Şeker hastalığı ameliyatı nedir metabolik cerrahi nasıl uygulanır?
Abone olŞeker hastalığı ameliyatı ile tip 2 diyabeti yenen takı tasarımcısı Nermin Bayramoğlu deneyimlerini anlattı. Şeker ameliyatı adıyla bilinen metabolik cerrahi sonrası Bayramoğlu 1 ayda 15 kilo verdi.
BOLU’da yaşayan takı tasarımcısı 52 yaşındaki Nermin
Bayramoğlu Şeker ameliyatı ile tip 2 diyabeti yendi. 15 yıldır
yaşadığı rahatsızlıktan dolayı hareketlerinin ciddi anlamda
kısıtlandığını ve evden dışarı adım atamaz hale geldiğini ifade
eden Bayramoğlu geçirdiği ameliyatın ardından yaşama yeniden
tutunduğunu ifade etti.
Bir ay önce ameliyat olan genç kadın 15 kilo verdiğini belirterek çok sevdiği bisikletine kavuştuğunu ve her gün 30 kilometre bisiklet sürdüğünü dile getirdi.
Yaşadığı zorlu süreci anlatan Nermin Bayramoğlu, "Şeker hastalığı ile 15 sene önce tanıştım. Şekerim 575 seviyelerine kadar çıktı. Günden 3 doz insülin alıyordum. Ciddi anlamda kilo aldım ve 96 kiloya çıktım. Gittikçe ağırlaştım, mutsuzlaştım. Çok istememe rağmen yürüyüş yapamazdım. Elim ayağım boşalırdı, şekerim düşerdi, terlemeye başlardım. Bir yere oturmaya bile gidemezdim. Şeker ameliyatlarını duydum ama uzun bir süre cesaret edemedim. Yeni bir cerrahiydi emin olmak için çok araştırdım. Daha önce ameliyat olanların hikayelerini dinledim ve ameliyat olmaya karar verdim. Sonra, kızıma bundan 4 yıl önce tüp mide ameliyatı yapan doktorla görüştüm.
Bundan bir ay önce ameliyatımı gerçekleştirdi. İyi ki karar vermişim dedim ondan sonra çünkü hayatım değişti. Şekerim bir ayda 124’lere kadar düştü, insülini kullanmama gerek kalmadı. 15 kilo verdim bu süre zarfında. Çok sevdiğim sporuma kavuştum. Günde 10 kilometre yürüyorum, 30 kilometre bisiklet sürüyorum, reformer yapıyorum. Yorulmuyorum her şeyden önemlisi, motivasyonum ve hayat enerjim çok yüksek. 52 yaşında yeniden doğdum diyorum. Hayatımı sıfırladım açıkçası. Bundan sonra sevdiğim her şeyi yapmak istiyorum. Eskiden özenerek baktığım vitrinlerdeki kıyafetleri şimdi alıp giyebiliyorum”dedi.
ZAMANLA METABOLİK TABLO OTURACAK
Hastanın durumunu değerlendiren Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fatih Kar, ” Nermin hanım 15 yıllık şeker hastasıydı. Daha önce kızına tüp mide ameliyatı yapmıştım, oradan da yaşadığı sıkıntıları yakından takip ediyordum. Önce kararsızdı ameliyat konusunda sonra ikna oldu. Ameliyata geldiğinde 96 kiloydu. Vücut kitle endeksi de 37-38 civarıydı. HbA1c dediğimiz düzeyi ki, bu parametre son 3 aylık şeker ortalamasını gösteren bir parametredir. Nermin hanımda 9-10 civarıydı, bu da şekerin çok yüksek olduğunu gösterir. Şu an 7.7'lerde, ideali 6 aslında. Ama biz 1 ayda 7.7 ye düşürebildik.
