Selahattin Demirtaş: Dışarıda olsaydım 24 Haziran’da yüzde 20 alırdım
Abone olHDP’nin eski eş başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu davada duruşmaya katılarak savunma yaptı. Demirtaş, ''Ben dışarıda olsaydım iddia ediyorum yüzde 20 oy alacaktım. Oyların korunması konusunda da çaba harcardım. Partimi daha iyi hazırlayabilirdim.'' dedi.
HDP’nin eski eş başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu
davada duruşmaya katılarak savunma yaptı. Kasım 2016’dan bu
yana Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan Demirtaş hakkında ‘terör
örgütü kurma ve yönetme’, ‘örgüt propagandası’ ve ‘suç ve suçluyu
övme’ iddialarıyla 142 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti.
Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava, Demişrtaş hakkında Meclis’e gönderilen 31 fezlekeden oluşturulmuştu. Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre Demirtaş, SEGBİS’le duruşmaya katılarak ifade verdi.
HDP’li siyasetçinin ifadesinden satır başları şöyle:
* 24 Haziran seçimleri doğrudan benim yargılandığım dava dosyası
üzerinden büyük bir algı operasyonunun yapıldığı, yürütmenin
müdahalesinin gerçekleştiği bir seçim kampanyası şeklinde
gerçekleşti. Bunun delillerini sunacağız. Mahkemede savunma yapmaya
başladığım ilk duruşmadan bu yana ısrarla şunun altını çizdim.
Bizler, HDP vekilleri, tutuklanmadan, dokunulmazlıklarımız
kaldırılmadan çok büyük algı operasyonları yapıldı. Bunu uzun uzun
anlattım sizlere. Dokunulmazlığımızın kaldırılması sürecinde nasıl
bir siyasi tavır konulduğunu söylemiştim. 6-8 Ekim olayları ile
ilgili nasıl bir algı yaratıldığını anlatmıştım. Mahkemenizin
yapılan algı operasyonunun tamamına hakim olmadığından yola
çıktığını tek tek anlatmıştım. 24 Haziran seçim sürecinde anlatmama
gerek kalmayacak şekilde sizlerin gözü önünde algı operasyonları
zirveye çıkarıldı.
* Daha benim hakkımda hüküm vermeden meydan meydan, televizyon
televizyon dolaşarak bu ülkenin cumhurbaşkanı, bakanları bazen
günde iki-üç şekilde beni suçlu, katil ilan ettiler. Bu süreç
gözleri önünde sizlerin kulaklarının duyabileceği şekilde
gerçekleşti. Algı operasyonlarını anlatırken tam da bunu anlatmak
istiyorum. Mahkemenin mahalle baskısı altında kalmadan adil
yargılama yapması konusunda uyarıda bulunmuştum. Ben algı
operasyonlarını yeterince anlattığımı düşünüyordum. Ama gördüm ki
bu konuda sessiz kaldınız, verdiğiniz kararla sessiz kaldınız.
Sadece sessiz kalmadınız bu algı operasyonlarının zeminini
yarattınız, buna ortak oldunuz.
CEZAEVİNE SORDUNUZ
* (İki suçlama) Biri örgüt yöneticiliği diğeri Kobanê
olayları. 6-8 Ekim olayları nedeniyle en fazla beni bir yıl tutuklu
tutabiliyordunuz ve bu süre en fazla bir buçuk yıl tutuklu
tutabiliyordunuz. Ama bir buçuk yılı da geçtikten sonra tutukluluk
kararının devamına karar verdiniz. Örneği görülmemiş bir şekilde
Edirne Cezaevi’ne müzakere yaptınız. Demirtaş’ın 6-8 Ekim
olaylarından dolayı mı cezası infaz ediliyor yoksa yöneticilikten
mi? Mahkemeniz tutuklamayı infaz sürecinin devamı olarak
değerlendirdi. Bunu siz sordunuz ilginç bir şekilde, Edirne Cezaevi
karar verdi. Demirtaş’ın tutukluğunun örgüt yöneticiliğinden infaz
edildiğini söylediler. Tutukluluğum infaz ediliyormuş. Mahkemenizin
kafasına bu absürtlük ve usulsüzlük yatmış olacak ki, yeni bir
karar verdiniz. 6-8 Ekim olaylarından dolayı ek savunma istediniz.
