Seks kölesi kadının şok ifadesi
Abone olBeş ay önce çalışmak için geldiği Türkiye'de fuhuş çetesinin eline düşen 22 yaşındaki Rus kadın yaşadığı korkunç olayları anlattı. İşte o kadınınç dehşet verici açıklamaları
Kadın ticareti mağduru 22 yaşındaki genç kadınla İnsan Kaynağını
Geliştirme Vakfı’nın Taksim’deki ofisinde buluştuk. Adını gizli
tutmak istedi. Tercümanın anlattığına göre insan tacirlerinden
yediği feci dayağın izleri yeni yok olmuştu. Beş ay olmuştu
Türkiye’ye geleli. Çalışmak için yola çıkmıştı. İki bin dolara
birilerine satıldığını öğrendiğinde kaçacak, kurtulacak halde
değildi. Elinden pasaportu alındı, tehditle ve dayakla Antalya,
Sivas çevresinde erkeklere kiralandı. Şimdi insan ticareti mağduru
kadınlar için açılan Sığınma Evi’nde, benzer durumdaki sekiz
kadınla kalıyor. Psikoterapi görecek, pasaportunu alınca ülkesine
dönecek. Rusya’nın taşrası denilebilecek küçük bir şehirde annesi
ve ağabeyiyle yaşıyordu. Hukuk fakültesinden mezun olamadan
çalışmak için okulunu terk etti. Orada burada küçük ücretlerle
çalışıyordu. Türkiye’ye gidip gelen arkadaşı Lolita ona cazip bir
alternatif sunduğunda çok fazla düşünmedi. Türkiye’de bilgisayar
sektöründe, en kötü ihtimalle eğlence sektöründe çalışabileceğini,
barmenlik, garsonluk yaparak iyi para kazanabileceğini söylüyordu
arkadaşı. Kabul ederse, yardıma hazırdı. Lolita’yla geldi
İstanbul’a. Havalimanında iki aylık turist vizesi aldı. Antalya’ya
geçip, adını hatırlamadığı otele yerleştiler. Ertesi günü diskoya
gittiklerinde Lolita ortadan kayboldu. Yanına bir adam yaklaştı.
Akıcı Rusça’yla ‘Lolita otelde bekliyor, gel gidelim’ dedi. Fazla
seçeneği yoktu zaten. Pasaportu Lolita’daydı. Türkçe bilmiyordu.
Kenti tanımıyordu. Arabaya biner binmez, adam kapı ve pencereleri
kilitledi. Ne olduğunu anlayamadan bir başka otelin kapısına
yanaştılar. Direksiyondaki, kapıda bekleyen adamı gösterip ‘Bu
senin yeni patronun. Kabul etmezsen başkasına verilirsin’ dedi.
Adam, soğukkanlı bir şekilde genç kadının bundan sonraki yaşamını
kısa ve net bir cümleyle özetlemişti. İSİM VERMEK İSTEMİYORUM
AİLEME ZARAR VEREBİLİRLER Tam bu konuşmalar olurken, kapıdaki
adamın telefonu çaldı. Arayan Lolita’nın Türkiye’de yaşayan
teyzesiydi. Genç kıza, ‘Seni kaçırdılar. Bizim suçumuz yok.
