Serdar Turgut da Özkök'e yüklendi
Abone olZihniyet Devrimi" kavramını çok sık kullanan Özkök'ün, hata yaptığını söyleyen Turgut, bakın neler dedi:
Hürriyet'in yılbaşı albümü Hürriyet Gazetesi 1 Ocak günü
okuyuculara yoğun bir çalışmanın ürünü olduğu belli olan bir albüm
eki verdi. Toplumun çeşitli kesimlerinden tanınmış insanları
onlardan beklenen farklı ortamlarda sunmayı amaçlayan bu albüm son
derece hoş olmuş. Emeği geçen bütün arkadaşları tebrik ediyorum.
Albüm üzerinde çalışanların hemen hepsini yakından tanıdığımdan bu
derece profesyonel bir iş çıkarmış olmalarına şaşırmadım gayet
tabii ki. Şimdi diyeceksiniz ki 'bu adam bu kadar övgüyle girdiyse
işe bakalım devamında neler gelecek'. Vallahi albümle ilgili
diyeceğim bir şey yok. Zaten bizim meslekte en hoşlanmadığım şey
yapılmış bir iş hakkında eksikler bulmak için konuşmaktır. Görevi
öyle icap edenler bunu yapsın da, örneğin şu da olsaydı daha iyi
olurdu veya ben olsaydım şunu şöyle yapardım gibi konuşmalar
tamamen anlamsız bana göre. Benim derdim zaten albümle değil
gazetenin yayın yönetmeninin bununla ilgili yazmış olduğu iki
yazıyla. Şimdi de biliyorum ki 'Bak adam yine eski müdürü ile
uğraşmaya başladı' diye düşüneceksiniz. Fiilen durum böyle tabii de
ama emin olun eskiye yönelik bir hesaplaşma filan değil benimki.
Ben yayın yönetmeninin bu albüm ile ilgili biri 31 Aralık diğeri de
2 Ocak'ta yayınlanan yazılarını entellektüel açıdan son derece
vahim buluyorum. Vahim ve bence pek de sağlıklı olmayan bir bakış
açısını içeren bu yazıların bazı kavramların kargaşaya düşmesini
önlemek için tartışılması gerekiyor. Sonunda şuna artık karar
verdim ki Hürriyet'in genel yayın yönetmeni birçok duruma uygun
olarak geçmişte de kullandığı 'Zihniyet devrimi' kavramından bu
kavramdan normal olarak anlaşılması gerekenden çok farklı olan bir
şeyi anlıyor. 'Zihniyet devrimi' son derece ağırlığı olan bir
kavramdır. Radikal bir değişimi anlatır. Genel yayın yönetmeni ise
bu kavramı sürekli olarak tanım gereği 'Hafif 'olaylar için
kullanıyor. Seçilmiş olan bir kıyafet, üste takılan bir süs, saç
modelinde yapılan bir değişiklik onun için zihniyet devrimlerinin
tipik örneklerini oluşturuyor. Kavram bu şekilde sürekli
kullanıldığında içi tamamen boşaldığı için gerçek zihniyet
devrimlerini, yani düşünceyle alakalı olanları kavramamız da
imkansızlaşıyor. Hazırlanan güzel albüm, içinde yer alan insanların
bir zihniyet devrimi yarattıklarını göstermiyor. Sadece yılın bir
özel günü için bazı insanlar bir yılbaşı şakasına ortak olmuşlar,
bir oyunun parçası olmuşlar. Ne eksik ne de fazla olay bu. Bunu
normalde olduğu şekilde görmezseniz ve albümü okuyucularınıza
'Hürriyet, yarın Türk devlet hayatında bir devrimi gözler önüne
seriyor' diye sunarsanız iş komikleşir. Gazeteciliğe başlamadan
önce sosyoloji dalında doçentliğe kadar yükselmiş bir insanın
devrim kavramını bilmediğini söylemek istemiyorum ama bunu o kadar
rahat ve çoğunlukla da gereksiz yerlerde kullanıyor ki galiba
kavramın anlamını unutmuş. İyi niyetli yorum bu yani... Türk devlet
hayatında bir devrim falan olmadı, kimse endişeye kapılmasın. Orada
bir günlük oyun için poz vermiş insanlar da büyük bir değişim
yaşamadılar. Dün neydiyseler yarın da öyle olacaklar büyük
ihtimalle. Dahası bunun böyle olduğunu genel yayın yönetmeni bir
türlü kendi başına rahat bırakamadığı konuya 2 Ocak'ta tekrar
dönerek kendisi de söylüyor. 'Çekemediğimiz pozlar' başlıklı
yazısında yayın yönetmeni bazı insanların pozlarını nasıl
istedikleri gibi çekemediklerini anlatmış. Yani anlayacağınız kendi
yanlış kullandığı anlamıyla bile bir zihniyet devrimini tam
yaşayamamışlar. Bu neden önemli ki işin alt tarafı bir müdür kendi
gazetesinin yaptığı bir işi övecek gayet tabii ki diyebilirsiniz.
