Sen Atatürk'e saygı göstermezsen...

Bizi biz yapan, bizi bir yapan değerler, adına siyasetçi dediğimiz kasapların keskin dilleri arasında ha babam de babam rendelenip duruyor.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Bizi biz yapan,  bir yapan değerler, adına siyasetçi dediğimiz kasapların keskin dilleri arasında rendelenip duruyor. .

Hele şu tartıştığımız meselelere bakın!

Bir yandan "çözüm süreci", öte yandan "Milli içkimiz ayrandır" tartışması, beri yandan "Atatürk olmasa sen kimin kaçıncı karısı olacaktın" tartışmaları...

Gülsen ayıp, ağlasan komik..

Dağdakiyle barışı sağlayalım derken biz birbirimize düştük. Artık resmen çatışır hale geldik bu aptalca meseleler yüzünden.

Daha dün birbirine çaya giden, maç muhabbeti yapan, tavla atan dostlar düşman oldu. Birbirinden alışveriş yapan esnaf kanlı bıçaklı artık.

Etrafını saran ayak takımı onları pışpışlayıp yüreklendirdikçe, alkışlayıp cesaretlendirdikçe, milli ve manevi değerler politikacılar tarafından merhametsizce ayaklar altına alınıyor, eziliyor, tuz-buz ediliyor.

Öyle bir kirli savaş ki, 72 milyon çınlayan kılıçların, atılan zehirli okların varacağı menzilin dışına çıkmak istese de çıkamıyor, hedef olmaktan kaçamıyor.

Halimize bakar mısınız?

Eskiden sirklere giderdik maymun izlemek çin.

Şimdi dönüp Meclis'e bakmak yetiyor.

Her halleriyle derin muhabbeti ve hürmeti hakettiğini belgeleyen saygıdeğer vekilleri tenzih ederek yazıyorum.

Adam kelimesindeki hiçbir harfi haketmeyen, Türkiye'nin siyaseten en kutsal mekanına, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kara bir leke gibi düşen o kara suretten bahsediyorum.

Tamamen kasti bir tahrik amacıyla bir kadın bakanı hedef alıp, "Atatürk olmasaydı sen bilmem hangi adamın koynundaki kaçıncı kadın olurdun" diyen yüreği vesvese dolu zattan bahsediyorum.

Tatile giden evladının kendisine emanet ettiği mahreminde, "Gayri resmi olarak yetiştirdiği çiçekleri" gece yarısı suladığını unuttuğumuzu sanan birinin, Meclis çatısı altında Atatürk adı üzerinden diğer vekillere namus satmaya çalışması ne kadar mide bulandırıcı bir durumsa, bazı zavallıların o çiçek sulayıcıyı alkışlaması da o kadar tiksindiricidir.

O kadar aşağılıkça bir açıklama ki...

Bu açıklamanın hedefi sadece Osmanlı ve haremler değil. İslam Dini 'nin ve dolayısıyla o dinin peygamberi olan Hazreti Muhammed'in hedef alındığını kafatasının içinde zerre beyin taşıyan herkes çok iyi biliyor.

Kendi partisi içindeki seks skandallarına, kadınların Roma dönemindeki gibi birer seks kölesi niyetine kullanıldığına bakmadan etrafına pislik saçarcasına konuşan birini ciddiye alsak olmuyor, lanetleyip geçsek yetmiyor.

Ama...

Daha önce de söyledim, şimdi yeri gelmişten bir kere daha söyleyeyim.

Eğer bu ülkede inanca, kutsallara ve atalara yapılan bir saldırı var ise, yapan kadar yaptırana da bakmak gerek.

Düşünün ki..

Bu ülkede bir yandan T.C tabelaları kaldırılıp asılırken...

Bu ülkede bölünme korkusu her zihni meşgul ediyor, her yüreğe korku olarak düşüyorken...

Bu ülkede çüzüm süreci gibi çok önemli bir sorun şeffaf bir şekilde yürütülmüyorken...

Halkı bilgilendirme amaçlı tek bir söz edilmiyorken...

Hükümet üyeleri ölüm sessizliğindeyken, masanın öteki tarafında oturan Öcalan ve Karayılan alay eder gibi açıklamalarla barışı gönülden isteyenlere yenilmişlik hissi veriyorken...

Başbakan bu olaylar sanki başka bir ülkede yaşanıyormuş gibi alaycı bir tavırla, "Bizim milli içeceğimiz ayrandır. Dönün Atatürk zamanına bakın. Atatürk Orman Çiftliği'nde çocuklara bira içirildiğini göreceksiniz." diyorsa...

Sokaktaki adam bunları duyunca, "Yahu ülke yangın yeri ve başbakan bu durumda bile bu ülkenin kurucusuna kin ve nefret kusuyor" diye algılıyor meseleyi..

Etkiye tepki geliyor ardı sıra..

Sen Atatürk'ü hedef alıyorsan o Hazreti Muhammed'i, sen laikliği hedef alıyorsan o İslam Dini'ni, sen Anayasa'yı hedef alıyorsan o Kur-an'ı hedef alıyor.

Sen 19 Mayıs'ı hedef aldıkça o "Ramazan ayı"na, sen 23 Nisan'ı hedef aldıkça o "Kutlu Doğum Haftası"na, sen Cumhuriyet Bayramı'nı hedef aldıkça o "Kurban Bayramı"na sövüp duruyor.

"Hedef alma" sözü belki çok ağır kaçmış olabilir. Ama sokaktaki insan yaptıklarını böyle algılıyorsa, dönüp kendini sorgulayacaksın.

"Atatürk alkolikti ve çocuklara bile alkol içiriyordu" şeklinde anlaşılacak bir söz söylersen, karşında duran Allah'ın kendi haline bırakıp vazgeçtiği yaratık salyalarını akıta akıta, "Senin inandığın peygamber de sübyancıydı. Çocukları eş olarak seçiyordu" diye havlıyorsa, dönüp suçu kendinde arayacaksın.

Çünkü onun Rezsul'ü Zişan'a böyle aşağılıkça, böyle izansız bir şekilde hakeret etmesine vesile olan sensin. "Benim değerlerime küfredersen senin mukaddeslerine hakaret ederim" diyen birine aleni bir şekilde imkan veriyorsun.

Saygı bekliyorsan, saygı göstereceksin.

30 yıldır süren bir savaş sona yaklaşırken, yeni çatışma cepheleri açacak sözlerden uzak kalacak biri varsa, o da Başbakan'ın ta kendisidir.

Senin ecdat diye baş tacı ettiğin ataların, "Elin kapısını döversen parmakla, senin kapını döverler tokmakla.." demiş.

Sen onların öğüdüne saygı göstermezsen başkalarının saygı göstermesini nasıl ve hangi hakla bekleyeceksin.