Selahattin Demirtaş 6'lı Masa'ya sert vurdu! 'Kendinize gelin artık! Hiç mi utanmıyorsunuz?'
Abone olMuhalefetin 6'lı Masa'sının HDP konusundaki kafa karışıklığına HDP'nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş sert çıktı. "Karasız seçmenden daha kararsızmışsınız, lütfen artık kendinize gelin" diyen Demirtaş, "Şu perişan haldeki on milyonlara bakıp da hiç mi utanmıyorsunuz? Ben siyasetçi olarak çok mahcubum" ifadelerini kullandı.
Edirne F Tipi Cezaevi’nde 5,5 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan
eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yayınlanan yeni
yazısında muhalefeti adeta topa tuttu. "Peki muhalefet bu yüzde
70’lik kitleye ne diyor?" diye soran Demirtaş,
yazısında "Henüz derli toplu şekilde bir arada duracak ve
ortak bir söylem üretip ortak bir sloganda “Voltran*”ı
oluşturamadıkları için aslında hiçbir şey söylemiyorlar. O kadar
çok ve gereksiz şeyi tam bir kakafoni şeklinde söylüyorlar ki,
sonuçta hiçbir şey söyleyememiş oluyorlar" ifadelerini
kullandı.
Perişan haldeki on milyonlara bakıp da hiç mi
utanmıyorsunuz?
Demirtaş, muhalefet liderlerinin seçimlerle ilgili açıklamalarından
isim vermeden alıntılar yaparak, "Şu perişan haldeki on
milyonlara bakıp da hiç mi utanmıyorsunuz? Ben siyasetçi olarak çok
mahcubum, hapiste bile utanıyorum. Meğer siz kararsız seçmenden
daha kararsızmışsınız. Lütfen artık kendinize gelin. Durumun
vahametine ve ciddiyetine uygun bir duruşla ortak ve somut bir
mesajda buluşup memleketi uçurumun dibinden çıkarın. Sorumluluk da
vebal de hepinizdedir" dedi. İşte Demirtaş'ın o yazısı...
İktidarı derin analiz etmeye gerek yok! Halk malını
biliyor!
"Muhalefetin belli başlı liderlerini olabildiğince dikkatle ve
özenle takip ediyorum. Söylemlerini, eylemlerini, söylemediklerini;
mimiklerinden beden dillerine kadar tüm hareketlerini analiz etmeye
çalışıyorum. Nihayetinde siyasetçiyim ve hapiste rehin tutuluyor
olsam da kendimi halka karşı sorumlu hissederek tüm gelişmeleri
yakından takip ediyorum.
Elbette iktidar odaklarını da izliyorum ama yazının konusu onlar değil. Kaldı ki AKP-MHP üzerine 'derin' analizler yapmayı uzun zaman önce bıraktım. Dibine kadar çürümüş, yozlaşmış, suça ve günaha bulaşmış bir zulüm iktidarını teşhir etmeye ve on milyonlarca mağdura anlatmaya gerek yok çünkü. Herkes malını iyi tanıyor. Kimi bu zulümden bıktı, usandı ve çıkış arıyor, kimi de halen Saray’ın çöplüğünden beslendiği için suça ortak olmayı sorun etmiyor. Ancak gerçek şu ki, yüzde 70’lik bir kitle artık net olarak değişimden yana ve gözünü muhalefete dikmiş, bir çözüm bekliyor.
Muhalefet “Voltran”ı oluşturamadı
Peki muhalefet bu yüzde 70’lik kitleye ne diyor? İşte sorun da
burada. Henüz derli toplu şekilde bir arada duracak ve ortak bir
söylem üretip ortak bir sloganda “Voltran*”ı oluşturamadıkları için
aslında hiçbir şey söylemiyorlar. O kadar çok ve gereksiz şeyi tam
bir kakafoni şeklinde söylüyorlar ki, sonuçta hiçbir şey
söyleyememiş oluyorlar.
Kendimi bir kararsız seçmen yerine
koyarak..
Kendimi bazen kararsız bir seçmenin yerine koyarak liderleri veya
parti sözcülerini izliyorum. Acaba hangisi beni ikna edecek diye
objektif bir şekilde düşünmeye çalışıyorum. Mesela aylık gelirim
ortalama bir memur maaşı, kira ödüyorum, kredi kartı borçlarım
birikiyor, sürekli gıda ve giyim harcamalarımızdan kısarak hayatta
kalmaya çalışıyoruz. Çocuklarım var, onların geleceklerini düşünmek
zorundayım. Bu reel durum ve çaresiz ruh halimle, kurtuluş nerede
diye partilere bakıyorum. Öyle ya, birinden birine oy vereyim ki
ülkeyi, toplumu düze çıkarsınlar. Ben de barış, huzur ve güven
içinde çocuklarımı yarınlara hazırlayabileyim.
Acaba kime oy versem?