Anlamı şuydu; seni asliye cezalık olmaktan çıkardık ağır ceza
yargılaması üzerinden tutukluluğunu sürdürüyoruz.
* 6-8 Ekim olayları nedeniyle 32 kişi yargılanıyoruz, bunların tümü asliye ceza ile yargılanırken beni olağanüstü bir yaklaşımla ağır cezaya soktunuz. 6-8 Ekim olaylarından dolayı beni tahliye etmeniz gerekiyordu. Neden mahkemeniz bu kadar hukuksuz olarak, usulü çiğneyerek bir sanık ve siyasetçi olarak haklarımı çiğneyerek bunu yapmak durumunda kaldı?
* Ben siyasetçiyim ve 14 yıldır siyasetle aktif olarak ilgileniyorum. Gençlik kollarından beri partimde siyaset yapıyorum. Biz seçime hazırlanırken yargı da seçime hazırlanmış meğerse. 6-8 Ekim’den dolayı beni tahliye etmemek için benim üzerimden algı operasyonlarının yürütebilmesi için bu kararın alındığını düşünüyorum. Bana karşı özgür bağımsız bir yargılama yapılıp yapılmayacağı konusunda haklı bir kanaat oluştu. 6-8 Ekim olaylarında terörle mücadele kapsamına sokup beni suçlamamış olsaydı ben tahliye olacaktım ve kimse seçim meydanlarında ‘Demirtaş katildir’diyemeyecekti. Siz Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden birine müdahale ettiniz, taraf oldunuz ve bu kararın altına imza attınız. Ben partim tarafımdan aday oldum ve avukatlarım tahliyem yönünde başvuruda bulundu.
DEFALARCA FIRSATIM OLDU KAÇMADIM
* Seçim kampanyası hepi topu 40 gün sürdü. Sizin
değerlendirmemiz bir hafta sürdü ve ikiye karşı bir oy ile
tutukluluğumun devamına karar verdiniz. Rejim değişikliğine ve
sistem değişikliğine yol açabilecek seçimde etkili olabilecek
cumhurbaşkanlığı adaylarından birinin tutuklu olması gerektiğine
karar verdiniz. Üyelerden biri toplumsal vicdana uygun bir gerekçe
yazdı. Adil ve serbest seçim hakkı, benim yargılamada gelinen
aşamada ağır basan şey milletin iradesidir. Siz beni serbest
bırakıp seçim akşamı yeniden tutuklayabilirdiniz. Kaçacak durumda
değildim, kaçsaydım defalarca fırsatım oldu ama kaçmadım. Efendim
delillerin toplanmamış olması, katalog suç diyerek seçimlerin
kaderini belirleyebilecek bir cumhurbaşkanı adayının tutukluluğuna
karar verdiniz. Burada iki kişilik bir hücrede avukatlarımın,
partimin ve ailemin desteği ile günlük mesajlarla kampanyayı
yürüttüm. Bir aday devletin ve milletin bütün imkanlarını,
uçaklarını, parasını, medyasını, hazinesini, valilerini,
kaymakamını, ordusunu ve hatta yargısını kullanarak kampanya
yürütürken tam bir güç ve kudret gösterisi içinde her gün miting
yaparken, ben içeride tweet atmak zorunda kaldım. Bunun nedeni
heyetinizin verdiği karardı. Bunu Başbakan, Cumhurbaşkanı
yapamazdı.
DERDİMİ ANLATAMADIM
* AYM, Anayasa’yı korumakla yükümlü en üst yargı organı. Dört ay
geçmesine rağmen dosyamı ele almış değil. Durum bu kadar vahim.
