Sen de yaptın Ahmet Tan!
Abone olAhmet Tan, Zeki Sezer'e suçladı. Rahşan Hanım ise o gece yaşananların eksik kısmını tamamladı. Meğer o da bağırmış.
Ahmet Tan, Zeki Sezer’in 17 Mayıs’taki kurultayda aday
olup koltuğuna döneceği söylentileri çıkınca “Sezer, Ecevit’in
komaya girmesinden önceki son 24 saati hatırlasın” dedi. Herkes
merak etti, Tan açıkladı: “Sezer ’artık çalışamıyorum’ diye
bağırmaya başladı. Rahşan Hanım ‘bu yaptığınız çirkinliktir’ deyip
çıktı. Ecevit ise titriyordu”
RAHŞAN ECEVİT: ECEVİT'E HEPSİ SALDIRDI |
Rahşan Ecevit, dönemin DSP Genel Başkanı Zeki Sezer'in de dahil olduğu o gün evde olan herkesin Ecevit'e "sözle saldırıda" bulunduğunu açıkladı. Ecevit'e sözle saldırıda bulunanların arasında iddiayı ortaya atan ve 16 Mayıs gününde yaşananları açıklayan Ahmet Tan'ın da olduğunu söyleyen Rahşan Ecevit, o günü şöyle anlattı: "Yazılanların hepsi doğru. Ancak o gün orada kaç kişi varsa ben ve eşim hariç istisnasız hepsi o durumdaydı. Kabalaşmamak çirkinleşmemek için istisnasız diyorum. Burada bu uygun. Kaç kişi var idiyse orada hepsi sözlü saldırıda bulundu. Bu istisnasız yapıldı ve birileri (Ahmet Tan) çıkmış diyor ki, "ben hariç hepsi böyle yaptı', öyle değil, herkes hepsi yaptı. O gün hepsi Ecevit ile münakaşa içindeydi. Ahmet Tan için de söylüyorum. Kimse kendini ayrı tutamaz bunda." Rahşan Ecevit, Bülent Ecevit'in siyasetçi olduğunu, daha önce de buna benzer şeyler yaşadığını ve bu olaydan etkilenmediğini söyledi. Ecevit, "Bülent bey tabi ki üzüldü ama o kadar etkilendiği söylenemez" dedi. |
29 Mart yerel seçimindeki başarısızlık, DSP’de uzun süredir
devam eden kaynamayı artık saklanamaz ve giderilemez bir noktaya
getirdi. 11 Nisan’da Zeki Sezer genel başkanlıktan istifa etti. 14
Nisan’da Ahmet Tan DSP’den ihraç edildi. 23 Nisan’da olağanüstü
kurultayın 17 Mayıs’ta yapılması kararı alındı ve tabii hemen
ardından genel başkan adaylarının isimleri kulislerde dolaşmaya
başladı.
Adı en çok anılanlardan biri ise yine Zeki Sezer oldu. Kurultayda
aday olacağı, koltuğuna döneceği söylentileri çıkınca Tan’dan 28
Nisan’da şöyle bir açıklama geldi: “Sezer, Ecevit’in komaya
girmesinden önceki son 24 saati hatırlasın!”
Tan o günü Milliyet'den Devrim Sevimay'a şöyle anlattı:
ECEVİT'İN ULUSAL DANIŞMANLAR GRUBU
"Ecevit Türkiye’de çok hızlı bir karanlığa gidiş olduğunu
düşünüyordu. O nedenle DSP’de yeni bir yapılanmaya karar
verdi ve bunun da ilk adımını Yılmaz Büyükerşen çerçevesinde
yapmayı planladı. DSP çatısı altında, merkez sağı da içine
alan yeni bir yapılanma... Bu amaçla Yaşar Okuyanlar,
Tantanlar, Karayalçınlar, herkesle görüşüyordu.
Oran’daki evini bir anlamda temas karargâhı, kendi özel genel
merkezi gibi kullanıyordu. Bu arada “Ulusal Danışmanlar
Grubu” diye de bir grup oluşturmuştu.
ECEVİT "BİR NUMARA"YDI
Sayın Denktaş, Savcı Talat Şalk, Eski MİT Müsteşarı Şenkal
Atasagun, Prof. Dr. Hasan Ünal, Prof. Dr. Alemdar Yalçın, Eski
Kabil Büyükelçisi Müfit Özdeş vs. Malum savcının belki
gözünden kaçtı, ama Ecevit o zamanlar “bir numara” olarak bu
toplantıları yapıyordu. Benim gönlümün bir numarası
olarak diyorum yani. Toplantılarda daha çok dış politika ve
Türkiye’nin ulusal sorunları. Tabii AKP de konuşuluyordu.
