Şener balyozu tezkereye bağladı!
Abone olTürkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, balyoz operasyonu ile 1 Mart tezkeresini ilişkilendirdi.
İNTERNETHABER
CNNTÜRK'te Rıdvan Akar'ın sorularını yanıtlayan Türkiye Partisi
Genel Başkanı ve eski AK Partili Bakan Abdüllatif Şener, Balyoz
operasyonunun 1 Mart tezkeresiyle ilişkisi olduğunu söyledi.
"Siyasi partiler ve kamuoyu ikiye bölünmüş vaziyettedir.
Herkes taraf olmuştur. Kimse hakkı aramıyor. Herkes konu üzerinde
taraf tutuyor. Herkes neyin doğru neyin olduğuna bakmıyor." diye
konuşan Abdüllatif Şener, Akar'ın sorularını şöyle
yanıtladı:
Baykal ve bazılarının dile getirdiği iddialarda AK
Parti'nin kapatılmasını istediğini ve erken seçime gideceği
iddiaları var.
Toplumun geniş kesimi taraf olmuştur. Bu süreçler nedeniyle yargı,
TSK, iktidar ve muhalefet mağdurdur. Ancak en büyük mağduriyeti bu
ülkenin insanları çekmektedir. Ben bu sürecin, gelişmelerin
tamamıyla iç dinamiklerin bir sonucu olduğunu görseydim sonunda
dengelerin yerini bulacağını düşünebilirdim. Türkiye'de
hassas bir coğrafyada hassas bir dönemden geçiyor. Türkiye'deki
olaylar dünyanın zinde güçleri tarafından izleniyor. Türkiye bu
atmosferde ateş çemberindeyken, bu hadiseleri yaşıyorsa bunun
sadece iç dinamiklerin ortaya çıkardığını düşünmek saflık
olur. Daha küresel ve uluslararası boyutları olduğunu
düşünüyorum.
Sayın Başbakan balyoz darbe planıyla ilgili olarak aslında
bundan haberdar olduklarını işlerine baktıklarını, diğerlerinin
işlerine baktıkları için bu işlerin yaşandığını söylendi. Siz o
dönemde önemli aktörlerden birisiydiniz.
Bu bahsettiğiniz değerlendirmenin o günü tanımladığını hiç
düşünmüyorum. O dönemde sayın Başbakan siyasi yasaklıydı. 2002
seçimlerinde aday olamamıştı, milletvekili değildi, kabinenin
dışındaydı. Bu bilgiler kendisine iletilmediği takdirde buna
ulaşılmadığının sözkonusu olmadığı gerçeği var. O günkü yaşadığımız
ortamı değerlendirecek olursam, MGK güvenlik gizlidir, oradaki
konuşmalar, gündeme getirilen konular dışarıda anlatılmaz,
söylenmeze. Bu balyoz harekatıyla ilgili herhangi bir yansıma ve
algılamanın o günkü ortamda varolmadığını söyleyebilirim.
Askerden herhangi bir tavır görmüş müydünüz?
Hayır süreç gayet normaldi. MGK üyeleri de bu kuruldaki görevleri
ve sorumlulukları çerçevesinde görevlerini yerine getirmeye
çalışıyorlardı. Böyle bir hava yoktu. Hatta yeni üyelerle biraraya
gelen kurul mensupları tanışma içerisinde sıcak bir hava
içerisindeydi. Ancak şunu tespit etmek lazım 2002'den 1 Mart
tezkeresine giden dönem ABD'nin Irak'ı işgal etmeyi düşündüğü
Türkiye ile işbirliği yapma düşüncesinde olduğu bir dönemde.
Bununla ilgili müzakareler sürdürülüyordu. Meclis'te biliyorsunuz
reddedildi. Bu süreç içerisinde kabine üyeleriyle askerler arasında
çok yakın ilişkiler vardı. Ama konu ile ilgili ABD ile işbirliği
yapılıp yapılmaması, tezkerenin kabulü veya reddinin hangi sonuçlar
ortaya çıkaracağıydı. Bu tezkere kabul edilseydi ABD askeri
Güneydoğu'ya yerleşmiş olacaktı. TSK ile ABD'nin askeri yetkilileri
birarada bu operasyonu sürdürecekti. Askerin konumu güçlenecekti
ancak böyle bir operasyona TSK tarafından ihtiyaç duyulmuş mudur,
duyulmamış mıdır bilemem.
Bu süreç içerisinde Tayyip Erdoğan siyasi yasaklıydı. 2002
seçimlerinde milletvekilli olamamıştı. Başbakanlığı Abdullah Gül
üstlenmişti. Kendisi kabinenin dışındaydı, ancak partinin genel
başkanı olarak bazı temasları sürdürmekteydi. Bu süreçte sürekli
olarak Erdoğan'ın yasaklarının kaldırılmasıyla ilgili pozitif bir
atmosfer vardı. Nihayet bildiğiniz gibi bir bahaneyle Siirt'teki
seçimler iptal edilmiştir ve yapılan ara seçimde milletvekili
olarak meclise gelmiş ve başbakan olmuştur. Yani o günkü siyasal
iktidar açısından, benim de içinde bulunduğum AK Parti açısından,
meclis dışında kalan, başbakan olamayan çok doğal bir şekilde
yürüdüğü ve geliştiği bir süreç olmuştur. Dış dinamikleri dikkate
almadan, tezkereyi dikkate almadan balyoz operasyonuyla ilgili bir
yorum yapılamayacağını düşünüyorum.
Siz bugün gerçekleştirilen operasyonlara baktığınızda
yaklaşık 20 emekli subayı göz önüne alacak olursanız, nasıl
yorumluyorsunuz. Gazetelerde çıkan darbe planları, eylem planları
var, camilere bomba konulması girişimleri var.
Dünkü operasyonlara baktığımızda 49 asker gözaltına alınmıştır.
Bunların sanırım 21'i general ve amiral düzeyindedir. Bu gerçekten
çok önemli bir görüntüdür. Bunu çok sağlıklı bir şekilde
değerlendirmek lazım. Bir tarafta yargı var bir taraftan yargının
yürüttüğü işlemlerin zanlısı olarak çok sayıda asker var. Ben
yargının yok olan, gerçekle bağlantısı olmayan veya elinde somut
bilgiler olmadığı halde kendi kendine kurguladığı bir sürecin
gerçekleşeceği ihtimalini düşünmüyorum. Bu süreç varolandan
karmaşık bir şekilde yürütülüyor olabilir. Bu takdirde başta TSK
olmak üzere başka söyleyecek sözü olan, olaya farklı yaklaşanların
elindeki bilgi ve belgeleri daha ikna edici şekilde ortaya koyup
olay ve hadiselerin içyüzü budur diye çıkması lazım. Biz şu an
dosyalarda ne olduğunu bilmiyoruz, taraf olanlar da bilmiyor.
MGK toplatılarına katıldınız, özellikle burada Özden
Örnek'e izafe edilen suçlamalarda Kıbrıs konusunda bir darbe
yapılabileceği yönünde komutanlar arasında görüşmeler yapılması
ortaya konuldu. MGK toplantısında Kıbrıs'la ilgili konuşuldu
mu?
Annan planı sürecinde de referandumlar öncesinde de Kıbrıs'la
meydana gelen gelişmelerle ilgili tüm ayrıntılar konuşulmuştur.
Bunlar rahatlıkla tartışılıp müzakere edilmiştir. Annan Planı Güney
Kıbrıs Rum Kesimi'nde referandumda askıya alındığı için her şey
normalleşmiştir.