'Seka', kara kara düşündürüyor
Abone ol51 gün süren işçi eylemlerinin durmasının ardından Belediye'ye devredilmesi planlanan 'Seka', kafalarda soru işaretleri yarattı. Şüphelerse Belediye'ye devri ile ilgili..
Özelleştirme kapsamında bulunan Seka İzmit İşletmesi’nin
kapatılması kararı, işçilerin 51 gün süren ‘fabrikayı terk etmeme
eylemi’ sonucu durduruldu.
Kağıt fabrikası, arazisi ve işçileriyle İzmit Büyükşehir
Belediyesi’ne devredildi. Hükümetin geri adım atması,
özelleştirmelerde şimdiye kadar yaşanan gecikmeyi perçinleyeceği
endişesini gündeme getiriyor. Tartışmanın diğer ayağını ise
Türkiye’nin en fazla borcu bulunan belediyesinin, işçilerin aylık
1,5 milyon YTL’yi bulan yükünü kaldırıp kaldıramayacağı
oluşturuyor. Önceki gün devir sözleşmesini imzalarken bu konudaki
kaygılarını, “İşçilerle nikah yaptık, ancak başlık parası biraz
ağır oldu.” sözleriyle dile getiren Büyükşehir Belediyesi Başkanı
İbrahim Karaosmanoğlu, Zaman’a yaptığı açıklamada, kağıt
fabrikasının çalıştırılmayacağını bildirdi. “Devletin işletemediği
bir kurumu yerel idarenin işletmesi mümkün değil.” diyen
Karaosmanoğlu, fabrika alanını park olarak halkın hizmetine
sunacaklarını vurguladı.
1998’de özelleştirme kapsamına alınan Türkiye Selüloz ve Kağıt
Fabrikaları (Seka) İzmit tesislerinde üretim her geçen gün
azaltıldı ve 1 Ocak 2005’te tamamen durdu. İşçilerse kapatma
kararına karşı çıkarak fabrikayı terk etmeme eylemi başlattı.
İşçiler fabrikanın mekanik atölyesini yatakhaneye çevirirken,
aileler de yemekhanede onlara destek verdi. Bu süre zarfında
hükümet ile Selüloz-İş Sendikası arasında yapılan görüşmeler önceki
gün anlaşmayla sonuçlandı. Buna göre, işletme her şeyiyle İzmit
Büyükşehir Belediyesi’ne devredilirken, 700 çalışan da belediye
işçisi olarak hayatlarına devam edecek.
7 Mart’ta Dünya Kadınlar Günü kutlamalarında polisin müdahalesine
AB’den gelen sert tepkinin, Seka’da benzer durumun meydana
gelmesinden endişelenen hükümeti geri adım atmaya zorladığı
belirtiliyor.
İşçilerin 51 gün boyunca fabrikanın içini ‘kağıttan kent’ haline
getirerek gerçekleştiriği eylem, Türkiye’nin 1984’te başlattığı
özelleştirme programından neden istenen sonucun alınamadığını da
gözler önüne seriyor. 1936’da kurulan Seka, adeta İzmit ile
özdeşleşen bir kurum. Sokakta karşılaşılan insanların kendileri
veya bir akrabası buradan ekmek yemiş. Büyükşehir Belediyesi binası
karşısında kırtasiye işleten Cevat Koç’un “Seka’da ecdadımız
çalıştı. Devlet 700 kişiye mi bakamayacak!” sözleri bu durumu
özetliyor. Bu bakış açısı, aynı zamanda özelleştirmede yaşanan
tıkanıklığın arkasındaki sebepler hakkında ipuçları veriyor. Ülke
ihtiyaçlarını karşılamak için cumhuriyetin ilanından itibaren inşa
edilmeye başlanan kamu işletmeleri, zamanla sadece istihdam
alanlarına dönüştü. Devletin kötü işletmeci olduğunu teyit eden bu
sonuç üzerine, Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde 1984’te
özelleştirme çalışmalarına başlandı. Bütün kararlılığa rağmen,
aradan geçen 20 yılda toplam 9,5 milyar dolarlık özelleştirme
gerçekleştirilebildi. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla
birlikte Doğu Bloku ülkeleri 1990’lı yıllarda devletin
mülkiyetindeki bütün işletmeleri özel sektöre devrederek piyasa
ekonomisine geçti ve Avrupa Birliği’ne üye oldu. Türkiye’nin ise
birlik yolunda, ‘işleyen bir piyasa ekonomisi’ şartını öngören
Maastricht Kriterleri’ni yerine getirebilmesi için alması gereken
uzun bir yol var.