Seçimler olup bitti Anayasa Mahkemesi benim tutuklu olup olmamam
gerektiği konusunda karar veremedi. Dosyayı ele alamadılar.
Ne ‘Demirtaş tutuklu kalacak’ ne de ‘Tahliye
olacak’diyebildiler. Seçim olup, bitti. Türkiye yeni bir rejime
geçti mahkeme daha yeni Adalet Bakanlığı’na görüş sormuş.
* Bunlar çok önemli sayın başkan. Ben 142 yılla mahkemenizde yargılanıyorum. Bütün bunlar Türkiye’nin gözü önünde olup bitiyor. Sizler yargıçsınız, sizlerle kişisel bir husumetimiz yok. Yargıçlar ülkelerin kritik dönemlerinde önemli roller üstlenmesi gereken kişilerdir. Türkiye’de rejim değişti. Bu durumda yargının da sorumluluğu var. Biz Türkiye’nin aydınlık geleceğinin önünü açabilirdik. Türkiye tek adam rejimine geçmeyebilirdi.
* Ben kapitalizmi savunmuyorum. Geçmişimden beri solcuyum ve sol ekonomiyi savunuyorum. Ama biliyordum ki Türkiye gibi bir ülke bu kapitalizmi kaldıramaz, kriz olur. Ben derdimi anlatamadım çünkü tek bir miting yapamadım, tek bir kanala çıkamadım. Ben AKP’yi ve Erdoğan’ı ülkenin düşmanı olarak görmüyorum ama anlamıyorlar, tehlikenin farkında değiller.
AYNI GEMİDE DEĞİLİM
* Türkiye direksiyonunu yargı bağımsızlığına çevirmek
zorundaydı. Kaldı ki Erdoğan kazansa bu demokratik bir ortamda
olmak zorundaydı. Ama yargı aldığı karar ile tek bir adamın
kazanması için taraf tuttu. Bana karşı taraf tuttu. Yargı bir
cumhurbaşkanı adayına, ‘Sen bizim adayımız değilsin, sen içeride
kalacaksın, çünkü sen etkili bir kampanya yürütebilir ve Erdoğan’ın
kazanmasını engelleyebilirsin’ demiş oldu.
* Aynı yargı benim kişisel başvurumu inceleyecek, benim hakkımda
karar verecek. Bu yargı, cumhurbaşkanı adayı olmuş bir adayı
tahliye etmeyen bir yargı bundan sonra nasıl benimle ilgili adil
karar verebilir. Bunun mümkün olmayacağını anlatacağım. Mevzu ben
değilim, şahsımı kurtarmak için değil. Ben burada kendimi değil
toplumu, halkı savundum. Ezilenlerin ülkesi olan Türkiye’yi ve
demokratik geleceğini savundum. Sanki ekonomik kriz zembil ile
düştü gibi. Hayır, ekonomik kriz
bağırıyordu, ‘Geliyorum’ diyordu.
BATIRILMAK İSTENEN GEMİ VAR
* Şimdi ‘Aynı gemideyiz’ diyorlar. Ben de adaydım,
aynı gemide değilim. Ben talancıların, ülkeyi soyanların gemisinde
değilim. Aynı gemide değiliz. Türkiye’nin büyük çoğunluğu bir
gemidedir ve bu gemi şu anda batırılmak istenen gemidir. Diğer
kesim lüks gemisindedir, onlar batmayacaklar. Krizi çıkaranlar ile
aynı gemide değiliz. Türkiye’nin ezilenlerinin tarafında ve onların
gemisindeyiz.
