Şeytanla yatağa giriyorlar!
Abone olErgenekon duruşmasında Tuncay Özkan böyle ifade verdi... Duruşma cezaeviyle ilgili bir gerçeği de ortaya çıkardı...
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen davanın bugünkü duruşmasına,
Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, gazeteci
Tuncay Özkan, Gürbüz Çapan ve Adli Serdar Saçan'ın da aralarında
bulunduğu tutuklu 16 sanık katıldı. Tutuklu sanıklar emekli
Tuğgeneral Levent Ersöz hastanede, Hüseyin Keskin ise revirde
olduğu için duruşmaya gelmedi.
BENİM ADIM TUNCAY ÖZKAN, TUNCAY GÜNEY
DEĞİL
Tutuklu sanık gazeteci Tuncay Özkan duruşma tutanağında avukatı
Celal Ülgen'in, Tuncay Güney'in avukatı olarak yazılmasını
eleştirerek, ''Benim adım Ahmet Tuncay Özkan. Tutanağa Tuncay Güney
olarak geçirmişsiniz. Ben Tuncay Güney değilim, yakalar
getirirseniz çok sevinirim'' dedi.
Özkan, üniversite mezunu, 26 yıllık gazeteci olduğunu, yılda en az
10 iddianame okuduğunu, kitaplar yazdığını, 5 binini polislerin
parçaladığı 28 bin kitaptan oluşan bir kütüphanesi bulunduğunu
anlatarak, ''İddianamede göremedim, suçumu öğrenmek
istiyorum. Akşam evde rahat uyumak istiyorsanız, suçumu söyleyin,
öğrenmek istiyorum'' diye konuştu.
İddianamede örgütün ne zaman kurulduğunu, kendisinin ne zaman
katıldığını, kiminle, ne zaman, hangi eyleme katıldığını
göremediğini belirten Özkan, suçlarının yüzüne okunmasını talep
etti.
Dinleme ve uzatma kararlarının, iletişim döküm bilgilerinin dosyada
bulunmadığını ifade eden Özkan, ''Dinleme kararı ne zaman başlamış,
uzatma kararlarını kim vermiş? Kuvvetli suç şüphesine nasıl
kapıldınız? Şüphe nasıl uyandı? Bir insan 9 ay boyunca niye
dinlenildiğini neden bilmez? Dosyaya neden konulmamış.
Bunları bilmeden neden tutukladınız. Neden tutukluyum'' dedi.
BEN PKK'LI DEĞİLİM
Heyet Başkanı Şengün'e bilirkişi atayıp atamadığını soran Özkan,
şöyle devam etti:
''280. klasörde 'Ergenekon terör örgütü PKK ile bağlantılı'
deniyor. 'Operasyon' adlı kitabımı yazarken Öcalan'ın
avukatı ile görüştüm ama ben PKK'lı değilim. Terör örgütünü
insanlık suçu kabul ederim. Asla terör örgütü üyesi
olmadım. Savcılar, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünden 5 polise
'yaz' diyecek. Ben de burada terör örgütü üyesi olarak bulunacağım.
Değil savcı, kimse beni bununla ilişkilendiremez. Onları
bundan men ederim, gerekirse canımı veririm. Atanmamış,
bilirkişi niteliği bulunmayan bu kişiler hakkında, savcılar
hakkında suç duyurusunda bulunuyorum.''
Tuncay Özkan, halen verilmeyen cep telefonu ve bilgisayar hard
disklerinin iadesini talep ederek, iddianamede usul hataları
bulunduğunu savundu.
Özkan, 4 kamera ve 28 polisle evinin arandığını ifade ederek,
görüntülerin getirilmesini ve imzası bulunmayan polisler hakkında
işlem yapılmasını istedi.
TELEFON GÖRÜŞMESİ KAYITLARININ İNCELENMESİ
TALEBİ-
''Cehaletin bu kadar cüretkar olduğu bir dönem dünya üzerinde
yaşanmamıştır. Türk adaleti zehirlenmiş, usul bozulmuştur''
iddiasında bulunan Özkan, şahsı ile ilgili telefon görüşmesi
kayıtlarının Adli Tıp Kurumunda incelenmesini istedi.
Özkan, ''İnceleme yaptırırsanız kayıtlar üzerinde yapılan
montajları dehşetle göreceksiniz. Delil değeri kalmayacak.
O konuşmadan 3, bu konuşmadan 5 satır... 'Efendim' diyerek, örgüt
liderine efendiliğini göstermiş oluyormuşum'' dedi.