Pasaportunu veremeyiz’ diyordu. Nasıl bir tuzağa düştüğünü anladı,
ama geç kalmıştı. Olayı anlatırken teyzenin adını vermekten
kaçınıyor. ‘Onların elleri her yere uzanır. Aileme zarar
vermelerinden korkuyorum’ diyor. Sonradan ‘pezevengim’ dediği
adamın Antalya’daki üç dairesinden birine yerleşti. Çoğunluğu
Ukrayna’dan gelen genç kadınlar pazarlanıyordu buralarda. Yeni ev
arkadaşlarının ilk uyarısı dikkat çekiciydi: ‘Dinlemezsen çok kötü
döverler.’ Geçmişte taksiye atlayıp kaçmak isteyenler olmuştu. Ama
şoförler kadın tacirini tanıyordu. Kaçacağını anladıklarını teslim
ediyorlardı. Tacir ise feci bir dayakla cezalandırıyordu zoraki
sermayesini. 1 buçuk ay Antalya’da çalıştıktan sonra Moldovyalı bir
kadınla Sivas’taki bir kadın tacirine satıldı. Önce bir apartmanın
8’inci katındaki bir dairede kaldılar. Akşamları satıldıkları
erkeklere götürülüyorlardı. Kaçmayı düşünüyordu hep. Ama kapılar
sürekli kilitliydi, daireden atlayıp kaçmak mümkün değildi.
‘Psikopat’ diye tanımladığı yeni satıcısı, her müşteriden saat başı
100 dolar alırken, en ufak bir itirazda kadınları dövüyor, aç
bırakıyor, hastalıktan korunmak için prezervatif alma isteklerini
geri çeviriyor, hastalandıklarında ilaç dahi almıyordu. Elindeki
altın künyesine bile el koymuştu. Evde Türk, Moldovyalı ve
Gürcistanlı üç kadınla çalıştırılıyordu. TUVALET PENCERESİNDEN
KAÇTIM AMA OLMADI Sudan nedenlerle evde alıkonulan kadınlara şiddet
uygulanıyordu. Televizyon izlemek istememesi bile dayak yemesine
yetmişti. Sıcak suyla banyo yapmak veya çamaşır yıkamak mümkün
değildi. Sadece soğuk su vardı. Yemek olarak da yumurta... Bir gün
‘Evime nasıl döneceğim’ diye sordu. ‘Sahibi’nin yanıtı netti: ‘Bir
kelime daha söylersen seni öldürürüm!’ Söylediğini yapabilirdi.
‘Bir araziye götürür, gömerdi. Ne kimlik var ne başka bir belge.
Kim beni arayıp soracak ki?..’ Evde zorla tutulan Türk kızının
ailesi gazetelerde haber olunca kadın tacirleri yakalanmaktan
korktu. Önce evi değiştirdi. Başka bir apartmanın ikinci katına
yerleştiler. Daha sonra Türk kızını feci şekilde dövdüler.
‘İnanılmaz bir dayaktı. Yüzü dağıldı. Saçlarını çevirerek çektiler.
Çizmeleriyle vurdular. Sonra da otobüse bindirip ailesinin yaşadığı
yere gönderdiler.’ Tanık olduğu bu vahşet de kaçma fikrinden
vazgeçirmedi onu. Bazen müşterileriyle konuşmayı aklından geçirdi.
Tokat’a bir müşteriye götürüldüğünde tuvalet penceresinden kaçtı.
Bahçeye çıktı. Nerede olduğunu bilmiyordu. Ne yapacağını da. Bir
saat bekledikten sonra, müşterileri beklemekten sıkılıp gitmiştir
ümidiyle geri döndü. Oysa bekliyorlardı. Onu Sivas’a geri
gönderdiler. Paralarını geri istediler. Bunun üzerine yine dayak
yedi. Derken bir Türk kızı daha getirildi kaldıkları eve. Kısa
zamanda arkadaş oldular. Onu satan kocasıydı. ‘Korkma seni de
kendimi de kurtaracağım’ sözü verdi arkadaşı. Nihayet 6 Kasım’da
Türk kızı ikinci kattan atlayarak kaçtı. Doğruca polise gitti. Eve
baskın yapılmasını sağladı. ‘Korkunç bir rüyaydı yaşadıklarım. Daha
doğrusu kabus.’ Genç kadın her şeye rağmen yine de kendini şanslı
görüyor: ‘Yıllardır bu koşullarda çalışan başka kadınlar da var.
Ben yine kurtuldum. Ya diğerleri!’ Haber: Mesude Erşan Kaynak:
Hürriyet Gazetesi