Şevki Yılmaz'dan müthiş itiraflar
Abone olHakkında birçok dava açıldı. Bu yüzden, 7 yılını Almanya'da geçirdi. Ve Türkiye'ye döndü. Şimdilerde, nefis muhasebesi yaparken de herkesi şaşırtan sözler söyledi.
Darbeden sonra Almanya'da kaçan eski milletvekili Şevki Yılmaz,
Tercüman'a konuştu. Şimdi koltuğun dini var. Dinin koltuğu olur,
koltuğun dini olmaz. Dini kullandık. Din cebe girdi. Din
kullanıldı. Ona hasta, buna hidayeti kararmış dendi. Benim
partimden olmayan kafirdir dendi. 28 Şubat'ı kendi içimizde
yapmıştık zaten. Koltuk kavgası ile birbirimize girmiştik. O
günlerde 'Allah bize tokat indirecek' diyordum. İndirdi de.
Peygamber'e torpil yapmayan Allah bize mi yapacaktı? Bize görün
veren kitlelerle aramızdaki yaşayış değişiyordu. Lüks içinde
yaşıyorduk. İsraf içinde. Doktor acı konuşur. Biz dışardaki
Karunlar'la, Nemrutlar'la uğraşırken içerdeki Yezitler'i unuttuk.
Çöküş sebeplerimizden biri de hezimetleri Siyonizme maletmek.
Hezimetler Siyonizme, galibiyetler kendilerine. Hazreti Hüseyin'i
Siyonistler kesmedi. 'Dini temsil ediyoruz' diyenler kesti.
Uyarıyorum: Bugünlerde gençlere din adına cinayetler
işletebilirler. Hazret-i Ali'ye yapmışlar bunu. Hazret-i Hüseyin'e
yapmışlar... İslam Alemi, İislam'ı temsil hastalığını bırakmadan
iyileşmez. * * * Postmodern darbe döneminin en çok konuşulan
isimlerindendi. Sivri eleştirilerinden dolayı, hedef haline geldi.
Şimdilerde, nefis muhasebesine yoğunlaşan Yılmaz'ı ziyaret ettik...
Bir dönemin en çok tartışılan isimlerinden Şevki Yılmaz'dan şok
ifadeler: "İslamı temsil hastalığını terk etmemiz lazım. İstisnalar
çok azdır, cemaat, parti lideri, 'Bu dini ben temsil ediyorum'
havasında. Afganistan'da bu hastalık, adam 'bana biat etmeyen
kafirdir', diyor. Türkiye'de de temsil hastalığı var. İslam'ı
temsilin İslam'da olmadığını bunun şirk olduğunu herkesin bilmesi
lazımdır..." KENDİ ŞAHSİ EMELLERİNE ALET ETMEMEK ŞARTI İLE!..
Yılmaz, bu sözleriyle "dini temsil iddiasında" bulunanları hedef
alıyor... Peki ya "Ulu'l Emr'e itaat?.." Yani; İslam'da, halife
adına hareket ettiklerini söyleyenlere, önderlere itaat yok mu?..
Yılmaz'a sorduğumuzda şunları söylüyor. "Var, Allah ve Resulüne
uymak şartıyla. Ve bir takım kavramları kendi şahsi emellerine alet
etmemek şartıyla. İstişareye dayanmak ve Şura'nın vereceği karara
uymak şartıyla. Dini ben temsil ediyorum diyorsan, Kerbela'da
Hazret-i Hüseyin'i şehit edenlerden olursun!.." Şevki Yılmaz'ın
işaret ettiği çevrelerde, "Ulu'l Emr" denilen, "biat edilen" şahsın
sorgulanması ters kaçar. Dışlanmaya vesile olur. Bu doğru bir tavır
mı?.. Yani, liderin sorgulanması yanlış mıdır?.. Şevki Yılmaz'ı
dinlemeye devam: "Hayır, sorgulaması değil, sorgulamaması yanlış
olur bireyin. İslâm'ı temsil hastalığı kolay kolay ortadan
kaldırılamaz, yüzyıllardır yer etmiş bir gelenek. Yezid'den sonra,
maalesef 1300 senedir bir gelenek var. Yezid, 'Allah'ın
yeryüzündeki gölgesi' imzasını kullandı. Bu papazlıkta ve
hahamlıkta olan bir durumdur. Yezid zulmün örneği olarak tarihe
geçmiştir. Yezidi zihniyet, hala Müslüman cemaatlerin içinde az
veya çok mevcuttur. Dışarıdaki zulümlerin kalkmasını istiyorsanız,
içerideki zulmü kaldıracaksınız..." HESAP SORACAKSINIZ! " 'Emir ne
derse doğrudur' anlayışı Yezidi bir anlayıştır. Papazlar Allah'ın
gölgesi olduklarını söylerler, Hahamlar da öyle. Din temsil
edilmez, yaşanır. Ben kimim ya!..Bende bir yamukluk görüldüm mü,
genç benim şahsımda, İslam'dan soğuyor. Bugünkü gencin şaşırıp
kalmasının sebebi O'dur. Lideri, İslam'ın aynası zannediyor. Bir
eksiklik görünce de soğuyor. Halbuki, İslam temsil edilmez. Biri
çıksa, dese ki 'Ben aspirini temsil ediyorum' gülersiniz. İslam,
bir ilaçtır, temsil edilmez. Yaşanır, şifa verir. Peygamberler
dahil, din temsil edilemez!..Her kardeşim bilecek ki, bulunduğum
yerdeki liderim de hata yapabilir, günah işleyebilir." SİZ YILLAR
YILI KAYITSIZ ŞARTSIZ İTAAT ETMEDİNİZ Mİ? Evet... Bu soruyu
yönelttik, "Kayıtsız şartsız itaat"e karşı çıkan Şevki Yılmaz'a...
