Şeneri şaşırtan CHPli vekil
Abone olŞener'in cebinde doktora tezini daktiloyla yazdıracak parası yoktur! Şimdi CHP Milletvekili olan bir ismin evine gider!
Abdüllatif Şener'in hayatı kitap oldu, Milliyet'ten
Hasan Pulur kitaptaki ilginç bir bölümü bugün okuyucularına
aktardı. Şener'e ait bir çok bilinmeyenin yer aldığı kitapta, öyle
bir bölüm var ki sağduyunun insan hayatındaki öneminin en güzel
göstergesi!
İşte Pulur'un köşe yazısınından bazı satır
başları;
(...) Uzaktan bakıldığında herkes birbiriyle kavgalı; sağcı
solcuyla, laik şeriatçıyla, Abdüllatif Şener’i bilirsiniz,
Erbakan’ın Maliye Bakanı, AKP’nin kurucularından, şimdi ayrıldı,
siyasetçilik dışında bir şapkası daha var: Bilim adamı,
üniversitede öğretim üyesi, doçent...
Şimdi size onun “doktora” macerasını özetleyeceğiz. (x)
Şener, üniversitede öğretim görevlisiyken, “doktora” tezini
hazırlamaya karar verir, doçent Oğuz Oyan’a gider; “Tez çalışmamı
sizinle birlikte yapmak istiyorum” der. Oyan kabul eder, birlikte
tez konusunu seçerler:
“Osmanlı’dan bugüne kadar vergi sisteminin oluşumu.”
Arkadaşları “Yahu sen ne yaptın?” diye Abdüllatif Şener’i
uyarırlar:
“Hem zor adamdır, hem de solcudur, uyuşamazsınız!”
Abdüllatif Şener kalkar gider, karşılıklı konuşurlarken, “Ben solcu
değilim!” der.
Oğuz Oyan başını sallar:
“Biliyorum!”
“Benim bazı İslami bakış açılarım vardır.”
“Fark etmez, ben Fransa’dayken Marksist partide de Hıristiyan
demokratlar vardı. Sen çalışmana bak, iyi yaparsan problem
olmaz.”
Doktora çalışması başlar, sürer. Sıra tezin yazılışına gelmiştir.
Abdüllatif Şener’de tezi daktiloya çektirecek para yoktur. Belki
dünyada ilk kez bir doktora tezi elle yazılır. Oğuz Oyan bunu da
kabul eder, ama Fransa’ya gidecektir, dönünce değerlendireceğini
söyler.
Abdüllatif Şener, “Bu altı ay sürer, benim dayanacak halim yok!”
diye itiraz eder.
Sonunda anlaşırlar, Şener, Hoca’nın yazılı sınav kâğıtlarını
okuyacak, Hoca da onun doktora tezini...
Bir pazar günü Oğuz Oyan’ın evinde buluşurlar, Şener yazılı
kâğıtlarını okur, Hoca da doktora tezini... Şener, o gün Hoca’nın
eşinin misafirperverliğini ve ikramını unutamaz.
Abdüllatif Şener, bir ara namaz kılmak için izin ister, Oğuz Oyan,
onu lavaboya götürür, abdest alıp çıktıktan sonra salondaki
seccadeye buyur eder:
“Kıble doğrudur, seccadeyi ben serdim!”
Şener, bu namaz olayını kendi çevresinden kime anlattıysa
inanmazlar:
“Oğuz Hoca’nın evinde seccade olacak da, kıbleyi gösterecek
de!”
Onlar, Oğuz Oyan’ın, şimdi CHP İzmir Milletvekili olduğunu
öğrenince herhalde daha da şaşıracaklardır.
Abdüllatif Şener bu olayı şöyle anlatır:
“Ben o evde büyükanne, büyükbaba görmedim. Yakını var mı bilmiyorum
ama bildiğim bir şey var. Ben namaz kılacağım dediğim zaman hiç
yadırgamamıştır. Saygılı davranmıştır. Vecibeleri yerine getirmem
için lavaboyu göstermiş, bu da yetmiyor gibi eliyle seccadeyi
sermiş ve salonda sakin bir köşe göstermiş, dahası kıbleyi
araştırmayayım diye teyit etmiştir. Bunu, farklı düşüncelere,
yaşama biçimlerine gösterilen bir saygı olarak algılıyorum. Bu
özellikleri nedeniyle ben her zaman Oğuz Hoca’yı saygıyla
anmışımdır.”
Bu iki insandan bu ülkede milyonlarca var, onlar olduğu için
birbirimizin
boğazına sarılmıyoruz.
Sağduyu, sağduyu, sen ne büyüksün!