Şeker hastalığı/Diyabet gözü nasıl etkiler?
Abone olŞeker hastalığı olarak bilinen diyabet gözü nasıl etkiler? Diyabetin göz sağlığı üzerindeki zararlarını biliyor musunuz?
Günümüzde çok sık rastlanan şeker hastalığı yani
diyabet hastalığının göz üzerindeki etkileri neler? Diyabet göz
sağlığını nasıl etkiler? Diyabetin göze verdiği zararlar nasıl
tedavi edilir? İşte tüm bu soruların cevapları
haberimizde...
ŞEKER HASTALIĞI ( DİYABET) NEDİR?
Şeker hastalığı,pankreas dokusundan salgılanan insülin
hormonunun eksikliğine veya etkisizliğine bağlı kan şekerinin
yükselmesine sebebiyet verdiği gibi, aynı zamanda bir küçük damar
hastalığıdır.
Tip1 diabet genelde 30 yaşından önce başlar insülin eksikliği
mevcuttur.İnsülin enjeksiyonları gerekir.
Tip2 diabet genelde 40 yaşından sonra görülür,vücutta insülin eksik
veya kullanımında bozukluk vardır.Diet,ağızdan alınan antidiabetik
ilaçlar ve bazı hastalarda insülin enjeksiyonları gerektirir.
Diabetik retinopati, şeker hastalığına bağlı olarak gözün arka
bölümünde ışığa hassas bir doku olan retina tabakasının(ağ tabaka)
damarlarının etkilenmesi ile ortaya çıkan ve körlüğe sebebiyet
veren bir durum olup, diabetin tedavi edilebilir bir
komplikasyonudur.
Genelde iki göz de etkilenir.Hastalığın başlangıcında hastanın hiç
şikayeti olmayabilir, bulgular zamanla ortaya çıkar.Hafif veya
ağır, ancak muayene edilen diabetli bir hastada retinopatinin
görülme oranı %40-45 civarındadır.Bu oran hastalığın süresi ile
artış gösterebilir. Erken safhada yakalanan hastaların tedavileri
mümkündür. Bu sebeple hastaların hiç bir şikayeti olmasa da yılda 1
kez retina muayeneleri olması gerekir. Buluğ çağı,gebelik,katarakt
ameliyatı,insüline yeni geçiş gibi dönemlerde muayene
sıklaştırılmalıdır.
Diabetin sıkı kontrolü, gerektiğinde insüline geçiş, kan lipid ve
kolesterolünün ve diğer dahili problemlerin kontrol altına
alınması,sigarayı bırakmak hastalığın ilerlemesini yavaşlatır,ancak
durdurmaz.Bu sebeple kan şeker düzeyleri çok iyi kontrol edilse
bile,retina muayeneleri ihmal edilmemelidir.Şeker hastalarında kan
şekerinin hızlı değişiklikleri ile geçici görme bulanıklıkları da
gelişebilir.Katarakt oluşumu da normal topluma göre daha
sıktır.Görme sinirinin küçük damarlarının tıkanması nadir görülen
bir durum olup,optik nöropati adını alır.
DİYABETİK RETİNOPATİNİN EVRELERİ NELERDİR?
1-Zemin diabetik retinopati: Ağ tabaka
damarlarının tıkanması ve duvarlarının bozulması ile küçük damar
genişlemeleri(mikroanevrizma),kan elemanlarının retinaya sızması
ile küçük retina içi kanamalar,sert eksuda adı verilen sarı
birikintiler görülür.Retinanın makula adı verilen en hassas bölgesi
etkilenmedikçe görme yakınması olmaz.
2-Makulopati: Zamanla makula bölgesi damarları
etkilenince,bu bölgedeki damarların zedelenmesi ile, beslenme
bozukluğu(iskemi),sıvı sızması(ödem),ve bu bölgeye yerleşen kanama
ve eksudalar görmeyi etkiler.Hasta bulanık ve az görmeden yakınmaya
başlar.
3-Preproliferatif diabetik retinopati :Proliferatif retinopatiye geçiş evresidir.
Zemin diabetik bulguların şiddetlenmesi ile karakterizedir
4-Proliferatif diabetik retinopati:Diğer bulgulardan daha az görülür.Beslenme bozukluğuna(iskemi) cevap olarak retina bazı sinyaller ve kimyasal maddeler oluşturur ve istenmeyen yerlerde yeni damarlar gelişir.Bu yeni damarlar göz içine yoğun kanamaya(vitreus hemorajisi),etraflarında gelişen ve gözün içini dolduran yumurta akı kıvamındaki jele(vitreus) doğru uzanan bantların yaptığı çekinti ile retinanın yerinden kabarmasına(dekolman),göz tansiyonunun yükselmesine(glokom) sebebiyet verir.Bu gelişmeler ise körlükle sonuçlanır.
RETİNA ANJİOGRAFİSİ NEDİR? NASIL UYGULANIR?
Retina anjiografisi,flöresein adı verilen bir boyanın 5cc kadar kol toplardamarlarından birine verilmesi, 8-10 saniye içinde göze ulaşan boyanın gösterdiği retina damarsal sisteminin fotoğraflanması esasına dayanır.Retina hastalıklarının tanısı ve tedavi edilecek bölgelerin gösterilmesinde kullanılmaktadır.Damarları açma özelliği yoktur.Radyoopak madde kullanılmaz.İşlem sırasında bazı hastalarda geçici bulantı olabilir.İşlemden sonra 2 gün kadar hastanın cilt rengi sararır, idrar rengi koyulaşır.Çok nadir olarak boya allerji yapabilir.Ağır karaciğer ve böbrek hastalarında, hamilelerde kullanımı önerilmez.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Hastanın yakınması olmadan göz hekimine başvurması çok
önemlidir.Erken evrede LASER ışık koagülasyonu ile,tedavi edilen
hastaların %80-90 civarındaki bir gurubunda körlüğü engellemek
mümkündür.Tedavinin etkinliği ve yöntemleri, yaklaşık 40 yıllık
çalışmalarla ortaya konulmuştur.Tedavide, artık yerleşmiş olan bu
prensipleri uyguluyoruz.Tedavi için gözün üzerine bir kontakt lens
yerleştirilir.
Laser ışığı bu lens vasıtası ile tedavi edilecek bölgelere
ulaştırılarak yanıklar oluşturur.İşlem genelde tolere
edilebilir,ancak bazı durumlarda ağrı duyulabilir.Bu sebeple ağrı
kesici bir tablet alınması uygundur.
LASER tedavisinin amacı, görmeyi hastanın başvurduğu düzeyde
tutmaya çalışmaktır.Ancak işlemden sonra bir miktar görme azalması
olabilirse de,ileride görülecek daha şiddetli görme azlığının
engellenmesi açısından bu kabul edilebilir.İşlemden hemen sonra
görme yakınmaları artabilir, ancak bir süre sonra eski düzeye
döner.Laserin uygulandığı bölgeye göre merkezi veyaçevresel
görme,karanlık-aydınlık uyumunda,renk görmede etkilenmeler
gelişebilir.Laser tedavisi tıkanmış olan küçük damarları açamaz,
sadece sızıntı(ödem) bölgelerine ve yeni gelişen damarlara etki
edebilir.
Laserin başarısı,hastanın erken başvurusu ile doğru
orantılıdır.