"Hayır" diye cevap verdi. "Benim yakın mesai arkadaşlarım çok iyi
bilir ki, çok ciddi konularda uyarıcı olmuşumdur. Bunun için de
üzerimdeki ambargolar devam etmektedir. Eğer, baş üstüne anlayışı
içinde olsaydık böyle bir ambargo da söz konusu olmazdı. Katiyetle
boynumu kimseye teslim edecek türden bir insan değilim. Ben,
kimseye 'Bulunduğunuz yerden ayrılın' tavsiyesinde bulunmuyorum.
Aksine, 'Bulunduğunuz yerde uyarı görevinizi yerine getirin'
diyorum. İnanacaksın, inandığını yaşayacaksın, yanlışlıklar
karşısında hakkı tavsiye edeceksin. Liderin dahil herkese hakkı
tavsiye ile memursunuz. İslam alemi, İslam'ı temsil hastalığını
bırakmadan iyileşmez." İTAAT ETMEDİLER "Ehl-i sünnetin imamları,
kitapları çok olduğu için tarihe geçmediler. Ya?..Zalim, istibdat
yönetimlerine itaat etmedikleri için tarihe geçtiler. İmam-ı Azam,
Halife Mansur'a biat etmediği için tarihe geçti, örneğin." ÇÖKÜŞ
SEBEPLERİ "Ben, bir kitapçık hazırladım; Çöküş sebeplerimiz. Bizim
çöküş sebeplerimizden biri de, hezimetleri Siyonizme mal etme
lüzumsuzluğuna düşmemizdir. Bir yerde bir mağlubiyet varsa, Yahudi
yaptı, Siyonist yaptı. Zafer olursa kendiliğinden, zafer olursa
başkasından. Hazret-i Hüseyin'i Kerbela'da Siyonistler kesmedi.
'Dini biz temsil ediyoruz' diyenler kesti. Hareketin öncüleri, suçu
kendi nefsinde arama erdemini göstermelidirler. Suçlu biziz
aslında. Ne olur ki 'Yarabbi biz nefsimizden dolayı mağlup olduk"
desek. Peygamberler utanmadı, bizim liderler utanıyor. Adem (AS)
'Yarabbi nefsime zulmettim, beni bağışlamazsan mahvolurum' diyor.'
Demek ki, pişmanlık duymak bir kusur değil. Biz bakıyoruz, bugün
İslam aleminin başındaki yöneticilere, hezimetler siyonizme,
galibiyetler kendi karizmalarına. Allah'a bir şey kalmıyor!..
KÜÇÜLÜRLER!.. Şevki Yılmaz, göndermelerine devam ederken...
Soruyoruz: "Acaba, liderler mi büyük, yoksa etrafındakiler mi
büyütüyor. 'Şeyh uçmaz, Mürit uçurur'derler ya.." Yılmaz'ın cevabı
çarpıcı: "Hayır, kimse büyütmez onlar da büyümez. Bu gibi
hastalıklara yakalananlar hep küçülürler. Ve tarih sahnesinden
silinirler. Biz eğer, liderlerimizi seviyorsak, dalkavukluğu
bırakmalıyız. Osmanlılar, "Padişahım gururlanma senden büyük Allah
var" sözüne tahammül edildiği günlerde yükselirdi. Bu sözü
söylemeleri için bazı görevlilere para verilirdi. Sonra, bu sözden
sıkılmış Padişahlar. Amigolar değişmiş bu kez "Gururlanma
padişahım, çok yaşa!" olmuş. Ondan sonra yaşayamamışlar, zaten."
YEZİDİ BİTİRENLER DALKAVUKLARDI "Dalkavuklardan kurtulmamız
gerekiyor. Hazret-i Hüseyin'i katleden Yezid'i de dalkavuklar
bitirdi. O gün, Yezid'i âlimler uyarsaydı, o zulmü yapmayacaktı.
Yezid kafir değildi. İstanbul'un fethi için, ordunun iki defa
komutanı olmuş, Eyyub El Ensari gibi bir zat emrinde asker olmuş,
Resulullah'ın halası emrinde asker olmuş... Ancak, ömrünün üç yılı,
etrafındaki dalkavukluklar yüzünden rezillikle doluydu. Herkesin
Yezid'in sonundan ders alması lazım. Bu kadar büyük Sahabe emrinde
askerken sonuca bak. Hazret-i Hüseyin'in katili oluyor ve İslam
alemini bölüyor. Biz aynı hataları yapmayacağız. Günümüz alimleri
Hüseyin" ruha sahip olmalı. Yalnız kal, zulme boyun eğme." "BENİM
PARTİMDEN OLMAYAN KÂFİR!.." "Yeryüzünde din adına cinayet
işletiliyor. Hazret-i Ali'yi Şehit etmeye gelen Amerikalı değil.
