
özel idareleri ise bütçelerinde koruma amaçlı imar planlarının
yapımı için ödenek ayıracak. Kanun uyarınca, Koruma Yüksek Kurulu
ve koruma bölge kurullarının kurum temsilcisi üyeleri ile koruma
bölge kurullarının Bakanlıkça ve Yükseköğretim Kurulu'nca seçilen
üyelerinin görev süreleri 5 yıl olacak. Koruma Yüksek Kurulu ve
koruma bölge kurulu üyeleri, görev ve yetki alanlarına giren
konularda doğrudan ve dolaylı olarak taraf olamayacak ve hiçbir
menfaat sağlayamayacak. Aksine davrandığı tespit edilenlerin kurul
üyeliği Bakanlıkça sona erdirilecek. Kanunla hizmetin yerinde
yürütülmesi amacıyla, ruhsata tabi olmayan bakım ve basit onarımla
ilgili uygulamaların belediyelerin ve valiliklerin izin ve denetimi
ile yapılması hükmü de getiriliyor. Yerel yönetimlerin, korumadan
yetkili ve sorumlu tutularak koruma sürecine katılmaları, bu
süreçte uygulamaların bekletilmeden kısa sürede yerinde
çözümlenmesi amaçlanıyor. Bu kapsamda koruma planlarının yürürlüğe
girmesiyle plan koşulları doğrultusunda, tescilli kültür varlığı
olmayan parsellerde de yeni yapılanma ve esaslı onarımlara
belediyelerce izin verilmesi sağlanıyor. Koruma bölge kurullarının
karar sürecinde hukukçu üye de bulunacak. Sit ölçeğinde alınan
kurul kararlarına karşı, plan yapma ve onama yetkisi bulunan kamu
kurum ve kuruluşları ile belediye ve valiliklerin itirazları bir
üst kurulda değerlendirilecek. Kanunla, Koruma Yüksek Kurulu
kararlarına aykırı inşai ve fiziki müdahalede bulunanlar için
öngörülen cezalar da yeniden düzenlendi. Buna göre, korunması
gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının yıkılmasına,
bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa
olsun zarara uğramalarına kasten sebebiyet verenler 2 yıldan 5 yıla
kadar ağır hapis ve 5 milyar liradan 10 milyar liraya kadar ağır
para cezasına çarptırılacak. Sit alanlarında geçiş dönemi koruma
esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar planlarına ve
koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen
şartlara aykırı izinsiz inşai ve fiziki müdahale yapanlar veya
yaptıranlar, 2 yıldan 5 yıla kadar ağır hapis ve 5 milyar liradan
10 milyar liraya kadar para cezası ile cezalandırılacak. Bünyesinde
koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş idarelerden izin
alınmaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar
ile izinsiz inşai ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar, bir
yıldan 3 yıla kadar ağır hapis ve 3 milyar liradan 6 milyar liraya
kadar ağır para cezasıyla cezalandırılacaklar. Kanun ile müzelerde
işbölümü esasına dayalı yapılanmaya gidiliyor. Bilimsel nitelikli
işler ile işletmeye dönük işler birbirinden ayrıştırılacak. Müze
başkanı, müze müdürü, işletme müdürü ve müze kurulundan oluşan bir
müze yönetimi öngörülüyor ve sivil toplum örgütlerinin, meslek
odalarının müze yönetimine katılımı sağlanıyor. Kültür ve tabiat
varlıklarıyla ilgili projelere ilişkin hizmet alımları ve bunların
uygulanmasına ilişkin mal teslimleri KDV'den istisna olacak. Bu
taşınmazların devir ve iktisabına ilişkin tapu işlemleri, harçtan
müstesna tutulacak. Kanunla tescilli kültür varlıkları için ayrı
bir denetim mekanizması öngörüldüğünden bu varlıklar Yapı Denetimi
Kanunu hükümlerinin dışında tutuluyor. Kanun, Kültür ve Turizm
Bakanlığı için 71 yeni kadro ihdas ediyor. 5233 sayılı ''Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan zararların Karşılanması Hakkında Kanun''
Terör eylemlerinden ve terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayanların zararlarının
karşılanması öngörüyor Olağanüstü Hal Valiliği'nin kurulduğu 19
Temmuz 1987 tarihini başlangıç alan kanun, ileriye dönük olarak ve
tüm bölgelerde ortaya çıkan zararlara karşı uygulanabilecek. Kanun,
Terör ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren eylemler veya
terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar
gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerin maddi
zararlarının anlaşma yoluyla karşılanmasını düzenliyor. Bazı
zararlar ise kanun kapsamı dışında tutuldu. Buna göre, daha önce
çeşitli mekanizmalar kullanılarak karşılanmış zararlar, kişilerin
kendi kasıtları sonucu oluşan zararlar ile terörle bağlantılı
olmayan sebeplerden dolayı ortaya çıkan zararlar, Terörle Mücadele
Kanunu'nun terör örgütü kurma ve terör suçlarından hüküm giyenlerin
bu fiillerden dolayı uğradıkları zararlar kapsam dışı bırakıldı.
