Selahattin Demirtaş ve HDP'lilere bir önerim var!

Epey zamandır gerek ulusal, gerek sosyal medyada uygulanan "Algı Operasyonları"ndan bahsedip duruyorum.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Epey zamandır gerek ulusal, gerek sosyal medyada uygulanan "Algı Operasyonları"ndan bahsedip duruyorum.

Gezi olaylarıyla beraber yalan yanlış haberler sırf algı operasyonu için milletin koynuna birer yılan gibi sokuldu. Kimi iddialar kan dondurucu derecede inandırıcı görünse de, desteksiz atılan yalan yorumlar belleklere kazındı.

O dönemleri hatırlayın!

"Panzerin üzerinden geçtiği kolum koptu, acil yardım" diye numara çeken çocuğun mesajını içinde sanatçıların olduğu binlerce kişi paylaşmıştı.

Neler yoktu ki...

"Polis silah sesleri duyulmasın diye gece saat 03.00'dan sonra aramıza testereyle dalacak ve hepimizi kesecek" mesajını paylaşan vitaminsizler bir tarafta, "48 saat direnirseniz AB yasaları gereği hükümet düşecek" diyen Yılmaz Özdil çakmasına inanan hobbitler diğer tarafta...

Bugün bu mesajları yazan ve paylaşanların hepsi toplumun milli sazan ilan ettiği isimler olarak nam salmış durumda...

17/25 Aralık döneminde de benzer algı operasyonlarına tanıklık ettik.

Hep söylerim.

17 Aralık operasyonunu yapanlar, 25 Aralık operasyonuna kalkışmasa, mesele devasa bir yolsuzluk operasyonu olarak anılacak ve büyük ihtimalle AK Parti Hükümeti bir sonraki seçimde sandığa gömülecekti. Ancak gözünü hırs bürümüş cuntacı polis, savcı ve hakimler Erdoğan ve oğlunu da içeri tıkmak için harekete geçince, meselenin bir darbe olduğu anlaşıldı ve millet buna izin vermedi.

Hal böyle olunca öyle tuhaf yalanlara, öyle gülünç iddialara sarıldılar ki cemaatin alt tabanındakiler bile yazılanlara isyan etti.

Mesela Önder Aytaç'ın, "Cinci hocalar halk ekmeğe üflüyor. Onu yiyen insanlar da AK Parti'ye oy veriyor" şeklindeki zırvası bugün bile en büyük kahkaha kaynağı... "Peygamber efendimiz beni ziyaret etti" diyen polislerle, "Peygamberimiz rüyama geldi ve twitleri iki katına çıkarın dedi" diyen maklubeci abilerin palavraları da az eğlence kaynağı olmadı.

Şimdilerde bir başka algı operasyonu ile karşı karşıyayız.

Kimileriniz twitter'dan, "Korkma, titre, zıpla, hopla" diyen avanak Fuat Avni'den bahsettiğimi düşünebilir ama değil.

51 masum insanın katili Selahattin Demirtaş'tan bahsediyorum.

"Türkiye IŞİD'i kurdu ve destekliyor" yalanı tutunca, toplumun tüm sözlerine inanacağını  düşünmüş olacak ki bu aralar yeni palavralar sıkıp duruyor. PKK ve yardakçılarının kurtarılmış bölge ilan ettiği Cizre'de bir soykırım yapıldığını iddia ediyor.

Onun bu desteksiz atışını desteklemek için çabalayan yandaşları ise sosyal medyada akıllara ziyan paylaşımlarda bulunuyor.

Kimisi "Bunu Tayyip yaptı" diyerek Beşar Esad'ın bombaladığı kasaba fotoğraflarını paylaşıyor. Kimileri ise Filistin ve Suriye'de yaşanan katliamları Cizri'de yaşanmış gibi servis ediyor.

Peki bunlara inanan yok mu?