Ya, gece teheccüd namazını bırakmayan bir mü'min. Din adına öyle
beynini kirlettiler ki, Hazret-i Ali'nin kâfir olduğuna inandılar.
Şimdi sorarım, o gün Hazret-i Ali'nin kâfir olduğuna gece
namazlarını kılan bir mü'mini inandıran ekol, bugün kimi neye
inandırmaz. Benim partimden olmayan kafir, benim mezhebimden
olmayan dinsiz demez mi!..Demek ki, aklımızı kiraya vermeyeceğiz.
Endonezya'da bir genç, turistleri yaktı. Zafer işareti yapıyor
şehit olacağını zannediyor. Ne şehidi?.." "UYARIYORUM..." Şevki
Yılmaz, bunları neden anlatıyordu?.. İşte cevabı: "Bugünlerde
gençlere din adına cinayetler işletebilirler. Hazret-i Ali'ye
yapmışlar bunu. Hazret-i Hüseyin'e yapmışlar. Onları öldürenler de,
liderlerinin emrini yerine getirmiş oluyorlar. Liderlerinin dini
temsil ettiğine inanıyorlar. "Lider Allah'ın yeryüzündeki
gölgesidir" diyorlar." BABADAN OĞULA SALTANAT Yılmaz, konuşması
boyunca göndermelere devam ediyor: "Hazret-i Hüseyin, itaat etse,
Yezid'in sağ kolu olacak. Rahat edecek, köşklerde yaşayacak. Ama o,
itaat etmektense, Kerbela'da çocukları ile ölümü tercih ediyor.
Niçin itaat etmiyor, Yezid'e. Üç sebebinin olduğunu söylüyor:
1-Babadan oğula Saltanat kapısını açmaktansa ölümü tercih ederim.
(Bugün tarikatlara varıncaya kadar babadan oğula saltanatı
başlattılar.) 2-Sen ara sıra içki içmektesin. Fâsıklara saltanat
kapısını açmam. 3-Sen, ümmetin malını ailene peşkeş çektin. Emin
sıfatına sahip değilsin. Bu üç sebepten dolay itaat etmiyor. Bugün,
liderlere bakın, servetlerine bakın. "KALPLERDEKİ ŞÜPHELERİ
GİDERECEK AÇIKLAMALAR YAPILMALI" "Peygambere soru soruluyor,
liderlere sorulamayacak. 'Sorma' diyorlar. Karanlığın sona ermesini
istiyorsak, içteki despotizmi kaldırmak zorundayız. Mazlumların
gözyaşlarını seyreder oluşumuz, fakirle beraber ağlayıp fakirle
beraber gülmeyi terk etmeye başlayışımız. Ya Kur'an'ın mesajı ile
uyanırız, ya da zalimler tarafından eziliriz. Kalplerdeki şüpheleri
giderecek açıklamalar yapılmalı. Cehalet, körü körüne bağlılık ve
dünyayı davadan çok sevmek... Bunları terk etmezsek, eziliriz.
Efendim, her tarafta suçlu filan, suçlu filan. Öyle bir
anlatıyorlar ki, korkudan evden çıkmayacaksın. Peygamberler,
düşmanı büyüterek Sahabe'yi korkutmadılar. Allah'ı sevdirdiler.
Şeytan'ı büyütmediler, Şeytan'ın yardakçılarını büyütmediler.
Şimdi, koltuğun dini var. Dinin koltuğu olur, koltuğun dini olmaz.
her şeyimizde dini ölçü alacağımıza, çıkarlarımızda dini ölçü
aldık. Dini kullandık. Dünya kalbe girdi, din cebe girdi. Birini
ezmek için, birini dışlamak için din kullanıldı. Ona hasta dendi,
buna kafir dendi, buna hidayeti kararmış dendi. Çünkü din cepte.
Bozdur bozdur harca!..28 Şubat'ı kendi içimizde yapmıştık zaten.
Koltuk kavgası ile birbirimize girmiştik. O günlerde, görüyordum:
Allah bize tokat indirecek. İndirdi de!.. Peygamber'e torpil
yapmayan Allah bize mi yapacaktı?..Bize gönül veren halk
kitleleriyle aramızdaki yaşayış habire değişiyordu. Lüks içinde
yaşıyorduk, israf içinde. İsim vererek herhangi bir ismi
suçlamıyorum. Gönül dostlarımı seven, onlarla gönül diyalogu olan
bir kişiyim. Doktor acı konuşur. Ben insanlara kızmış değilim,
hastalığa, mikroba kızmışım. Biz dışarıdaki Karunlarla, Nemrutlarla
uğraşırken içteki Yezitleri unuttuk!.. Serdar Arseven/Dünden Bugüne
Tercüman