Sezer emekliliğe itiraz etti
Abone olCumhurbaşkanı Sezer, ''Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu''nu TBMM'ye geri gönderdi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’nın çoğu emeklilik işlemlerini
düzenleyen 15 maddesini veto etti. Sezer, "sosyal güvenlik
sisteminde yapılan değişikliklerin, hukuk devletinde olması gereken
hukuk güvenliğini zedelemeyecek biçimde ’adil, makul ve ölçülü’
olması gerektiğine" işaret etti.
Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, veto gerekçesinde
Sezer, emekli olabilmek için öngörülen prim ödeme gün sayısı, prime
esas aylık tutarı ve prim oranı, emekliliğe hak kazanabilmeyle
emekli aylığına hak kazanmada yaş sınırları, yaşlılık aylığı
bağlama oranı, yaşlılık aylığı hesaplama yöntemi, aylıklarda
sağlanacak yıllık artış tutarı ve sağlık yardımları gibi konularda
getirilen kuralların adil, makul ve ölçülü olması gerektirdiğine
dikkat çekti. Sezer, "Yasa’nın genel olarak maddeleri
incelendiğinde sosyal güvenlik sistemindeki kimi konular yönünden
adil, makul ve ölçülü olma ölçütünün gözetilmediği görülmektedir"
dedi.
"EMEKLİLİK HAKKINA KAVUŞMAK OLANAKSIZ OLACAK"
Yasanın, sigortalıların emeklilik yaşını düzenleyen 28’inci
maddesinde 1 Ocak 2007’den sonra sigortalı kapsamına girenlere,
kadın için 58, erkek için 60 yaşını doldurmuş olmaları ve en az
9000 gün primi bildirilmiş olması koşuluyla aylık bağlanacağının
anımsatan Sezer, yaş sınırının, 1 Ocak 2036’dan başlayarak kadınlar
için 1 Ocak 2048’e, erkekler için 1 Ocak 2044’e kadar artırılarak,
65’e yükseltildiğine işaret etti. Sezer, şunları kaydetti:
"Ülkemizde ortalama yaşama süresinin 66 yıl olduğu gözetildiğinde,
Yasa ile tüm sigortalılar yönünden emekli aylığı bağlama yaş
sınırının zaman içinde de olsa 65’e yükseltilmesi; sürekli çalışma
olanağı işverenin inisiyatifinde olan sigortalılar yönünden de prim
ödeme gün sayısının 9000’e çıkarılmasının gelecek kuşakların
emeklilik hakkına kavuşmasını olanaksız kılacağı, bu niteliği ile
adil, makul ve ölçülü olmadığı açıktır. İşçiler için prim ödeme gün
sayısının 7000’den 9000 güne çıkarılması, Türkiye gerçekleriyle
bağdaşmadığı gibi, esnek çalışmanın, sendikasızlaştırmanın,
kayıtdışı çalıştırmanın ve yoğun işsizliğin yaşandığı ülkemizde
9000 prim ödeme günü gerçekçi görünmemektedir."
"ÖLÇÜSÜZLÜĞÜN BİR BAŞKA GÖSTERGESİ"
Emekli olabilme yaşıyla aylık bağlama yaşı arasındaki kimi
durumlarda uzun yılları içeren farkın da "ölçüsüzlüğün bir başka
göstergesi" olduğunu kaydeden Sezer, 1 Ocak 2007 gününde, 18
yaşındayken sosyal sigorta kapsamına giren ve 43 yaşında emekli
olma hakkı kazanan bir sigortalının ancak 22 yıl sonra 65 yaşında
aylığa hak kazanabileceğine dikkat çekti. Emeklilik yaşının, 1 Ocak
2007’den sonra ilk kez sigortalı olacaklar yönünden kadın için 58,
erkek için 60 olarak belirlenmesine karşın, bu yaş koşulunun 2036
yılından başlayarak kademeli olarak artırıldığını ve 65’e
yükseltildiğini vurgulayan Sezer, "Bu düzenlemeye göre, kadın için
58, erkek için 60 yaşını 1 Ocak 2036 gününden önce dolduramayan
sigortalılar, emeklilik yaşını kademeli olarak yükselten kurala
bağlı olacak ve bunun sonucunda, kendisine emekli aylığı
bağlanabilmesi için 65’e kadar uzanan yaşları beklemek zorunda
kalacaklardır" dedi. Sezer, ayrıca bu durum nedeniyle, aynı gün işe
başlayan ve prim ödeme süreleri eşit olan farklı yaşlardaki
sigortalıların, yaşlılık aylığına aynı yılda hak
kazanamayacaklarına da dikkat çekti.
"BEKLEME SÜRESİ ARTACAK"
Sezer, 1 Ocak 2007’den sonra ilk kez sigortalı olanlar için
öngörülen kadın için 58, erkek için 60 yaş sınırının, ancak
sırasıyla 30 ve 32 yaşlarında göreve başlayanlar yönünden geçerli
olacağını belirterek, yaş küçüldükçe, 2036 yılından sonra artırılan
yaş sınırı nedeniyle bekleme süresinin de artacağına dikkat çekti.