AKP’den nasıl kurtuluruz değil, AKP’ye gölge bir
diplomasi grubu, akil adamlar grubu gibiydi. Ecevit’in kendi
seçtiği fikirdaşlık çerçevesindeydi, ama hükümet kesinlikle hedef
değildi.
'O GECE'YE NASIL GELİNDİ?
O TOPLANTILARA PARTİDEN KATILAN TEK KİŞİYDİM
Partiden katılan tek kişi bendim ve bir tür raportör gibiydim.3
Kasım seçimlerinden 2006’ya kadar 15-20
toplantı yapıldı. Atasagun bir kere katıldı,
Denktaş birkaç kez katıldı, konuya göre. Bir kez Ankara Palas’ta
Atatürk’ün çalışma odasında yaptık.
ZEKİ SEZER TOPLANTILARDAN RAHATSIZ OLDU
Zeki Sezer toplantılardan huzursuz oldu. Giderek huzursuzluğu
dışarı yansımaya başladı. Bir yandan Büyükerşen partinin
başına gelecek deniyor, bir yandan “Başbakan Sezer” sloganları
atılıyordu. Örgüt de ne yapacağını şaşırdı. Bu çatlamayı
hissetti Zeki Sezer ve 16 Mayıs günü Ecevit’lerden randevu istedi.
19.30 için randevu verildi, gittik.
RANDEVU ALIP ECEVİT'LERE GİTTİK
Sezer, ben, o zaman genel sekreterim, genel sekreter yardımcısı
Hasan Erçelebi, sayman Hasan Suna, eski milletvekili Hasan Macit ve
Melda Bayer var. Gittik; Rahşan Hanım bilinen, “Niye
geldiniz” der gibi sorgulayarak bakıyordu bize.
BÜYÜKERŞEN LAFI ÇIKTI OLAN OLDU
Şahsen ben Ecevit parti için nasıl bir model öngörüyor, onu
merak ettim. Seçimler de yaklaşıyor, Alman modeli mi uygulanacak,
genel başkan artı bir başbakan adayı mı çıkarılacak, bunun açıkça
ilan edilmesi gerektiğini düşünüyordum. Söze de ilk ben girdim
zaten. Ben bitirdim, sonra herkes kendi üslubunca artık partinin
örgütüyle bir sıkıntı yaşadığı, bu sıkıntının aşılması için
Sezer’in durumunun ne olacağının kesinleşmesi gerektiğini anlattı.
Derken bir ara birinin ağzından Yılmaz Büyükerşen lafı
çıktı ve olan oldu.
SEZER'İN SESİ GİDEREK YÜKSELİYOR
Zeki Sezer hemen lafa girdi, “Efendim, artık durdu parti, ben
çalışamıyorum, çalışma imkânı kalmadı...” diye yüksek sesle
konuşmaya başladı. Sesi giderek yükseliyor ve öfkesi de sesine
yansıyordu.
SEZER BAĞIRIYOR, RAHŞAN HANIM "ÇİRKİNLİK" DİYOR, ECEVİT
TİTRİYORDU
SEZER: SİZİN İÇİN BAŞBAKANLIKTAN VAZGEÇTİM
“Zamanında siz bana önerdiniz Büyükerşen’in adını”
dedi. Gerçekten de Sezer 2005’te bir yürüyüş sırasında bana da
“Başbakan adayı ben olmayayım, Büyükerşen olsun”
demişti. Bunu Ecevit’e de söylemiş, hatta bir keresinde
Büyükerşen’i alıp Ecevit’e gitmiş.
“Ben” dedi, “Her türlü fedakârlığı yaptım sizin için, parti için.”
Tabii Rahşan Hanım hemen “Ne yaptın?” diye sordu, Sezer
“Partiye sahip çıkmak için başbakanlıktan vazgeçtim, genel
başkanlıkla yetindim” dedi.
RAHŞAN HANIM'IN DOĞRU SORUSU
Rahşan Hanım da “İnsan elindeki şeyden vazgeçince
fedakârlık olur. Başbakanlık nasıl senin feda edeceğin bir şey
ki” diye yanıt verdi. Sezer tabii çok zor durumda kaldı,
ama bir kez sinirlenince insicamı gidiyor, sesi yine yükselmeye
başladı. O kadar bağırıyor ki ben artık endişe etmeye
başladım, çünkü Ecevit’in de çok sağlıklı olmadığı
hissediliyor.
