Serdengeçti: İç talep yok
Abone olSerdengeçti, iç talepteki düşüklüğün enflasyonun düşmesinde önemli etken olduğunu söyledi.
Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, mali disiplinin
fiyat istikrarının sağlanmasında olmazsa olmaz ön koşul olduğunu
söyledi. Serdengeçti, Merkez Bankası'nın 72. Hissedarlar Genel
Kurul olağan toplantısında 65 sayfadan oluşan ve 1 saat 45 dakika
süren konuşmasında, Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmeleri
değerlendirdi. Merkez Bankası Başkanı Serdengeçti, 2001 krizinin
ardından uygulamaya konulan ve halen sürmekte olan ekonomik
programın enflasyon dinamiklerinde önemli değişikliklere yol
açtığını, 30 yılı aşkın süredir yaşanan kronik yüksek enflasyon
dönemini bitirdiğini kaydetti. Giderek artan makro ekonomik
disiplinin, risk primini ve reel faizleri düşürdüğünü, yerli para
biriminin değerini artırdığını ifade eden Serdengeçti, "yerli
paranın değerlenmesi cari işlemler dengesini olumsuz etkilerken,
mali disiplin ödemeler dengesinin özellikle sermaye hareketleri
kalemini olumlu yönde etkilemektedir" dedi. Bu disiplin sayesinde
düşen enflasyonun, yurtiçi ile yurtdışı enflasyon arasındaki farkı
azalttığı ve yerli paranın değerine olumlu etki yaptığını kaydeden
Serdengeçti, döviz kuru politikasında yapılan değişikliğin kurlarda
bir belirsizlik yaratma amacı taşımadığını, aksine söz konusu
politikanın kısa dönemdeki dalgalanmalara karşın orta-uzun dönemde
istikrarlı bir döviz kuru hedefine yönelik olduğunu belirtti.
Serdengeçti, enflasyonun düşüşünde maliyetlerdeki gerilemenin özel
imalat sanayi fiyatları üzerindeki etkisinin açık olarak
görüldüğünü ifade ederken enflasyondaki düşüşte etkili olan bir
diğer faktörün gıda ve tarım grubu fiyatları olduğunu kaydetti.
Enflasyonun son dönemdeki olumlu seyrine katkıda bulunan bir diğer
önemli unsurun kamu kontrolündeki fiyatlarda enflasyon hedefi ile
büyük ölçüde uyumlu bir ayarlama politikasının izlenmesi olduğunu
bildiren Serdengeçti, şöyle devam etti: "Enflasyondaki düşüşte
etkili olan bir başka unsur da iç talebin üretim kapasitesini
zorlayacak düzeye henüz erişmemiş olmasıdır. Dayanıklı tüketim
malları üretim ve satış rakamlarındaki yüksek oranlı artışların,
genel anlamıyla bir iç talep canlanmasından ziyade bu sektörde
maliyetlerin ve fiyatların gerilemesinden kaynaklanan bir talep
artışı yansıttığı düşünülmektedir." Serdengeçti, borcun milli
gelire oranı yükselirken, faiz dışı fazlanın milli gelire oranı da
artıyorsa, kamu dengesinin ekonomi üzerinde bir kısıt
oluşturmayacağını da belirtti. Serdengeçti, şöyle devam etti:
"Merkez Bankası'nın seçtiği hedef doğrultusunda para politikasını
etkin olarak uygulayabilmesi için, ekonomide (parasal mı? Yoksa
mali baskınlık mı?) olduğu büyük önem arzetmektdedir. Ülkemizde de
uzun süredir devam eden bütçe açıkları ve yüksek iç borçlanma, mali
baskınlık tanımıyla örtüşmekte ve para politikasının fonksiyonel
bağımsızlığını, yani fiyat istikrarına yönelik bağımsız politika
uygulamalarını zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla fiyat istikrarını
sağlamayı amaçlayan bir programda, mali disiplini artırmaya yönelik
önlemleri almak ve orta uzun vadede ekonomiyi ağır borç yükünün
getirdiği olumsuzluklardan kurtarma gereği vardır." Kamu kesiminin
örgütlenme ve işleyiş biçiminde de yapısal değişiklikler
yapılmasının büyük önem taşıdığını söyleyen Serdengeçti, istihdamın
rasyonelleşmesi, sosyal güvenlik kuruluşlarının reformu ve prim
tahsilatının güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Vergi reformunun
gerçekleştirilmesi gereğine de işaret eden Serdengeçti, "Gelir
artırmak amacıyla geçici vergiler yerine dolaysız vergilere ağırlık
verilmesi, vergi tabanının genişletilmesi ve vergi idaresinin
kuvvetlendirilmesi de büyük önem arz etmektedir. Kamu kesimindeki
reformların hayata geçirilmesi ile özel sektörün örgütlenme ve
işleyiş biçiminde değişiklik zorunlu hale gelecektir" diye
konuştu.