DIŞARIDA OLSAYDIM YÜZDE 20 OY ALIRDIM
* Ben cumhurbaşkanı adayı olarak bunları anlatabilirdim. Bunları
anlatabilseydim cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları bu olmayacaktı. Bu
seçimlerin sonuçları manipülatiftir ve YSK son birkaç seçimdir
şaibeli işler yapmıştır. Ben bu seçimleri meşru kabul etmiyorum
etmeyeceğim, toplum da etmeyecek. Ben dışarıda olsaydım iddia
ediyorum yüzde 20 oy alacaktım. Oyların korunması konusunda da çaba
harcardım. Partimi daha iyi hazırlayabilirdim. Arkadaşlarımız canla
başla çalıştılar, onları kutluyorum. HDP bütün saldırılara rağmen
seçimden zaferle çıktı. Halkımızın dirayeti ve HDP’nin güçlü çıkışı
ile o kriz aşıldı. Ben dışarıda olsaydım sonuç farklı olacaktı.
EKONOMİDE ÇIKIŞIN YOLUN DEMOKRASİDİR
* Ekonomi kendi çöküşünü hızlandırdı, düzelmesi mümkün değildir.
Çıkışın yolu demokrasidir, yeni bir model inşasıdır, Kürt sorununda
barıştır, silahsız şiddetsiz bir çözümdür, yargı reformudur.
Yargıçlar serbest bırakılmalıdır, medya özgür olmalı, tutuklu
gazeteciler serbest bırakılmalıdır. Böyle olursa ancak ülke
ekonomisi düzelir. Aksi takdirde ekonomik olarak çökecek, bunun
bedelini herkes ödeyecek. Siz de ödeyeceksiniz Sayın Başkan, biz de
ödeyeceğiz. Bunun müsebbibi yargının vermiş olduğu kararlardır.
* Seçim döneminde aleni bir şekilde dosyama müdahale edildi. Tek
tek okuyacağım SEGBİS tutanaklarına geçmesini istiyorum.
Anayasamızın 138 ve AİHS 18’inci maddesine aleni bir şekilde aykırı
bir şekilde dosyama müdahale edildi. Siz bunları duydunuz, siz de
seçmensiniz bu ülkede. Milli iradenin bir parçasınız. Nasıl başladı
anlatayım. Biz mahkemenize başvuru yaptık, mahkemeniz tahliyemi
reddetti. Avukatlarım AYM’ye taşıdılar. AYM dosyayı hızla ele aldı
ve karar vereceklerdi. Bu duyuldu tabii ki, ben bilgi sahibi isem
herkes bilgi sahibi ve hızla buna müdahale edildi. Aleyhime
kampanya başlatıldığı tarih ile AYM’nin dosyamı raportöre
gönderdiği tarih aynıdır. Şöyle başladı. 9 Mayıs 2018… Ben
cumhurbaşkanı adayıyım, tutukluluk halimin devamına karar verilmiş
ve Erdoğan kendi kampanyasını başlattı. Bahçeli’nin de açıklaması
oldu. Bahçeli’nin 12 Mayıs tarihinde kendi hesabından attığı tweet
şöyle: ‘Öyle ki Demirtaş’ın serbest bırakılması için bir çaba
görülüyor. Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiğini söylüyorlar
sürekli bu çok yanlış.’“
* Erdoğan, 10 Haziran tarihinde Kocaeli’nde mümkün olsa beni idam edeceğinin açıklamasını yapıyor. Aday olması için ehliyetimin olması gerekir diyor. Kendisi en büyük yargıç ya. Ona bu zemini sunan sizin mahkemenizdi. Ama ehliyeti olan bendim ben. Benim üniversite diplomam var. Dört yıllık hukuk bitirdim, bu beyefendinin bir tek üniversite arkadaşı yok çünkü ehliyeti yok.
* Yargı masumiyeti, masumiyet karinesi… Bunların hepsini geçtim ama insan mert olur. Elini kolunu bağlayıp içeriye attığınız bir insan hakkında bunları söylemek mertlik midir? İnsanın düşmanı mert olmalıdır ama bunlar namertçe yaptılar. Dışarıda olsaydım bunların cevabını verirdim. Beni Davutoğlu’na sorun o beni iyi tanıyor. Meydanlarda esip gürlemeye çalışırken her seferinde bize takıldıklarını çok iyi biliyorlar. Buna engel oldunuz.”