Tabii övecek ancak Hürriyet Gazetesi'nin zihniyet devrimi
meselesini yanlış kullanımının uzun bir tarihi var. Yıllar içinde
bu gazete bazen aşırı heyecanlanarak Türkiye'de yeni bir devrimi
belirli aralıklarla ilan etti. Devrimde söz konusu olanlar bazen
Türk popçular bazen sporcular oldu.Yani 'düşünce' denilince akla en
son gelecek meslek gruplarına devrimi yaptırdılar. Büyük ekonomik
krizden önce de gazete Türk ekonomisinin dinamizminin nasıl da
dünyaya örnek olmaya başladığını yazıyordu. Sonra sadece ekonomide
örnek olmamız kesmedi onları bu kez de bizzat Türkiye'nin dünyanın
imrenerek izlediği ülke olduğunu işlemeye başladılar. Daha sonra
olanlar malum. Ekonomimiz çöktü, o ekonomiyi bu gazetenin en büyük
desteğiyle yaratmış olan siyasetçiler silindi. Silinenlerin yerine
yine en çok bu gazetenin desteğiyle yamalanmaya çalışanlar da
sistemi kurtaramadı, zaten kokmaya başlamış, içten çürümüş olan
sistem çöküp gitti. Bir devrim oldu ama genel yayın yönetmeni
herhalde buna karşı devrim demek zorunda kalacak çünkü kanının son
damlasına kadar karşı mücadele vermiş olduğu AKP iktidara geldi.
Bir zihniyet devrimi gözlerimizin önünde oluyor gerçekten de ama
genel yayın yönetmeni bu olanlardan mutlu mu tam tayin edemiyorum.,
Mutlu da olablir yani çünkü Tayyip Erdoğan'ın giydiği kıyafetler de
pek zevkli, pek güzel. Zihniyet devrimlerini açılan yeni
mağazalarda, raflarda, dizaynır markalarda, saça jöle sürme
biçimlerinde, bu tür yerlerde arayanları mutlu edebilir yani o da.
Şimdi gelelim 2 Ocak tarihli yazının bir başka bölümüne. Yazıdan
aynen alıyorum: 'Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök fotoğraf
çektirmeyi kabul etti. Ancak yoğun işleri dolayısıyla bir türlü
zaman bulamadık. Bize daha önce çekilmiş fotoğrafını verdi. Hemen
belirteyim bana göre bu fotoğraf çok güzel ve çok sempatikti.
Özellikle eşinin saç modeli ve kıyafeti hepimizi şaşırtacak
modernlikteydi.' Bu kadar alıntı. Ben Genelkurmay Başkanı'nın
eşinin saç modeli ve kıyafetinin modernliğine genel yayın
yönetmeninin bu kadar şaşırmasının nedenini anlayamadım doğrusu.
'Hepimizi şaşırtacak modernlikteydi' dediğine göre Hürriyet
Gazetesi çalışanları Genelkurmay Başkanı eşinin bu kadar modern
olmasını beklemiyorlardı galiba diye düşünmeden edemiyor insan.
Neden böyle bir beklentileri yoktu, neden şaşırdılar mantıken
açıklayabilmek güç doğrusu. Ve son bir soru: Ne bekliyordunuz ki
yahu?