Selahattin Demirtaş, mektup yolladı! Kendisini ve muhalefeti eleştirdi
Abone ol"Geçmişteki siyaset tarzımız, söylemimiz, pratiklerimiz konusunda özeleştirel yaklaşmak gerektiğine de samimiyetle inanıyorum." diyen HDP eski Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Muhalefet topluma güven vermek istiyorsa özeleştiriden kaçmamalı, olgun bir şekilde özeleştiri verebilmelidir." düşüncesini dile getirdi.
Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, cezaevinden
gazetecilere gönderdiği mektupta hakkındaki iddialara yanıt verdi.
Demirtaş, avukatları aracılığıyla paylaştığı belgelerde aleyhine
olan delillerden birinin, sahte Twitter hesabından yapılan
paylaşımlar olduğunu yazdı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
Büyük Dairesi'nin 'derhal tahliye edilmeli' kararını verdiği
Demirtaş, dava süreciyle ilgili bilgi verdi ve hakkındaki iddialara
ilişkin dikkat açıklamalar yaptı.
'Özeleştiriye açığım' mesajı
Mektubunda "Dışarıda HDP üzerinden, özellikle de benim adım üzerinden zaman zaman yoğun tartışmalar yürütülüyor" ifadelerini kullanan Selahattin Demirtaş, şunları kaydetti: Cezaevi imkanları ölçüsünde, tüm gelişmeleri takip etmeye çalışıyorum. Elbette bana ve HDP‘ye yönelik eleştirileri büyük bir saygıyla karşılıyor, eleştirilere değer veriyor, onları anlamaya çalışıyorum. Geçmişteki siyaset tarzımız, söylemimiz, pratiklerimiz konusunda özeleştirel yaklaşmak gerektiğine de samimiyetle inanıyorum. Ayrıca bunu tüm siyasetçilerin yapması gerektiği kanaatindeyim. Bizler dört dörtlük siyaset yaptığımızı iddia edersek sadece kendimizi kandırmış oluruz. Nihayetinde Türkiye bugün bu haldeyse her siyasi aktörün kendi ölçüsünde sorumluluğu var, buna muhalefet de dahil. Barışı sağlayamadık, demokrasi getiremedik, ekonomi çöktü, toplum ağır bedeller ödüyor. Başarılı olsaydık bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Durum bu kadar nettir. Bence bu saatten sonra mazeretlerin arkasına sığınmanın da bir anlamı yok. Muhalefet topluma güven vermek istiyorsa özeleştiriden kaçmamalı, olgun bir şekilde özeleştiri verebilmelidir.
"Medya ve yargı eliyle yürütülen bir linç kampanyası"
Beş yıldır kendisi ve HDP üzerinden sistematik bir şekilde
iftira kampanyası düzenlendiğini belirten Demirtaş, şu ifadeleri
kullandı: Hükümetin sistematik şekilde yürüttüğü kampanya bir
eleştiri kampanyası değil, iftira ve kumpasa dayalı, medya ve yargı
eliyle yürütülen bir linç kampanyasıdır. Benimle ilgili medyada
yazılan, çizilen, söylenen neredeyse her şey, bariz bir yalan ve
iftiraya dayanmaktadır.
Hakkımdaki tüm kumpas suçlamalarını mahkemelerde bir bir çürüttük ve bunları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde de ortaya koyup haklı bir şekilde davayı kazandık.
'Rapor: Demirtaş’ın 107 görüntünün hiçbirinde yok'
Demirtaş, avukatları aracılığıyla paylaştığı dava dosyalarında da hakkındaki iddialara yanıt verdi. Konuşmalarının çarpıtıldığını belirten Demirtaş, bunların tam metinlerini paylaştı.
19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davanın iddianamesinde, Demirtaş’ın, olaylı geçen çok sayıda izinsiz gösteriye bizzat katıldığı belirtilerek, 107 adet görüntü kaydı, dava dosyasına eklenmişti. Demirtaş’ın avukatlarının talepleri üzerine yargılamanın üçüncü yılında görüntüler bilirkişiye gönderilmişti.
Demirtaş’ın paylaştığı, avukatlarının hazırladığı dosyalarda bilirkişinin raporu da yer aldı. Raporda, Demirtaş’ın 107 görüntünün hiçbirinde olmadığı kaydediliyor.
'Mektubun sahte bir delil olduğu tespit edilmişti'
Demirtaş’a yöneltilen suçlamalardan birisi de KCK yöneticisi Sabri Ok'tan mektupla talimat aldığıydı. Demirtaş'ın avukatları aracılığıyla paylaştığı belgelerde konuyla ilgili şu ifadeler kullanıldı: 19. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davanın iddianamesinde Sn Demirtaş’a yöneltilen suçlamalardan biri de Sabri Ok adlı bir KCK yöneticisinden mektupla talimat aldığı iddiasıdır. Söz konusu mektubun hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş sahte bir delil olduğu, Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, Sn. Gültan Kışanak‘ın aynı iddiayla yargılandığı davada tespit edilmiştir.