Açlık kan şekeri de belirgin bir ilaç kullanmadan 120-180 civarında, ki bana ilk geldiğinde günde 3 kez insülin kullanmasına rağmen 350-400 civarında idi. Bir ayda ciddi anlamda düzelme sağladık ve epey yol kat ettik. 15 kilo verdi, hayat kalitesi düzeldi. Bisiklet almış, yürüyüşlere başlamış. 8-10 kilometre yürüyebildiğini söylüyor ki, bunlar onun için hayal bile edilemeyecek şeylerdi. Zamanla daha da zayıflamış, metabolik tablosu oturmuş olacak. Bu ameliyatlardan sonra ilk aylar biraz zor olabiliyor. Hastalarımız hızlı kilo veriyor, hayatlarında birtakım olumlu değişikler çok hızlı oluyor ama yeni anatomik şekline vücut adapte oluncaya kadar bir takım vitamin ve mineral desteklerine destek gerekebiliyor. Ancak bir müddet sonra denge sağlanıyor” dedi.
ÖMER BOYU DESTEK VİTAMİN GEREKMİYOR
Ameliyat sonrası sürece değinen Op. Dr. Fatih Kar, "Ömür boyu destek vitaminler demir takviyeleri gerekmiyor. Sadece dönem dönem bakıp eksik olarak saptadığımız bir şey varsa onu tamamlıyoruz. Şeker Ameliyatları şişmanlık ameliyatlarından tüp mide ameliyatına benziyor ancak ilave müdahaleler içeriyor. Klasik tüp mide ameliyatından biraz daha geniş bir mide bırakıyoruz ve bu midenin çıkış kısmına ince bağırsakların son 250 santimetresini getirerek yeni bir bağlantı açıyoruz. Böylelikle gıdaların yaklaşık 3’te 1’i eski yolundan 3’te 2’si de yeni yolundan gidiyor ve bağırsakların son kısmına ulaşıyor. Bu ameliyata transit bipartisyon ameliyatı diyoruz. Bu bağırsakların son 250 santimetrelik kısmı vücut için hayati öneme sahip bir hormon deposudur. Yıllar içinde rafine gıdalarla, dejenere edilmiş gıdalarla, kalitesi düşmüş gıdalarla beslenmenin sonucu olarak bu bölge çok atıl pozisyona düşüyor. Biz gıdaları aldığımız zaman normal yoldan geçtikten sonra üst kısımlarda birçoğu emiliyor ve son kısma sadece posası ulaşıyor. Bunun nedeni aldığımız gıdaların kalitesiz rafine gıdalar oluşudur.
Dolayısı ile bu posa da burada istenilen hormonel etkiyi oluşturamıyor. Biz yeni bir yol açarak gıdalarla bu alanın erken karşılaşmasını sağlıyoruz. Bu sayede buradan şeker üzerinde çok ciddi koruyucu etkileri olan hormonların salınımını uyarıyoruz. Diyabetle birlikte, hipertansiyon, kalp hastalıkları, damarsal kireçlenmelerin ilerlemesi durdurulabiliyor. Hastalar, eğer kiloları fazla ise bunu rahatça vererek rahatlayabiliyorlar. Ana damarlarda mümkün olmasa bile kılcal damarlardaki tahribatlarda, böbrek harabiyetlerinde, bacaklardaki uyuşukluklarda, göz sorunlarında ciddi anlamda düzelme sağlayabiliyor”şeklinde bilgi verdi.
ANLAMSIZ RİSK ALINMAMALI
Ameliyatlarla ilgili risk faktörlerine de değinen Op. Dr. Fatih Kar, "Ameliyattan önce her hasta iyi değerlendirilmeli. Her hasta hemen ameliyata alınmamalı. Bu anlamsız risk almak olur. Bize başvuran hastalarda yaklaşık 7-10 gün süren bir tetkik aşaması var. Kilosu çok fazla olan ve ameliyatı yüksek risk içeren hastalarda ameliyat öncesinde gerekirse mideye bir süre balon takıp hastanın biraz kilo vermesi sağlanarak ameliyatın riski düşürülebilmekte. Ameliyat için yüksek olmayan bir risk oranına ulaştıktan sonra ameliyatı gerçekleştirilmeli. Biz riskli bulduğumuz hastayı hemen ameliyat etmiyoruz. Nermin hanımı da hemen ameliyata almadık. Midesinde sorun vardı çünkü. Önce onu tedavi ettik. Bundan dolayı ameliyatı bir süre erteledik. Mide sorununu giderdikten ve hasta ameliyat için güvenli hale geldikten sonra ameliyatını sorunsuz bir şekilde yaptık" ifadelerini kullandı.