Şener'e göre yumurtalı saldırı doğru
Abone olTürkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, yumurtalı saldırıyla ilgili değerlendirmede bulundu.
Türkiye Partisi (TP) Genel Başkanı Abdüllatif Şener,
''Sorun, öğrencilerin düşüncelerini, duygularını siyasilere
iletmelerinde değildir. Duygularını ve düşüncelerini siyasilere
iletirken protesto yapmaları ve yumurta atmalarında sorun yoktur.
Bugünkü sorun, tüm toplumun susturulmuş olmasıdır''
dedi.
Şener, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (SBF) doktora öğrencilerine medya-devlet konusunda ders verdi. Şener, basının alınmadığı ders sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın, ''Bugünlerde siyasilerin üniversitelere davet edilmemesini ve konuşmak zorunda kalmamalarını çok arzu ederim'' açıklamasıyla ilgili değerlendirmesini sorması üzerine Şener, şunları söyledi:
''YÖK Başkanının açıklaması kendisini bağlar, beni bağlamaz. Biz hem politikacı olarak aktif siyasette bulunan biri olarak, aynı zamanda hocalık yapmış biri olarak öğrencilerimizle birlikte olmaktan, bildiklerimizi ve biriktirdiklerimizi onlarla paylaşmaktan, onların duygularını ve taleplerini almaktan her zaman mutluluk duyarım. Bugün burada misafir hoca olarak devlet-medya ilişkileri konusunda bildiklerimizi öğrenci arkadaşlarımızla paylaştık. Faydalı olduğunu sanıyorum. Sınırlı sayıda öğrenciyle birlikteydim.
Ben SBF'ye 1973'de öğrenci olarak girdim ve 1977 yılında mezun
oldum. O dönemde üniversitelerde şiddet vardı, kavgalar vardı,
soğuk savaş dönemiydi. Hatta çok sayıda insan vuruluyordu,
hayatlarını kaybediyordu. O dönemde Hakan Yurdakuler ile aynı
sınıfta öğrenciydik. 2. sınıfta iken karşıt görüşlü öğrenciler
tarafından vurularak öldürülmüştü. O olayı da bu vesileyle yad
etmek istiyorum. Ben de bu fakültede çok zor günler geçirdim. Bu
fakültede son 2 yıl derslere giremeyerek, sadece sınavlara
katılarak geçirdim. O günkü olayları, durumu, ülkemiz ve gençlik
adına doğru görmüyorum.
"TOPLUM SUSTURULUYOR"
Bizim yaşadığımız öğrencilik yıllarındaki şiddet tamamıyla
yanlıştı. Soğuk savaş dönemi yıllarında ortaya çıkmış aşırılıkların
bir sonucuydu. Zaten 20. yüzyılı, aşırılıklar çağı olarak
nitelendirmek lazım. Bugünkü sorun çok daha fazladır ve çok daha
farklıdır. Çünkü bugünün Türkiye'sinde sorun, öğrencilerin hak
talebinde bulunması değildir. Sorun, öğrencilerin düşüncelerini,
duygularını siyasilere iletmelerinde değildir. Duygularını ve
düşüncelerini siyasilere iletirken protesto yapmaları ve yumurta
atmalarında sorun yoktur. Bugünkü sorun, tüm toplumun susturulmuş
olmasıdır. Öğrencilerimizin, gençlerimizin susturulmuş olmasıdır.
Konuşan Türkiye, örgütlenen Türkiye, özgürce eylem yapabilen,
protesto yapabilen bir gençlik ve Türkiye, bugünkü Türkiye'nin
ihtiyacıdır. Tehlikeli olan duyarsız olmaktır, tehlikeli olan
duyarlı olmak değildir. Tehlikeli olan duyarlılığını protestoyla
ifade etmek de değildir.''
''ALINGANLIK GÖSTERMEZDİM''
Şener, bir gazetecinin ''Buraya gelirken bir endişe yaşadınız mı'' sorusuna, ''Öyle bir endişe yaşamadım. Beni de protesto etseydiler, ben bir alınganlık göstermezdim. Bu öğrenciler bu protestoyu niye yapıyor, diye düşünürdüm'' karşılığını verdi.
Bir başka gazetecinin, ''Protestoya uğrayan kişiler, bu protesto niye yapılıyor diye düşünmüyorlar mı'' sorusu üzerine de Şener, ''Başbakanın, bakanların üslubunda, ilgili protestoya uğrayan siyasilerin üslubunda maalesef demokratik kültürün gerekliliği yok. Bastırmaya, susturmaya yönelik demeçler veriliyor. Ülkenin başbakanı şiddetli bir üslupla protesto yapan işçileri, öğrencileri tenkit ederse bunun anlamı şudur; 'valilere, emniyet müdürlerine, bunu bastırın, susturun, gerekirse zehirli gaz sıkın, tazyikli suyla taciz edin, gerekirse coplayın.' Bunun anlamı budur'' diye konuştu.
Abdüllatif Şener, bir gazetecinin, ''Sayın Burhan Kuzu dekanın istifasını istedi, ne düşünüyorsunuz'' sorusuna, ''yanlış'' cevabını verdi.
Şener, bir başka gazetecinin, ''Öğrenciler hakkında soruşturma başlatıldı, görüşleriniz nedir'' sorusuna da şu yanıtı verdi:
''Ülkede siyasetin ve iktidarın bu tutumu demokrasinin standardını düşürmektedir. Türkiye'nin demokratik niteliği iktidarın bu tavrı karşısında artık sorgulanacak noktaya gelmiştir. Sivil toplum kuruluşları susturulmuştur. Medya susturulmaya çalışılmaktadır, tüm toplum susturulmaya çalışılmaktadır. Hak isteyen Tekel işçileri susturuldu. Derdini anlatmak isteyen öğrencileri dinlemek, siyasetçilerin ve iktidarın görevidir, bunu başka şekilde anlamak doğru değildir.''