Çok umutsuz, karamsar ama arayış içinde bir seçmenim. Acaba kime oy
versem? (Merak etmeyin, HDP propagandası yapmayacağım, okumaya
devam edin lütfen.) Dikkat edin, öyle büyük beklentileri olan bir
seçmen değilim. Ama hayati derecede önemli bir sorunla karşı
karşıyayım çünkü adeta hayatta kalmaya çalışan bir ailem var ve
ertesi günü düşünecek takatim bile yok. Yani Türkiye’deki seçmen
çoğunluğundan biriyim. Sade bir çözüm yolu duymak ve ikna olmak
istiyorum. Bu durumda muhalefeti izliyorum. Ne diyorlar biliyor
musunuz, elbette biliyorsunuz, ben yine de hatırlatayım. Hangisi
hangisini söylüyor, siz zaten tahmin edersiniz. Derdim isimler
üzerinden eleştiri yapmak değil. Bir anlayışı eleştirmeye
çalışıyorum.
“Seçimde hakkıyla birinci parti olacağız ve ben başbakan
olacağım.”
Haydi, şimdi o kararsız seçmen olarak muhalefete kulak verelim:
Nasıl yani? Birlikte masaya oturduğunuz liderleri seçimde eze eze
yenip tek başına 360 milletvekili çıkararak Anayasa’yı değiştirecek
ve sonra da başbakan mı olacaksınız? Diğer partileri yenmek için mi
altılı masada oturuyorsunuz? İlginç.
“Kendi logomuzla seçime parti olarak tek başımıza
gireceğiz.”
O halde siz de 360 milletvekili çıkarıp Anayasa’yı değiştirecek ve
bizi kurtaracaksınız. Çok güzel, masadaki diğer beş lideri seçimde
alt etmek gerekecek ama sanırım problem değil. Yalnız, kadın lider
de tek başına başbakan olacak. 360 onların, 360 da sizin, demek ki
720 vekili siz iki parti çıkarabiliyorsunuz. İnsan ister istemez
heyecan duyuyor.
“İttifak içinde ittifak olabilir.”
Tamam, güzel. Ana muhalefet seçime tek başına girecek, diğer ikisi
ayrı girecek, kaldınız üç parti. İttifak yapıp yüzde yediyi aşarak
Meclis’e girseniz en az 50 vekil de siz çıkarsanız, oldu 770 vekil.
Düşüncesi bile güzel.
“Altılı masa beni ortak aday gösterirse onur
duyarım.”
Bence de güzel olur. Farz edelim yüzde 51’le seçildiniz ve partiniz
de yüzde 28 oyla 230 vekil çıkardı. Oldu mu size bin vekil.
Tüylerim diken diken oldu yeminle. Bir değil, iki anayasa
yaparsınız.
“Demokrasi ittifakıyla bu seçimde halkın iktidarını
kuracağız.”
Demek ki siz de en az yüzde 50+1 oyla cumhurbaşkanlığını kazanıp en
az 301 vekil çıkaracak ve Meclis’te de iktidar olacaksınız.
Toplamaya bile korkuyorum ama sanırım bin 301 vekil oldu.
Bayılmasam iyi.
İktidara da bakalım.
“Cumhur olarak bu seçimde en az yüzde 75 oy
alacağız.”
Bakın yüreğime su serpildi işte. Bir cumhurbaşkanı da siz
çıkarıyorsunuz, en az 500 vekilliği de alıyorsunuz, etti mi bin 801
vekil. Allah’ım, sen aklıma mukayyet ol.
Lütfen artık kendinize gelin
Şimdi bir özet çıkaralım. Muhalefet bu seçimde iki cumhurbaşkanı,
bir başbakan ve bin 301 vekil çıkarabilecekken iktidar ise bir
cumhurbaşkanı ve 500 vekil çıkaracak. Demokrasimiz açısından kıvanç
duyulacak bir tablo. Böylece tek adam sistemi de çökmüş oluyor
tabii. Çünkü ülkeyi üç cumhurbaşkanı, bir başbakan ve bin 801 vekil
birlikte yönetecek.
Fakat benim için neden rahat değil ve ben ne diye halen kararsızım acaba? Çocuklarım için halen korkuyorum ve ne yapacağımı bilemiyorum. Yukarıda sözünü ettiğim ortalama bir seçmen olarak sabah CHP’li oluyorum, öğlene doğru İYİ Partiliyim, öğleden sonra DEVA’ya geçiyorum, sonra HDP’de karar kılıp akşam Gelecek Partisine meylediyor, gece Saadet Partisi diyorum ve uyumadan önce yine kararsız kalıyorum. Ertesi sabah Türkiye İşçi Partisi tamamdır diyorum ama EMEP aklımı çeliyor, SOL Parti en iyisidir, özellikle öğlen sonrası ama akşamları mutlaka Yeşil ve Sol Gelecek diyorum. Bugün soldan kalktım çünkü. Akşam kararsız uyuyorum. Yarın ola hayrola.
Tek bir soruyla bitireyim. Şu perişan haldeki on milyonlara bakıp da hiç mi utanmıyorsunuz? Ben siyasetçi olarak çok mahcubum, hapiste bile utanıyorum.
Meğer siz kararsız seçmenden daha kararsızmışsınız. Lütfen artık kendinize gelin. Durumun vahametine ve ciddiyetine uygun bir duruşla ortak ve somut bir mesajda buluşup memleketi uçurumun dibinden çıkarın. Sorumluluk da vebal de hepinizdedir.
Biliyorum, yapabilirsiniz."