Şemdin Sakık Öcalan'ı anlattı
Abone olBir dönem terör örgütü PKK'nın iki numaralı adamıydı. Şemdin Sakık pişmanlık yasasından yararlanmak için çıktığı duruşmada eski lideri Öcalan'ı bakın nasıl anlattı?
Terör örgütü PKK'nın sözde üst düzey sorumlularından Şemdin
Sakık, mahkemede yaptığı savunmada, ''PKK Abdullah Öcalan'ın
ailesi, çiftliği, aşireti, çetesi, tarikatı ve mafya şebekesiydi''
dedi. Pişmanlık Yasası'ndan yararlanmak amacıyla yaptığı başvurunun
değerlendirilmesi amacıyla Diyarbakır 4 No'lu Ağır Ceza
Mahkemesi'nde duruşma yapıldı. Sakık duruşmada, okuduğu 10 sayfalık
savunmasını mahkemeye sundu. Sakık savunmasında şu ifadelere yer
verdi: ''Şefimizin ikinci, üçüncü adamları yoktu. Hatta adamları
bile yoktu. İkinci adamları yerine soytarıları, hizmetçileri ve
dalkavukları vardı. Soytarı ve hizmetçilik görevi kadınlara,
dalkavukluk ise erkeklere verilmişti. Örgüt içinde ikinci adam
yoktu. Zira mensubu olduğum örgüt Apocular ismiyle ortaya çıkmış ve
son ana kadar tek kişinin örgütü olarak kalmıştı. Bu oluşumda
ikinci adam kurumu olmadığı gibi böyle bir söylemde bulunmak bile
kendi başına bir suçtu. Hatta lider dediğimiz şefe benzer
hareketlerde bulunmak (parti önderliğini taklit ediyor, yerine göz
dikmiş) değerlendirmesine ve o kişinin sert biçimde
cezalandırılmasına neden olunuyordu. Hatta Öcalan gibi konuşmak
yaşamak, hareketlerde bulunmak ona benzemeye çalışmak bile suçtu.
Bu zat hep 'ben' kelimesini kullandığı için bu hitap tarzı
militanlara yasaklanmış ve 'ben' yerine 'biz' demek zorunda
bırakılmışlardı. PKK Abdullah Öcalan'ın ailesi, çiftliği, aşireti,
çetesi, tarikatı ve mafya şebekesiydi. Kendisini tek adam sanan
birisi vardı ama kesinlikle ikinci adam yoktu. Bir tane bir ve
sayısız sıfırlar vardı. yarım adamlar bile yoktu.'' Sakık,
1978-1990 yıllarında PKK'nın en üst yönetim organının politbüro
olduğunu ve sosyalist ideolojiyi özümsediğini ve sosyalizmin
müritliğine erdiğini belirterek, 7 ya da 9 kişiden oluşan bu sözde
kurumun görevinin terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın
talimatlarını örgüt kararına dönüştürme ve örgütü bu talimatlar
doğrultusunda sevk ve idare etme olduğunu kaydetti. PKK'nın oluşum
ve işleyiş tarzından haberdar olanların, bu oluşumun belli
kuralları ve yerleşik ilkeleri olmadığını tümüyle Abdullah
Öcalan'ın dudaklarından dökülen çelişkili cümlelerle yönetildiğini,
teşkilat modellerinin kağıt üzerinde kaldığını ya da sürekli
dağılıp bozulduğunu bildiklerini belirten Sakık, ''Yine bilinir ki
gelmiş geçmiş örgüt başları arasında en çok arkadaşını öldürten
adam unvanı Öcalan'a aittir. Bunların yaklaşık otuz tanesinin
dramını Apo isimli kitabımda yazdım. Ve şimdi size soruyorum böyle
bir psikopatın oluşturduğu yönetimleri ciddiye almak ne kadar doğru
olabilir'' dedi. -SADDAM HÜSEYİN'İN MECLİSİ GİBİ...- Sakık
savunmasında, örgütün merkez komitesinin 30-35 kişiden oluştuğunu
ve kimlerin komitede yeralacağını terör örgütü elebaşı Öcalan'ın
belirlediğini kaydetti. Terör örgütü elebaşı Öcalan'ın istediği
zaman istediği kişinin görevine son verdiğini kaydeden Sakık, şöyle
devam etti: ''Bu komite kağıt üzerinde etkili, yetkili; ama pratik
olarak Saddam Hüseyin'in meclisinden pek farklı değildi. Örgütün
bütün önemli kararlarını Abdullah Öcalan ya da örgüt kongreleri
verir. Örgütte olduğum dönemde toplam 5 kongre yapıldı. Bir
tanesine tek katıldım. 1995-96 kışında bulunduğum Kuzey Irak'ta
merkez karargah denilen kampın askeri işleriyle görevlendirildim ve
iki ay sonra tutuklandım. Öcalan'ın militanları tasfiye etme
tarzına aşina olanlar bu görevin neden bana verildiğini bilirler.
Buna yükseltip sonradan düşürme taktiği derler. Yüksekten düşürülen
daha çok incinir ve kırılmadık yer kalmaz. Bu bir görev değil,
tuzaktı. Örgütün üst düzey sorumlularının kimler olduğunu öğrenmek
istiyorsanız bunu tespit etmek çok kolaydır. Suriye, Irak ve İran
kamplarından çıkmayan Türkiye sınırlarını geçmeyen ya da sınıra
yakın alanlarda görevlendirilen kadrolar üst düzey ve dolayısıyla
yaşatılması gereken militanlardır. Türkiye'nin içlerine doğru
savrulan riskli bölgelere gönderilen militanlar ise gözden
çıkarılanlardır. PKK'da bir kişinin ölmesi gerekiyorsa ona bölge
sorumlulukları verilir ve riskli bölgelere gönderilir. Bana hep
böyle yapıldı. Üst düzey sorumlu olduğum için değil, bir an önce
tasfiye olmam gerektiği için bölgeden bölgeye dolaştırıldım.''