Ben İnternethaber’i çok
sevdim…
Peki, İnternethaber beni
sevdi mi?
Tahirle Zühre
meselesindeki elma gibi hani…
Ben elmayı seviyorum diye
elma da sevmek zorunda değil ki beni…
Ama biliyorum
sevdi…
İnternethaber beni de
diğer bütün çalışanları gibi çok sevdi…
İlk yazımı hatırlıyor
musunuz bilmem ama o yazı benim için çok özel…
“Sevgili ben” diye
başlamıştım buradaki köşe yaşantıma ve bugün “Sevgili
İnternethaber” diye devam etmek istedim…
İnternethaber’in kocaman yüreğindeki köşelerden, bana verdiği “kral” köşe o kadar özel ki…
Düşüncelerim, duygularım,
hayallerim, özlemlerim, umutlarım, düşlerim, sevinçlerim,
çığlıklarım, umutsuzluğum, korkularım, cesaretim, gözyaşlarım,
yürek çarpıntılarım, âşık oluşlarım, vazgeçişlerim, hüzünlerim,
gelişlerim, gidişlerim, çiçeklerim, tabiatım, ağaçlarım, kuşlarım
en önemlisi özgürlüğüm bu köşede benimle ve
sizlerle…
Bu yazıyı yazarken şunu
düşündüm; bu yazı yazılacak, yayınlanacak binlerce kişi bu yazıyı
okuyacak ve yorum yapacak…
Aslında doğal gibi görünen
bu süreç, derin düşününce doğal olmaktan çıkıp mucizeye dönüşüyor
bence…
Birileri için yazmak,
okunmak için yazmak, okunacağını bilerek yazmak…
Ve birilerinin yazılarını
okumak için belli siteyi tıklamak, orayı sevmek, oradaki köşeleri
sahiplenmek ve en önemlisi köşelerin sahipleriyle birlikte o
köşeye kurulmak…
Ve hatta bazen köşe
sahibini bile köşeye sıkıştırmak…
Burada yaklaşık bir yıldır
yaşadığım her şey çok özel…
Beni hiç tanımadığı halde
yazabilmeme imkân veren bir patron (daha çok arkadaş).
Beni hiç tanımadığı halde
köşelerinden birinin hissesini veren bir
dost…
Beni hiç tanımadığı halde
“Sevgisini, bilgisini esirgemeyen” bir
insan…
İşte bu yüzden burası
“Sevgili İnternethaber”…
Düşünebilmem, üretebilmem ve yazabilmem
için beni “kuşlar kadar” özgür
bırakan bir anlayış…
Sürekli yenilenen,
teknolojiyle dost olan ve patronundan çalışanına ve yazarlarına
kadar hepsi “Güzel” kelimesini sonuna kadar hak
eden herkes burada…
En önemlisi sizler
buradasınız…
Ve çok
şanslısınız…
Ve eminim daha çok
on yıllar boyunca günün ilk “tık”ını İnter’a yapacaksınız…
Nice on yıllara Sevgili İnternethaber…
Dünün yorumu:
Abuzer
Abbas
Nur sağanağı
altındayız...
Hani atasözünde ne
demişler; "eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı"... Türkiye,
siyaset söz konusu olduğunda eskilerden bir türlü vazgeçilemeyen,
bu sebepten de "nur sağanağı" altında nurlu yarınlara (!) doğru
ilerleyen bir ülke durumunda... Kim bilir, belki bir gün yeni
yüzler ve yeni görüşlere şans verdiğimizde, hem geleceği belli
olmayan yarınlarımız için ümitlenir, hem de bu gün nerede
olduğumuzun farkına varırız...