Seka’nın devriyle birlikte aylık 1,5 milyon YTL ek yükü üzerine
alan İzmit Büyükşehir Belediyesi, fabrikayı işletmeme kararında.
Başkan İbrahim Karaosmanoğlu, Zaman’a yaptığı açıklamada fabrikanın
kapatılması konusunda henüz net kararın verilmediğini belirterek,
“İşçilerin beklentisi, işlerinin, ekmeklerinin devam etmesi
yönündeydi. Bu gerçekleşti. Fabrikanın geleceği ile ilgili konular
artık teknik mesele. İşin uzmanları inceleyip son kararı verecek.
Ancak devletin işletemediği bir kurumu yerel idarenin işletmesi
mümkün değil.” diyor. Karaosmanoğlu, alanı park haline dönüştürerek
halkın kullanımına açacaklarını kaydediyor.
Emekli olacaklardan sonra yaklaşık 600 Seka işçisinin belediye
bünyesine katılacağını dile getiren Karaosmanoğlu, bu işçilerin
belediyenin çeşitli birimlerinde görevlendirileceğini kaydediyor.
16 Mart’tan itibaren de Köy Hizmetleri’nden 400 işçinin belediye
bünyesine katılacağı bilgisini veren Karaosmanoğlu, belediyede
çalışan işçi sayısının 7 bini bulacağını söylüyor. Karaosmanoğlu
geçmiş dönemden kalan 4,4 milyar dolarlık borcun belediyenin
üzerinde büyük bir kambur olarak durduğuna atıfta bulunurken, bu
borcun hesabının mutlaka sorulması gerektiğini dile getiriyor.
Hükümetin aldığı karar gereğince belediyelerin İller Bankası’ndan
aldığı payların ancak yüzde 40’ının borç için kesilebildiğine
işaret eden Karaosmanoğlu, İller Bankası’ndan aylık ortalama 22
trilyon para geldiğini, bu parayı doğru kullanarak giderlerini
karşılamaya çalışacaklarını aktarıyor.
20 yıllık özelleştirme geliri 10 milyar doları
bulmadı
Türkiye’de özelleştirme çalışmaları, 1984 yılında kamuya ait yarım
kalmış tesislerin tamamlanması veya yerine yeni bir tesis kurulması
amacı ile özel sektöre devir uygulamaları ile başladı. 1986’dan
itibaren hız kazanan program, tamamı kamuya ait veya kamu iştiraki
olan kuruluşlardaki devlet paylarının özelleştirme kapsamına
alınması yoluyla yürütüldü. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
tarafından bugüne kadar 180 kuruluşta hisse senedi veya varlık
satış-devir işlemi yapıldı ve bu kuruluşlardan 168’inde hiç kamu
payı kalmadı. Blok satış, halka arz, uluslararası arz, Borsa’da
satış veya varlık satışı biçiminde kısmen özelleştirme işlemi
gerçekleştirilen diğer 12 kuruluşta ise halen kamu payı bulunuyor.
1985 yılından bugüne kadar gerçekleştirilen özelleştirme
uygulamalarının toplam tutarı ise 9,4 milyar dolar.
‘Bu eylem bitince fındık bahçeme gidip
ağlayacağım’
“Belirsizliğin uzaması psikolojimi bozdu. Şu anda fabrikada
herkesin kafası karışık. Sağlıklı düşünemediğimizi hissediyoruz.
Sağlıklı karar verme yeteneğimizi kaybettik. Kafamda kendi yol
haritamı hâlâ çizmiş değilim. Artık bir an önce bu durum sona
ersin. Bu iş sona erdiği gün fındık bahçeme gidip yalnız başıma
saatlerce ağlayacağım.”
Bu sözler, Seka eylemine katılan işçilerden Nail Kaynar’a ait.
Üzerinde 1938 tarihi dikkat çeken devasa makinenin önünde bilgi
veren Kaynar’ın açıklamaları, Türkiye’nin en eski sanayi tesisinin
yıllarca yanlış yönetilmesinin ve özelleştirilememesinin insana
yansıyan sonucunu gözler önüne seriyor.
