Seyit Rıza Milletler Cemiyeti'ne ne yazdı?
Abone olYıllardır üzerinde fırtınalar kopartılan, Dersim olaylarında yabancı parmağı olduğuna dair kanıt gibi sunulan mektup ve mektuba ilişkin hükümet görüşünü Ayşe Hür okurlarıyla paylaştı
1937’de başlayan Dersim ayaklanması ve
sonrasında yaşanan katliamın en önemli mağdurlarından biri olan
Seyit Rıza, resmi kaynaklara göre bölgedeki
isyanın da en azılı ele başıydı. Tarih kitaplarında Dersim’de
devlete karşı isyanları teşvik ettiği ve yönlendirdiği yazıyordu.
Ancak ortaya çıkan belgeler, Seyit Rıza’nın isyanı ve akan kanı
durdurmak çabaladığını hatta Atatürk’e mektup yazarak yalvardığını
ortaya koyuyordu.
Benzer bir dizi mektubu bugün gazetesindeki köşesine taşıyan Radikal yazarı Ayşe Hür, Seyit Rıza'nın adına Milletler Cemiyet'ine yazılan ve yaşanan katliamları belgeleyen bir mektubu da bugün okularıyla paylaştı.
İşte o mektup, devletin o mektuba dair görüşleri ve Ayşe Hür'ün yorumu:
Seyit Rıza ve arkadaşları yargılanmayı
beklerken, 5 Ekim 1937 günü, Ankara’ya Milletler Cemiyeti’nden (MC)
bir yazı gelir. Yazıya göre, Seyit Rıza, Britanya Dışişleri
Bakanlığı aracılığıyla Milletler Cemiyeti’ne 30 Haziran 1937
tarihinde bir mektup göndermiştir. (Söz konusu mektubun fotoğrafını
BM’nin Cenevre’deki arşivinden aldım. Mektubun üzerindeki ’alındı
mührüne’ bakılırsa, mektup MC kayıtlarına 20 Eylül 1937 tarihinde
girmiş.)
Başında “30 Temmuz 1937, Dersim-Kürdistan” yazan,
daktilo ile yazılmış Fransızca mektubun tarafımdan yapılmış hassas
olmayan çevirisi şöyle:
“Bay Genel Sekreter,
Türkiye hükümeti senelerden beri Kürd kavmini
asimile etmeye uğraşmakta ve bu uğurda bu kavme zulmetmekte, Kürd
diliyle gazete ve yayınları yasaklamakta, kendi dilleriyle konuşan
kimselere işkence yapmakta, verimli Kürdistan topraklarından
Anadolu’nun çorak topraklarına sistemli ve zorunlu sürgün
düzenlemekte, sürgünler oralarda büyük sayılarda telef
olmaktadır.
(...)
Bu hal karşısında Kürtler uzak sürgün yollarında
helak olmaktansa 1930’da olduğu gibi Ararat (Ağrı) Dağı’yla Zilan
ve Bayazid yaylalarında nefsi müdafaa için silaha sarıldılar. Üç
aydan beri memleketimde merhametsizce bir savaş sürüyor. Mücadele
araçlarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yağan
bombaların, boğucu gazların kullanımına rağmen ben ve yurttaşlarım
Türkiye ordusunu başarısızlığa uğratmayı başardık. Direnişimiz
karşısında Türkiye uçakları, köyleri bombardıman etmekte,
müdafaasız kadınları ve çocukları öldürmekte ve böylece Türkiye
hükümeti bütün Kürdistan ahalisine işkence yaparak başarısızlığının
acısını çıkarmaktadır. Hapishaneler sakin Kürd ahalisiyle dolmuştur
ve aydınlar kurşuna dizilmekte, asılmakta veya Türkiye’nin ücra
yerlerine sürgün edilmektedir.
Üç milyon Kürt kendi yurtlarında bulunuyorlar ve
ırklarını, dillerini, geleneklerini,, kültürlerini ve
medeniyetlerini muhafaza etmek, sakince ve hürriyet içinde
yaşamaktan başka bir şey istemiyor. (Kürdler) Benim aracılığımla
Ekselanslarına başvurarak kurumunuzun yüksek manevi nüfuzundan Kürd
milletinin faydalanmasına ve bu zalimane haksızlığa bir son
verilmesini sizden niyaz ediyorlar.
(...)
İmza: Dersim Generali Seyit Rıza.”
Hükümetin bu yazıya ve ekindeki mektuba ilişkin
görüşünü ise, Dahiliye Vekaleti Emniyet Umum Müdürlüğü antetli bir
kağıda yazılmış 18.11.1937 tarihli yazıdan öğreniyoruz.
Cumhurbaşkanlığı Umum Katipliği’ne hitaben yazılmış yazı
şöyle:
“Milletler Cemiyeti nezdindeki daimi delegelikten
alınmış olan 29 Eylül 1937 tarihli ve 1497/940/16 numaralı bir
tahriratta:
Dersim Başkumandanı Seyit Rıza imzasıyla Suriye’de
Derecikli Nurettin Yusuf isminde biri tarafından Milletler Cemiyeti
Umumi Katipliği’ne bir mektup gönderildiği ve fakat buna ehemmiyet
verilmediği gibi bir muameleye de tabi tutulmadığından bahis(le)
(Britanya) Hariciye Vekaletinden alınan 12/10/1937 gün ve Üçüncü D.
N.10 Şubat 22026/3179 sayılı yazılarına bağlı gönderilmiş olan
mezkur mektup sureti ilişik olarak sunulmuştur.
Mektubun Seyit Rıza’ya aidiyeti hususunda kanaat
hasıl olmamış, ancak Seyit Rıza imzasını taşıyan mektubu cenupta
(güneyde) bulunan Bedirhaniler tarafından tasni edilerek
(uydurularak) gönderildiği şüphesi uyanmaktadır. Keyfiyetin tahkik
edilmekte olduğunu saygılarımla arzederim.
İmza: Dahiliye Vekili Şükrü Kaya.”
Yıllardır üzerinde fırtınalar kopartılan, Dersim
olaylarında yabancı parmağı olduğuna dair kanıt gibi sunulan mektup
ve mektuba ilişkin hükümet görüşü böyle!
Bugün biliyoruz ki, mektupta anlatılan olayların
hepsi doğrudur. Seyit Rıza’nın (ya da onun adını kullanan kişinin)
tek yaptığı, bir sonraki aşamada daha da korkunç bir hal alacak
olan katliama dur demesi için uluslararası toplumdan yardım talep
etmektir.
Mektubun hükümetin düşündüğü gibi Bedirhaniler
tarafından uydurulması ihtimali de var elbette ama yazının başında
da belirttiğim gibi Baytar Nuri Dersimi’nin yazması çok daha büyük
ihtimaldir. Çünkü başta da söylediğim gibi Seyit Rıza’nın değil
Fransızca, Türkçe bildiği bile şüphelidir. Dahası mektubu yazanın
diplomatik dile hakim olduğu anlaşılıyor. Yine başta belirttiğim
gibi Nuri Dersimi hatıratında, Seyit Rıza adına sağa sola mektuplar
yazdığını ifade etmiştir. Son olarak Seyit Rıza’ya Osmanlı
döneminde Kazım Karabekir tarafından generallik rütbesi verildiğine
dair tek bir belge, tek bir sözlü tarih anlatısı ortada
yoktur.