Kişilerin bizzat yer aldığı terör eylemleri sebebiyle uğradıkları
zararlar da kapsam dışında olacak. Ayrıca, Terörle Mücadele
Kanunu'nun 1, 3 ve 4'üncü maddeleri kapsamındaki suçlardan dolayı
ceza kovuşturması açılmış bulunanlar hakkında, kovuşturma
sonuçlanıncaya kadar bu kanun kapsamında herhangi bir işlem
yapılmayacak. Kovuşturmanın mahkumiyetle sonuçlanması halinde ise
bu kişilerin uğradıkları zararlar kanun kapsamı dışında kalacak.
Kanun, Zarar Tespit Komisyonu'nun kurulmasını öngörüyor. Zarar
Tespit Komisyonları, kanun kapsamındaki illerde, valinin
görevlendireceği vali yardımcısının başkanlığında, Maliye,
Bayındırlık ve İskan, Tarım ve Köyişleri, Sağlık ile Sanayi ve
Ticaret bakanlıkları temsilcilerinden oluşacak. Zarar görenin veya
mirasçılarının başvurusu halinde kanun kapsamına giren bir zararın
bulunup bulunmadığını tespit etmek üzere kurulacak komisyonda görev
alacaklar 10 gün içinde belirlenecek. Komisyon, ayrıca anlaşma
tasarılarını hazırlayacak. Anlaşma tasarılarının kabul edilmemesi
halinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek ilgiliye tebliğ
edilecek. Başvuruda bulunanların kanun kapsamına giren bir
zararının bulunmadığının tespit edilmesi halinde buna ilişkin karar
tutanağı düzenlenerek ilgiliye ve bakanlığa bildirilecek. Zarar
görenlerin, mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin zarar
konusu olayın öğrenilmesinden itibaren 60 gün içinde ilgili
valiliğe veya kaymakamlığa başvurmaları gerekiyor. Başvuru her
halde, olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde
yapılacak. Bu sürenin geçmesi durumunda başvurular kabul
edilmeyecek. Komisyonlar, zarar görenlerce yapılacak başvurular ile
ilgili çalışmalarını, başvuru tarihinden itibaren 6 ay içinde
tamamlayacaklar. Zorunlu hallerde bu süre vali tarafından 3 ay
uzatılabilecek. Dava açma süresi içinde yapılan başvuru, nihai
işlem sonucunun ilgiliye tebliğine kadar genel hükümlere göre dava
açma sürelerini de durduracak. Kanun kapsamında sulh yoluyla
karşılanacak zararlar şunlar: - Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve
diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar. -
Yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile
tedavi ve cenaze giderleri. - Terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle kişilerin malvarlıklarına ulaşamamalarından
kaynaklanan maddi zararlar. Zararın tespiti, zarar görenin beyanı,
adli, idari ve askeri mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde
tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere
göre, zarar görenin kusur veya ihmalinin göz önünde bulundurulması
suretiyle hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde
komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişiler aracılığı
belirlenecek. Zarar, sulhname imzalanmasının ardından valinin onayı
üzerine, uygulama tarzına göre bakanlık bütçesine bu amaçla konacak
ödenekten karşılanacak. Bakanlık, 20 milyar liranın üzerindeki
nakdi veya ayni ifa ödemelerinin, bakan onayı ile yapılmasını
isteyebilecek. Tasarı, yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde
7000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu
bulunan miktarın, 4 katından 72 katına kadar nakdi ödeme
yapılmasını öngörüyor. Ölenlerin mirasçılarına ise 50 katı
tutarında ödeme yapılacak. Bakanlar Kurulu, nakdi ödemeye esas
tutulan gösterge rakamını yüzde 30'a kadar artırmaya veya kanuni
sınırına kadar indirmeye yetkili kılınıyor. Hayvanlar, ağaçlar,
taşınır ve taşınmaz mallarda oluşan zararların ayni ve nakdi olarak
karşılanması düzenlenirken, bu zararların karşılanmasında olanaklar
ölçüsünde ayni ödemeye öncelik verilmesine de hükmediliyor. Kanun,
sulhname yoluyla çözümlenemeyecek uyuşmazlıklarda yargı yoluna
başvurulmasını da açık tutuyor. Kanunun uygulanması ile ilgili
olarak yapılacak başvurular, bildirimler, düzenlenecek belgeler,
resmi mercilerce ve noterlerce yapılacak işlemler ile bu yasada
belirtilen amaçlar doğrultusunda kullanılmak üzere yapılacak bağış
ve yardımlar, her türlü vergi, resim ve harçtan muaf tutuluyor.
Kaynak: Milliyet