Sezer, buna göre 1 Ocak 2007’de sigorta kapsamına giren bir kadın
sigortalının 30 yaşında ise 58 yaşına ulaştığı 2035 yılında; 18
yaşında ise, 65 yaşına ulaştığı 2054 yılında yaşlılık aylığına hak
kazanabileceğini kaydetti.
Sezer, Yasa’nın prime esas kazançları düzenleyen 80’inci maddesini
de iade etti. Basamak sisteminin kaldırılması nedeniyle Bağ-Kur’a
bağlı sigortalılarla tüm ödemelerin keseneğe bağlı tutulacağı için
Emekli Sandığı iştirakçileri yönünden önemli değişiklikler
getirildiğini anımsattı. Emekli Sandığı iştirakçisi olanların aylık
prime esas kazançlarının belirlenmesinde yapılan ödemelerin tümünün
brüt tutarlarının gözönünde bulundurulacağına işaret eden Sezer,
"Oysa, bugünkü sistemde zam ve tazminat ödemelerinin yasada hesap
biçimi belirtilen sınırlı tutarı emeklilik keseneğine bağlı
tutulmaktadır" dedi.
"MEMUR EMEKLİ AYLIKLARI AZALACAK"
Cumhurbaşkanı Sezer, Yasa’nın 82’nci maddesinde, tüm sigortalılar
yönünden, prime esas kazancın hesaplanmasında alt ve üst sınır
getirilirken, 46’ncı maddesinde, kamu görevlilerinin prime esas
kazançlarının saptanmasında 82’nci maddedeki üst sınırın
aranmayacağının belirtildiğine dikkat çekerek, "Böylece, kamu
görevlilerinin tüm aylık gelirlerinden prim kesintisi yapılması
olanaklı kılınmıştır. Bu durumda, Emekli Sandığı iştirakçileri
yönünden, çalışanlar için prim oranı yüzde 14’e düşürülmesine
karşın, prime esas matrahın artması nedeniyle görev aylıklarında
azalma olması kaçınılmazdır" dedi.
"AYLIKLAR AZALTILIYOR, AMA İKİ YIL ERTELEMEYLE"
Sezer, bunun için Yasa’nın geçici 4’üncü maddesinin dokuzuncu
fıkrasında, eski ve yeni matrahlar arasındaki farka ilişkin sigorta
priminin iki yıl süreyle kurumca karşılanması öngörüldüğünü
anımsatarak, "Böylece, görev aylıklarındaki azalma iki yıl
ertelenmiş olmaktadır" dedi.
"EMEKLİLİK STATÜSÜ AÇISINDAN OLUMSUZ GELİŞME"
Yasa’nın 29’uncu maddesinde, aylık bağlama oranının, toplam prim
ödeme gün sayısının her yıl için 2015 yılı sonuna kadar yüzde 2.5,
2016 yılından başlayarak yüzde 2 olduğu ve aylık bağlama oranının
da yüzde 90’ı geçemeyeceği şeklinde düzenlendiğini anımsatan Sezer,
bugün için aylık bağlama oranının, SSK ile Bağ-Kur’a bağlı
sigortalılar yönünden her yıl için ortalama yüzde 2.6, Emekli
Sandığı iştirakçileri yönünden 25 yıl için yıllık yüzde 3, sonraki
yıllar için yıllık yüzde 1 olduğuna işaret etti. Sezer, ayrıca
bugünkü sistemde Emekli Sandığı iştirakçileri yönünden aylık
bağlama oranında üst sınırın yüzde 100 olduğunu da vurgulayarak,
"Aylık bağlama oranının düşürülmesinin daha az emekli aylığı
anlamına geleceği, bu durumun, çalışanların emeklilik statüsü
yönünden olumsuz bir gelişme olduğu açıktır" görüşünü dile
getirdi.
Yaşlılık aylığının hesaplanması konusunda "ortalama aylık kazanç"ın
esas alınacağına işaret eden Sezer, bunun SSK’ya bağlı sigortalılar
yönünden önemli bir yenilik getirmediğini, eski ve yeni sistem
arasındaki farkın ise ilkinde prime esas kazancın, her takvim yılı
itibariyle Türkiye İstatistik Kurumu’nca açıklanan tüketici
fiyatları indeksindeki artış oranı ve GSYİH sabit fiyatlarla
gelişme hızı kadar ayrı ayrı arttırılarak, emekli olunan güne kadar
güncelleştirilmekteyken, bu kez güncelleştirme işinin
"güncelleştirme katsayısı" esas alınarak yapılmasından
kaynaklandığını açıkladı.