TANRIYI ARARKEN ŞEYTANLA YATAĞA GİRİYORLAR
Savcıların, yer almayacağını ifade etmesine rağmen annesi,
kardeşleri ve eski eşi ile yaptığı özel konuşmaların iddianamede
bulunduğunu anlatan Özkan, ''Buna rağmen iddianamede savcının
'örgüt elemanı olmanın delaletidir' diye nitelendirdiği
Atatürk'ün Bursa nutkuna yer verilmiyor. Bunlar Tanrı'yı ararken
şeytanla yatağa giriyorlar, sonuçta çarpılarak
çıkacaklar'' görüşünü savundu.
Özel hayatına ilişkin sorular soran savcılar hakkında suç
duyurusunda bulunulmasını isteyen Özkan, ticari sırlarına ilişkin
bilgilerin iddianameden çıkarılmasını talep etti.
Özkan, ''Benim gizlim saklım yok. Çırılçıplak durumdayım.
Her kim benim hakkımda bildiklerini söylemiyorsa
namerttir'' dedi.
Tutuklu sanık Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar da gizli
tanık ''Ahmet Faruk''un sanık Yüksel Dilsiz olduğunu ve salonda
bulunduğunu savunarak, bu kişinin dışarı çıkarılmasını talep
etti.
DURUŞMA SİLİVRİ CEZAEVİNDE BİR
GERÇEĞİ DE ORTAYA ÇIKARDI...
Duruşmada Silivri Cezaevinde elektriklerin kesik olduğu
ortaya çıktı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, tutuklu sanık
Hasan Atilla Uğur ile tutuksuz sanıklar Muhammet Murat Avar, Siyami
Yalçın ve Eren Mumcu'nun kimlik tespitleri yapıldı.
CEZAEVİNE GÜNDE BİR SAAT ELEKTRİK VERİLİYOR
Duruşmada söz verilen Mustafa Balbay, savunmalarını hazırlamaya
çalıştıklarını belirterek, ''28 Temmuzdan bu yana
elektrikler kesik. Ara ara veriliyor. Günde bir saat televizyon
seyredebiliyoruz. Tabiri caizse adaleti mumla arıyoruz''
dedi.
Davanın Silivri'de ve medyada devam ettiğini, elektriklerin kesik
olması nedeniyle medyada devam eden davayı izleyemediklerini ifade
eden Balbay, ''Şimdi elektriklerin yokluğu ile karşı karşıyayız.
Haftada iki gün köşemde yazı yazmaya çalışıyorum. Mektupla
gazeteye gönderebiliyorum. Biz adaletin hızlı işlemesini
istiyoruz. Savunmamızı yapmak ve iddialara yanıt vermek
istiyoruz'' dedi.
Mahkemenin ''Ergenekon terör örgütü'' denilmemesi yönünde uyarıda
bulunduğunu anımsatan Balbay, ''Medyada terör örgütü olarak
sunulması, gazeteci olarak beni yaralamakta. Bunlara yanıt
vermek için en uygun zemin burası. Bunun gecikmesi bizi yaralıyor.
Medyaya sansür konulmasını istemiyorum ama mahkemenin 'terör örgütü
demeyin' dediği bir davada böyle yayın yapılmasını
yadırgıyorum'' diye konuştu.
Balbay, birbirinden farklı davaların bir araya getirilmesinin bilgi
kirliliği yaratacağını savundu.
'EN DONANIMLI CEZAEVİ EN BÜYÜK MAĞARA
GİBİ'
Tutuklu sanık avukat Emcet Olcaytu da cezaevinde elektriklerin
kesik olduğunu tekrarlayarak, ''Burası yapılırken, 'Orta
Doğu ve Balkanlar'ın en ileri teknoloji ile donatılmış
cezaevi' denilmişti. Şimdi ise Orta Doğu ve Balkanlar'ın
en büyük mağarasıdır. Elektrikler yok, su yok, buzdolabında
ilaçlarımızı bile saklayamıyoruz'' dedi.
Olcaytu, görüntülü ve sesli olarak kaydı yapılan duruşmaların
sonradan yazıya dökülen tutanaklarında, anlaşılmayan yerlerin
''...'' şeklinde bırakıldığını belirterek, ''Böyle bir uygulamayı
hiç görmemiştim. Nokta nokta olarak yazılan ve yazılmayan nedir?
Bunlar ne şekilde değerlendirilecek?'' diye sordu.
TUTANAKLAR YANLIŞ YAZILIYOR
Tutanaklarda söylenenlerin yanlış yazıldığını, söylediklerinin
değiştirildiğini savunan Olcaytu, şöyle konuştu:
''Duruşmada 'İddianameyi bu kadar kısa sürede okumanız mümkün mü?'
diye soruyorum. Tutanaklara 'Bu kadar sürede okumak mümkündü'
şeklinde yazılıyor. Tam tersi... Tutanakları yazanların
kültürel birikimleri yeterli değil. Altında imzanız var, doğrudan
sorumlusunuz.''
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, bu sözler
üzerine görüntülü ve sesli kayıtın da yanlışlıkları düzeltmek
amacıyla yapıldığını söyledi.