Bunun yanı sıra, söz konusu mektubun gönderildiği iddia edilen aile de bu iddiayı, polise verdiği ifadede açıkça reddetmiştir. Söz konusu mektubu aileye götürdüğü iddia edilen Ali Oruç yargılanmış ve bu suçlamadan beraat etmiştir. Ancak sahteliği kesinleşen ve hakkında beraat kararı verilen, olmayan bu mektup, bütün bunlara rağmen Sn. Demirtaş hakkında hazırlanan iddianamede delil olarak konulmuştur.
'Sahte Twitter hesabındaki paylaşımlar delil oldu'
Gazetecilerle paylaşılan dosyalarda Demirtaş'ın da içinde bulunduğu çok sayıda kişiye açılan davaya da değinildi.
İddianameyle ilgili olarak "7 Ocak 2021 tarihinde açılan davanın 3 bin 530 sayfalık iddianamesinde Sn. Demirtaş aleyhine olan iki adet somut delilden biri, kendisine ait olmayan sahte bir Twitter hesabından atıldığı iddia edilen tweetlerdir" denildi.
'PKK terör örgütü değildir' dedi mi?
Selahattin Demirtaş’a yöneltilen suçlamalardan birisi de, yaptığı ileri sürülen "PKK terör örgütü değildir" açıklaması. Paylaşılan belgelerde, Demirtaş’ın sözlerinin çarpıtıldığı savunuldu. Söz konusu konuşmanın 24 Nisan 2012 tarihinde ABD’nin başkenti Washington DC’de bulunan Brooking Enstitüsü'nde Demirtaş’ın katıldığı bir panelde söylendiğinin belirtildiği açıklamada, konuşmanın dökümü paylaşıldı. Buna göre Demirtaş konuşmasında PKK’nın silahlı mücadeleyi seçmiş bir örgüt olduğunu kaydetti ve “Bizim PKK ile aramızda organik bir ilişki, organik bir bağ hiçbir zaman olmadı” ifadelerini kullandı.
Paylaşılan belgelerde konuşmanın dökümü şöyle aktarıldı:
“Soru: Burada dikkate alınması gereken bir olay, 800 kiloluk bir gorilin odada olması ve o da PKK. Yani, bu, sizler kendi pozisyonunu nasıl açıklıyorsunuz? Siz PKK’ye ne kadar yakınsınız? PKK’nin kullandığı yöntemleri nasıl görüyorsunuz? Bu konudaki sizin düşünceniz önemli.
Demirtaş: Evet, şimdi, her şeyden önce, PKK 30 yıldan daha fazla bir süredir Kürt sorunu, Kürt halkının hakları için silahlı mücadele yöntemini seçmiş bir örgüttür. Biz PKK’yi silahlı bir halk hareketi olarak tanımlıyoruz. Biz bugüne kadar, 1990’dan bugüne kurulmuş hiçbir partimiz, PKK’yi terör örgütü olarak tanımlamadı. Çünkü halk tarafından da desteklenen ama şiddet yöntemini tercih etmiş bir örgüt olarak tanımladık kendisini.
Ancak bizler, şiddeti bir çözüm yöntemi, silahı da bir çözüm yöntemi olarak tercih etmediğimiz için, 1990’dan bu yana demokratik siyasal mücadele yürüten bir partiyiz. Ve bizler, partimize oy veren insanların çok önemli bir kısmının da aynı zamanda PKK’ye sempati duyduğunu da biliyoruz.
Ancak bizim PKK ile aramızda organik bir ilişki, organik bir bağ hiçbir zaman olmadı. Sein Fein-IRA ilişkisinde olduğu gibi iç içe geçmiş örgütler değiliz. Biz PKK’yi doğrudan veya dolaylı, hiçbir şekilde temsil etmiyoruz. Biz BDP olarak, aldığımız oylarla elde ettiğimiz meşruiyete ve taleplerimize dayanarak kendi partimizi, sadece kendi yönetimimizi temsil ediyoruz.
Ancak şunu da biliyoruz ki, PKK de Orta Doğu’da ve Türkiye’de özellikle, bir realitedir. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümü sürecinde, dikkate alınması ve bir şekilde temasa geçilerek ikna edilmesi gereken bir aktördür diye düşünüyoruz.
Ve biz bu siyasi çözüm sürecinde, önerdiğimiz bu siyasi çözüm sürecinde, aynı zamanda barışın da gerçekleşmesi için, eş zamanlı olarak mutlaka ama mutlaka PKK’nin de ikna edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ve bu siyasi çözüm arayışları sırasında da mutlaka silahların susması akan kanın durması gerektiği inancındayız.