"MEMUR EMEKLİLERİNE DAHA DÜŞÜK AYLIK BAĞLANACAK"
Yaşlılık aylığının hesaplanması yönteminde en köklü değişikliğin
Emekli Sandığı iştirakçileri için yapıldığını belirten Sezer, "Bu
durumun, yaşlılık aylığı bağlama oranının da düşürüldüğü göz önünde
bulundurulduğunda, kamu görevlilerine bağlanacak yaşlılık
aylıklarının bugüne göre daha düşük olmasına yol açacağı ortadadır"
tespitinde bulundu. Sezer, şöyle devam etti:
"EMEKLİ AYLIKLARI İNSAN ONURUNA YARAŞIR DÜZEYDE DEĞİL"
"Günümüzde uygulanan emekli aylıklarının, insan onuruna yaraşır
asgari yaşama düzeyini sağlamaktan uzak olduğu gözetildiğinde, bu
tutarları daha da azaltan yeni kuralın adil, makul ve ölçülü
olmadığı; emeklilerin ulusal gelirden hak ettikleri payı almalarını
sağlayamayacağı açıktır."
"EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI"
Yasa’nın geçici 2’nci maddesine göre, çalışanların 1 Ocak 2007
gününe kadar sosyal güvenlik kurumlarına bağlı geçen süreleri için
yaşlılık aylıklarının eski kurallara, bu günden sonraki sürelerine
ilişkin yaşlılık aylıklarının Yasa kurallarına göre hesap edilerek
her iki tutarın toplamının yaşlılık aylığını oluşturacağını
anımsatan Sezer, "Bu konunun, özellikle aynı görevde çalışmış ve
çalışmakta olanların emekli aylıkları ile ölenlerin dul ve
yetimlerinin aylıkları arasında fark oluşturacağı; bu farkın,
eşitlik ilkesine aykırı olduğu ve adaletsizlik yaratacağı açıktır"
dedi. Sezer, Yasa’nın 55’inci maddesinin üçüncü fıkrasında, bu
Yasa’ya göre bağlanan gelir ve aylıklara yapılacak artış
konusundaki düzenlemeyi de önceki ve sonraki emekliler arasındaki
gelir farkını giderecek düzenlemeye, yer verilmemesi dolayısıyla
eleştirdi. Sezer, "Bu durum, bir yandan emeklilerin ulusal gelirden
hak ettikleri payı almalarına engel olacak, öte yandan da, aynı
görevi yapmış önceki ve sonraki emekliler arasında, hakkaniyete
aykırı biçimde gelir farkı yaratacaktır" dedi.
Sezer, kimi ağır ve yıpratıcı işler için "itibari hizmet ya da
fiili hizmet süresi zammı" adıyla farklı esas ve sürelerde
verilmekte olan fiili hizmet zammının gereken kimi ağır ve çalışanı
yıpratıcı işleri yapanlar arasında ayırıma yol açması nedeniyle
eşitsizlik yarattığını savundu.
Sezer, Yasa’da aynı günler arasında
ilk kez Emekli Sandığı ile ilgilendirilmelerini gerektiren
görevlere atananların emekli aylığına, yine ilk kez Bağ-Kur’a tabi
olmayı gerektiren etkinliklere başlayanların ise "tam yaşlılık
aylığı"na hak kazanabilmeleri için, iştirakçi ya da sigortalı
oldukları gün geçerli olan koşullara bağlı olduklarını belirten bir
geçiş kuralına yer verilmediğini kaydetti. Sezer, 8 Eylül 1999 ve 1
Ocak 2007 tarihleri arasında Emekli Sandığı iştirakçisi olanlarla
Bağ-Kur kapsamında sigortalı olanların nasıl ve hangi koşullarla
emeklilik haklarına ve bu bağlamda yaşlılık aylığına kavuşacakları
belirsiz bırakılarak, bu kişilerin sosyal güvenlik haklarının belki
de en önemli öğesi olan emeklilik hakkını kullanamaz duruma
getirildiğini ve bunun Anayasaya aykırı olduğunu bildirdi.
EMEKLİ İKRAMİYELERİNDEKİ DÜZENLEME
SOSYAL DEVLETLE BAĞDAŞMAZ
Emekli Sandığı’nda emekli
ikramiyelerinin bir yıl daha Sosyal Güvenlik Kurumu’nca ödenmesi,
bir yıldan sonra ise ödemenin doğrudan son çalışılan kurumca
yapılması yönünde düzenleme yapıldığına işaret eden Sezer, "Yapılan
düzenlemeyle, memurlar ve diğer kamu görevlileri emekli
ikramiyesini alabilmek yönünden aynı güç koşullar içine
itilmektedirler. Normal işleyen bir düzenden, riski Kurum yerine
çalışanlar üzerine taşıyan bir sisteme geçmenin sosyal devlet
ilkesiyle bağdaşmayacağı açıktır" dedi. Sezer, genel sağlık
sigortasına ilişkin düzenlemelere de itiraz etti. Sezer, 18-45 yaş
arasındaki kişilerin diş protez giderlerinin Kurum’ca
karşılanmayacağını, 45 yaş ve üzerindeki kişilerin diş protez
giderlerinin de ancak yarısı Kurum’ca ödeneceğini belirterek, "Bu
durum, Anayasa’da yer verilen sosyal devlet ilkesiyle ve Devlet’in
’herkesin yaşamını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini
sağlamak’ yükümlülüğüyle bağdaşmamaktadır" dedi.