Olmaz olur mu? Yani bir dönem iş dünyasını parmağında oynatan TÜSİAD eski başkanı Boyner hanımefendi bile bu yalanlara inanıp iktidara "Bu katliamı durdur" diye sallıyor.

Böyle bir çıldırmışlık hali işte...

Düşünün ki birisi Gazze'deki abluka yüzünden toprağa verilemediği için derin dondurucuda tutulan bir çocuğun fotoğrafını paylaşıyor. Hemen altına, "Devlet çocuğumuzu öldürdüğü gibi toprağa vermemize de izin vermiyor. Derin dondurucuda muhafaza ediyoruz" dedikten sonra devam ediyor: "Elektriğimiz, suyumuz yok. Burada katliam yapılıyor" diye not düşüyor!

Bir insan evladı çıkıp, "Elektriğin olmadığı yerde derin dondurucunun fişini nerene takıyorsun" diye sormuyor.

İş bununla kalsa iyi...

Son olarak Yahudi soykırımının anlatıldığı Piyanist filminden bir kareyi Facebook'ta paylaşarak, altına "Cizre'deki olaylarda ailesi katledilen evi yıkılan bir hewalimiz" yazdılar.

Fotoğraf filmin afiş fotoğrafı iyi mi?

Güleceksiniz ama bu fotoğrafa bile inananlar çıktı! Hatta bu olayla dalga geçen birileri Yeşil Yol filmindeki dev zencinin fotoğrafını yayınlayıp, "Dayak yiye yiye morardıktan sonra zindana atılan hewalimiz" dedi, ona da inandılar!

Birileri pek tabi ki bu filmleri izmelediği için bu algı operasyonlarına inanabilir, bunu kınamıyorum. Asıl mesele bu fotoğrafların ve iddiaların yalan olduğunu bile bile yalana aracılık eden kelli felli işadamı, sanatçı ve gazeteciler...

Erdoğan yüzünden hepsinin şükülü kaymış durumda...

MHP'liler sokakta buldukları ülkücüyü Kürt diye dövüyor, HDP'liler AK Parti binası diye kendi binalarını yakıyor. Demirtaş milleti miting arası cumaya davet ediyor. Yılların Perinçek'i bile namaza başladı!

Gerisini siz hesap edin!

Görünen o ki Cizre, Yüksekova ve Sur ilçeleri üzerinden daha pek çok yalan köpürtülecek. Selahattin Demirtaş epey zaman daha, "Biz barış istiyoruz ama polis ve asker katliam yapıyor" diyerek milletin aklıyla dalga geçecek.

Şayet Selahattin Demirtaş devletin katliam yaptığı iddiasında samimiyse benim kendisine küçük bir önerim var.

Mesela bir kaç saatliğine polis veya asker kıyafeti giyinip Diyarbakır'ın herhangi bir yerinde eşi ve çocuklarıyla beraber alışveriş yapsın.

Ya da bir askeri araca binerek askerlerin geçtiği mayınlı yollardan geçsin. O da olmazsa bir polis aracına binip şehir içinde bir kaç tur atsın!

Bu sırada bir başka ilçede ise polis ve askerler maske taksın ve birer militan gibi ellerindeki molotofları polis araçlarına atsın.

Bakalım önce Selahattin Demirtaş mı bir mayın veya roketatar sayesinde paramparça oluyor. Yoksa molotof atan polisler mi katliama maruz kalıyor.

Eminim ki polisler molotof atanları tazyikli su ve gaz bombaları ile dağıtırken, Selahattin Demirtaş'ın hayatı bir kaç saat içinde son bulacak!

Anlayacağınız Cizre'de katliam falan olmuyor.

Peki ne mi oluyor?

PKK silah bırakıyor! Daha doğrusu Türk Silahlı Kuvvetleri, silah bırakmayan, namlusunu kendisine ve devlete doğrultan PKK'ya silah bıraktırıyor.

Tam da hakettiği şekilde, yani vurarak!