Serdar Turgut milliyetçiliği başlattı
Abone olUzun zamandır Akşam yayın ekseninin 'milliyetçi çizgi'ye oturacağından söz eden Serdar Turgut, Murat Belge'nin milliyetçilik fikirlerine eleştirel yaklaşarak startı verdi.
Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut'un uzun
zamandır köşesinde 'milliyetçi çizgi'nin ilk işaretini verdi.
Türk solunun en üretken kalemlerinden biri olan Murat Belge'nin
milliyetçilik hakkındaki görüşlerine katılmadığını söyleyen Turgut,
Belge'nin, Akşam Gazetesi'nden Şebnem İyinam'la yaptığı
atıfta bulunarak tam aksi görüşleri dile getirdi. diyen Serdar
Turgut, bir anlamda Akşam Gazetesi'nin manifestosunu ortaya
koydu:
- Cumartesi ekimizde benim çok sevdiğim ve saygı duyduğum Murat
Belge ile yapılmış söyleşiyi heyecanla ve zihnimi açıcı birçok yeni
şey öğrenerek okudum. Söylenenleri benim bir süredir üzerinde
düşündüğüm kavramları daha da açma ve derinleştirme yolunda bir
yeni fırsat olarak görüyorum.
Söyleşiyi okurken Belge'nin 'milliyetçilik' kavramına karşı 1970'li
yıllardan kalma bir otomatik içgüdüsel tepki içinde olduğu
dikkatimi çekti. Belge'nin yaşamış olduğu deneyimler düşünülürse,
gayet tabii ki böyle bir tepki göstermesinden daha normal birşey
yok. Bu tür otomatik tepkiselliği yıllardır taşımış bir insan
olarak onu da anladığımı söylemeliyim. Maşallah kendilerine,
milliyetçi diyen insanlar da bizlerde bu tepkiselliğin sürmesi için
yıllardır ellerinden geleni yapıyorlar (örneğin sokak ortasında
kadın taciz ettikten sonra 10'uncu Yıl Marşı'nı söylemek gibi
tarifi ve anlaması mümkün olmayan işler yapıyorlar). Halbuki benim
düşüncemi yoğunlaştırmış olduğum mesele Belge'nin söyleşide
değindiği bir başka konuda ortaya çıkıyor. 'Sağın içinden sol
çıkacak' diyor Belge. Ben de aynı fikirdeyim, ancak bunun
olabilmesi için birtakım kavramları bazı görüşlerin
tekelindeymişler görüntüsünden kurtarmak ve yeniden tanımlamak
gerekiyor.
Bu kavramlardan en önemlisi 'milliyetçilik'tir. Milliyetçilik
kavramını saldırgan avamlık çerçeveden kurtarmak gerekiyor.
Belge'nin de dediği gibi 'Türkiye'de milliyetçilik olmadan birşey
yapmak zordur'. Ama bu realitenin dışında şu soru da vardır:
'Milliyetçilik neden olmaması gereken birşeydir?' Bence bu mesele
üzerinde düşünmeliyiz. Belge'nin yakından ve çok da iyi tanıdığı
Avrupa solunun içindeki düşünürler milliyetçilik kavramını
içgüdüyle reddetmek yerine bu kavramla yıllardır aktif bir diyalog
geliştirmişler ve sonunda kavramı sağın tekelinden çıkararak kendi
teorik çerçevelerinin, siyasetlerinin tam da göbeğine
oturtmuşlardır.
Benim bir süredir üzerinde düşünmekte olduğum 'modern
muhafazakar-milliyetçi' bakış açısı, modern kavramını da
belirleyici olarak içerdiğinden bu alıştığımız bazı kabalıkları
kapsayan kavramları dönüştürerek değişik bir yaşam biçimine ve
yaklaşıma oturtmak sürecine açılım yapabilir. Dikkat ediyor musunuz
bilmiyorum ama ben 'modern muhafazkar-milliyetçi kavramını
düşünürken, bunu sırf sağa veya sırf sola aitmiş gibi hiç
düşünmüyorum.
'Modern muhafazakar-milliyetçi' davranış, Türkiye'nin sorunlarına
ve başka ülkelerle arasındaki ilişkilerine bakarken ve daha da
önemlisi bireysel yaklaşımında, 'önce vatan' diyebilen, bunu
kafasının bir yerinde kontrol kavramı olarak tutmayı başaran
insanlara uyacak bir yeni tavırdır.
Belge'nin dediği solun, sağın içinden çıkabilmesinin tek koşulu da
bunu başarmakta yatmaktadır.
Özet olarak sadece alıştıkları davranış biçimlerine takılmış olarak
modern muhafazakar-milliyetçi tavra, solu tamamen dışlayan bir
kavram olarak bakanlar bence yanlış yapıyorlar.
Önce vatan diyen yaklaşım Türkiye'de sağı ve solu birleştiren
noktadır. Yeni çoğunluk eski ikilemleri kendi zihninde aşmış olan
insanlarca oluşturulacaktır. Bu ülkeyi korumayı ön plana çıkaran
tavırdır ve saldırgan milliyetçilik içermez. Bu dönem Türkiye'nin
korunmaya ihtiyacı vardır. Çünkü ülke üzerinde birçok oyun
oynanmaktadır ve ne yazık ki Belge'nin parlak zekası, gerçekliğin
bu boyutunu görmeyi reddetmektedir. Halbuki solun ülke toprağı
üzerine oynanan oyunlara, komplolara sağdan daha fazla duyarlı
olması zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir.
Söyleşinin bana verdiği bir fırsatı daha kullanmalıyım, o da
muhafazakarlığın söylemimdeki yerinin ne olduğu üzerinedir.
Türkiye, özellikle şehirleşme sürecinde, kültürümüzden
(paylaştığımız hayat değerlerinden) gelen olumlu yönlerin de
parçalanmasını umursamamıştır. Bu nedenle insan yaşamında büyük bir
boşluk oluşmuş, bunun üzerine kapsamlı, dönüştürücü bir siyaset de
oluşturulamamıştır... Sonunda bu konuyu sahiplenen, dini değerleri
kullanan AKP olmuştur.
Modern milliyetçi insanlar ortak kültürümüzden gelen olumlu yanları
sahiplenme işini de yüklenecekler ve aslında bireyin bir iç
yolculuğu olan dinin bu noktada doğmuş olan 'kimliği oluşturan
kültürel' boşluğu doldurmasına izin vermeyeceklerdir. Buradaki
muhafazakarlık, muhafaza kelimesininin üzerine vurgu yapılarak
anlaşılmalıdır. Bunu en iyi yapacak metropol insanlarıdır. Çünkü
kaybedilenlerin boşluğunu en çok onlar hissetmektedirler.
Bu nedenle ortaya atılmış olan bir kavramın üzerinde düşünmek
yerine, lafı söyleyende hata bulmak için fırsat kollayanlara
sesleniyorum: Gelin modern milliyetçi-muhafazakar kavramını hep
birlikte daha fazla açalım, zenginleştirelim. Modern demokratik
ülkelerde de gidişat bu yöndedir. Biz hala daha 1970'li yıllara ait
kavramlara tutunup modern olmaya çalışırsak, sonunda kaybeden
Türkiye olur. Gelin ülke çıkarları üzerine düşünmekten korkmayalım,
bundan utanmayalım. Ülke çıkarları üzerinde düşünmek, bir insanı
otomatik olarak faşist filan yapmaz.
Yazı: Serdar Turgut
Kaynak: