Serdar Turgut Özkök'ü bayılttı

Abone ol

Serdar Turgut, vazgeçemediği dostu Ertuğrul Özkök'ü nasıl bayılttı. Turgut, son zamanlarda sıkça taciz ettiği Ertuğrul Özkök'ün bunalıma girme hikayesini anlattı.

Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut, aralarından su sızmadığı dostu Ertuğrul Özkök'ü nasıl bayılttı? diye kendisini savunan Serdar Turgut, olan-biteni şöyle anlattı:

- Son haftada acı gerçeği sonunda anladım. Ben kendimde bir mizah yeteneği var zannederdim ama ortaya çıktı ki ben Ertuğrul Özkök'ü görmediğim takdirde mizah yazısı yazamıyormuşum. Anladığım kadarıyla onun halinde tavrında, bendeki bütün mizah genlerini bir anda harekete geçiren birşeyler var. Bu neden böyle yemin ediyorum ki; bilgim yok. Hem de bu otomatik oluyor. Onu onca yıl sonra tekrar güzel bir ortamda görür görmez kafamda yazıları yazmaya başladım bile, otomatik yazılıyor yazılar adeta. Bu işi çok kolaylaştıran bir şey tabii ki. Bunun üzerine orada uzun uzun oturup bir de kitap yazma planları yapmaya başladım.

Yazarlık kariyerimi sürdürmek için ben de onu hergün görmeye karar verdim ve bu acı gerçeği ona haber verdim. Hergün Hürriyet gazete binasına gitmem mümkün olamayacağına göre; çünkü bırakın benim binaya gitmemi, İkitelli bölgesine bile dolaşmaya gitsem (böyle bir şey yapmak için mantıki bir neden yok gayet tabii) gazeteci milleti dedikodu çıkarır anında. Ben bu gazeteci milletini gerçekten anlayamıyorum, dedikodudan ne zaman fırsat bulup da çalışıyorlar bilemiyorum. Galiba bunun basit cevabı; çalışmıyorlar ki olmalı. Kötü gazeteci dedikodudan işini yapmaya vakit ayıramayan kişidir, mükemmel gazeteci ise hem dedikodu hem çalışmaya aynı yoğunlukta zaman ayırabilen kişidir.

Neyse ben hemen telefona davranıp Ertuğrul beyi aradım ve lafı uzatmadan acı haberi ona verdim: 'Bundan böyle her gece yarım saat de olsa evinize uğrayacağım'. Bunu dün yaptım, bir anda telefonda karşı taraftan ses tamamen gelmemeye başladı. Şoka girmiş olmalı ki aradan 24 saate yakın zaman geçti, telefonum hala daha açık, ondan hala ses yok. Acaba dedim kendi kendime; yine kendini geçici olarak öldürdü de yine dinlenmeye mi çekildi diye meraklandım. Ama etraftan soruşturdum, insanlar bu durumun pek de geçici bir şeymiş gibi gözükmediğini, bu sefer ölüm halinin pek de geçici olmayabileceğini söylediler ve herkes benim ona telefonda ne söylemiş olduğumu, nasıl olup da tek bir telefonla dağ gibi adama bu şekilde darbe vurabildiğimi öğrenmek istediler. Ben de sadece her gece onun evine gideceğimi deklare etmiş olduğumu anlattım ve hatta ortamı yumuşatmak için 'halbuki sadece kapıdan uğrayacaktım' da dedim; çünkü mizah havasına girmem için onunla saatler boyunca oturmam da gerekmiyor ki. Her gece onu şöyle birazcık görebilsem bana yetecekti.

İnsanlar ne kadar da anlayışsız oluyorlar. Kimse bu açıklamalarıma değer vermedi ve beni şok niteliğinde bir haberi hızlı vermekle suçladılar. Ben de düşündüm ki; keşke işe ona 15 gün önce filan mektup yazmakla başlasaydım ve de telefonu açtığım gün ona keşke önceden uyuşturucu hap filan verdirseydim filan diye de üzüldüm. Ben ne bileyim beni her gün görme fikrinin ona böyle büyük darbe vuracağını. Bunu bilemezdim tabii ki; çünkü ben eskiden de hergün mecburen görürdüm ama eskiden o hiç ölmezdi. Arada geçen sürede huyları değiştiyse ben ne yapayım değil mi ki? Madem o kadar duyarlı hale geldi; bana yeni tavrıyla ilgili birkaç ipucu verebilirdi diye düşünüyorum ben. Gerçi yemekte olduğumuz gece ben 'artık kalkalım' dediğimde o gözle görülecek şekilde muazzam sevinmişti ama ben bunu onun her zamanki tavrının bir göstergesi olduğunu zannetmiştim. Sonra biz gidiyoruz diye sevinç ve heyecandan onun kendisini ev dışına atması da bana gereken ipuçlarını vermemişti. O ipuçlarını alamamış olmam bana ders oldu. Belki şu anki durumu da geçicidir de ben bir daha ona duyarlı davranırım. Buna söz veriyorum. Eğer geri dönebilirse söz veriyorum ki ben ona telefonla acı haber vermeyeceğim, bir daha yazı konusuna ihtiyacım olduğunda onlara habersiz gideceğim.

Evet efendim bu çok daha düşünceli bir tavır olacak, bunu artık net olarak görüyorum ve ben çok daha duyarlı ve anlayışlı insanım. İnsan hayattaki her olaydan kendisine bir ders çıkarmalı. Şu anda ben de dersimi aldım ve de dersimi öğrendim, ancak telefonum açık kalmış durumda. Ertuğrul Özkök telefonu da uzaktan kumanda cihazı cihazı gibi elinden bırakmıyormuş. Size birşey söyleyeyim mi; o bu şekilde hareketsiz durumda oturmayı sürdürdükçe ben de vicdan azabı çekmeyi sürdüreceğim. Sanki olan bitenden benim de sorumluluğum varmış gibi. Ama yaptığım yanlış bir şey yok, bunu biliyorum, vicdanım da son derece rahat.

Yazı: Serdar Turgut
Kaynak:

Günün Önemli Haberleri