Fabrikanın kapatılması kararının ardından işçiler ‘mekanik
atölye’yi adeta yerleşim yeri haline getirdi. Tezgahlar arasını
kartonlarla kapatarak ‘koğuşlar’ kuran çalışanlar, 51 gün boyunca
günlük ihtiyaçlarını burada karşıladı. Eyleme katılımı sağlamak
için oluşan otokontrol sistemini bir işçi, “Öyle bir sistem oturdu
ki arkadaş arkadaşın nöbetçisi.” sözleriyle özetliyor. İşçi
aileleri de her gün fabrikaya gelerek eyleme destek verdi. Daha çok
yemekhanede toplanan eşler ve çocuklar fabrikada bir aile havası
oluşturdu. İşçilerin yaşadığı bunalım aileleri de olumsuz etkiledi.
İşçilerden Ahmet Taşkın’ın eşi Fatma Taşkın, büyük bir bunalım
yaşadığını belirterek, “Çocuklarım derslerine konsantre olamıyor.
Kızımın gözleri doluyor.” diyor. İşçi eşi Tülay Özdemir de
yaşadıklarını “Ne düzenimiz, ne de huzurumuz kaldı. Bir yandan da
lojmandan çıkma stresi var.” sözleriyle dile getiriyor. İşçiler,
fabrikanın zarar etmesinde suçu yatırım yapmadığı gerekçesiyle
yöneticilerde buluyor. Ahmet Taşkın, işçi olarak elinden geleni
yaptığını belirtiyor. “Eğer işçi yeterince çalışmadıysa bunda
kabahat işçiyi cezalandırmayan yöneticilerde.” diyen Taşkın’ın
isteği emekli olabilmek.
Seka’da üretimin sona ermesi, İzmit esnafını da olumsuz etkilemiş.
Fabrika çıkışının hemen karşısında büfe işleten Ziya Baysal’ın
işleri fabrika ile birlikte durmuş. 7 yıl önce kağıt fabrikasından
emekliliğinin ardından büfeyi açan Baysal, “Kaç yıllık kuruluş
burası, hiçbir yatırım yapılmamış, bu hale gelmiş. Bu haliyle artık
işleyemez.” diyor.
Fabrika yakınında Seka Sümer Taksi’yi işleten Bekir Şekersoy’un
işleri de yüzde 30-40 düşmüş, buna karşın fabrikanın
kapatılmasından yana olan Şekersoy, “Devletin elinde hiçbir fabrika
kalmasın.” diyor. Kendisinin Petrol Ofisi’nden emekli olduğunu ve
bu kuruluşun da özelleştirildiğini hatırlatan Şekersoy, “Teknoloji
eskidiği için Seka ömrünü tamamladı. Hükümet bu fabrikayı
kapatmaktan vazgeçerse diğer fabrikaların kapanmasından da
vazgeçmek zorunda kalır.” uyarısını yapıyor. Bekir Şekersoy,
fabrikayla ilgili yanlışları “1998’de Seka kapatılmıştı, bir gecede
kapısına kilit vurulmuştu. Ama erken seçim olunca ve araya da
deprem girince bu karardan dönüldü. Gelen partilerin hepsi
kapatmadan yanaydı. Şimdi kapanmasın diye fabrikayı ziyaret
etmeleri yanlış.” şeklinde özetliyor.
Aynı taksi işletmesinde çalışan Recai Katırcı da fabrikanın ömrünü
tamamladığı görüşünde. Babası Seka’dan emekli olan Katırcı,
çalışanların mağdur edilmemesi için fabrikanın kapatılması yerine
özelleştirilmesini öneriyor.
Selam vermeyeceğimiz adamları alkışladık
Seka İzmit İşletmesi’nde işçi eylemi 51 gün sürdü. Çok sayıda
siyasi parti başkanı, sivil toplum örgüt temsilcilerinin yanı sıra
radikal gruplar da tesisleri ziyaret ederek işçilere desteklerini
açıkladı. Bu duru- mu Adalet Bakanı Cemil Çiçek, “Seka, siyasilerin
çaput bağlama yeri haline geldi.” sözleriyle eleştirirken, bir işçi
de rahatsızlığını şöyle dile getirdi: “Dışarıda selam
vermeyeceğimiz adamları burada alkışlamak zorunda kaldık.”
ZAMAN