BİLDİĞİNİZ GİBİ İDARE EDİN!
Hayır, kendini Ecevit’e duyurmanın ötesine geçmiş bir tondu. Yani
şöyle söyleyeyim, sesi evin içinde çınlıyordu. Derken birden kalktı
ayağa, “Bildiğiniz gibi idare edin” dedi.
RAHŞAN HANIM: BU ÇİRKİNLİK
O böyle bağırarak bunu deyince bu kez Rahşan Hanım kalktı, çok sert
bir tonda “Bu yaptığınız çirkinliktir” deyip
salonu terk etti.
ECEVİT TİTRİYORDU
Ecevit titriyor, o da kalktı ayağa, bir şeyler söylemek istiyor,
ama tam söyleyemiyor. Şimdi bakın, Ecevit’e silah çekilebilir, ateş
edilebilir, ettiler de, her türlü siyasi saldırıya maruz
bırakılabilir, bıraktılar da, ama Ecevit’in yüzüne karşı
bağrılamaz. Ve bu sadece saygıdan değil, fiziki imkânlar da müsait
olmadığı için yapılamaz. Nezaketi bir hayat tarzı haline
getirmiş biri... Üstelik bu da hesaplı bir şey değil, doğal hali
öyle.
Ressam bir anneyle doktor bir babanın tek çocuğu, aristokrat bir
ailede büyümüş, şiirsel bir insan... Dediğim gibi ona ateş
edilebilir, ama bağrılamaz. Şimdi böyle birinin o gece
herhalde müthiş bir üzüntüye girdiğini hesap etmek zor değil.
EVDEN ÇOK SOĞUK BİR ŞEKİLDE AYRILDIK
Biz hemen Zeki Sezer’i tuttuk, oturtmaya çalıştık, ama tabii iki üç
dakika sonra kalktık. Her zaman kapıya kadar uğurlayan
Ecevitler gelmediler, çok soğuk bir biçimde ayrıldık
evden.
ECEVİT'İ KOMAYA SEZER Mİ SOKTU?
ECEVİT 36 SAAT SONRA KOMAYA GİRDİ
Hepimiz çok üzülmüştük. Sezer’in çift başlılıktan rahatsız olmasına
hak versek bile Ecevit’e karşı tepkisinin bu tarz olması,
kendini kontrol edememesi çok yanlış oldu. Zaten sonra
hepimiz o akşamı unutmaya çalıştık. Çünkü hakikaten ailenin
babasına karşı bir başkaldırı, büyük bir saygısızlık yaşanmıştı.
Zaten Ecevit de yaklaşık 36 saat sonra Danıştay üyesinin
cenazesine katıldı ve hemen akşamına komaya girdi.
ECEVİT'İ KOMAYA SEZER Mİ SOKTU?
Hayır, “Komaya Sezer soktu” demiyorum, ama büyük bir hayal
kırıklığı ve üzüntüye soktu diyebilirim. Ecevit zaten çok sağlıklı
değildi, ama öyle bir insana bağırmanın da mazeretinin olmaması
lazım. Çok acı, ama bizim son konuşmamız o oldu, ertesi gün
cenazede ancak uzaktan gördük, o mahşeri kalabalıkta yaklaşma
imkânımız yoktu.
SEZER'E NEDEN ANLAT DEDİ?
Ben o lafı “Konuşursam yer gök yıkılır” diye
söylemedim. Benim tipim de, anlayışım da öyle şok açıklamalara
müsait değildir zaten. Ama ben Sezer’e bir dostu olarak “Hatırla”
diyorum. 50 yıllık siyaset hayatının sonunda “Benim en büyük eserim
DSP’dir” diyen bir insan partiyi sana emanet etmişti. Ama
sonra partinin senin elinde bir yere varamayacağını görüp yeni bir
formülle kararını tashih etmeye çalışıyordu.
SEZER BU İŞİ YAPAMAYACAĞINI İTİRAF ETSİN
Belki çok demokratik değil, ama buna hakkı vardı bu insanın.
Kaldı ki Büyükerşen adını Ecevit’in aklına ilk sokan da
kendisi. O günü hatırlasın ve bu işi yapamayacağını itiraf etsin
Sezer. Genel başkanlık yüzünden Ecevit’e bile saygısızlık
yapacak kadar stres altına girdiğini hatırlasın ve 17 Mayıs
kurultayında aday olmasın. Bunu ona dostça, onu da korumak için
söylüyorum. Hem kendine, hem partiye yazık olacak, yapmasın.
Devrim Sevinay - Milliyet