Şehzade Cihangir, Hürrem Sultan’ın dördüncü oğlu olarak 1531 yılında dünyaya geldi. Saraydaki gücünü gelecekte de sürdürmeye kararlı Hürrem Sultan, Cihangir’i hiçbir zaman sevmedi. Hürrem Sultani, güzel ve sağlıklı bir kadın olarak Cihangir gibi sakat bir evlat doğurmaktan hoşnutsuzdu. Bu hoşnutsuzluğunu sarayda çevresinden gizlemedi. Ağabeyi Şehzade Mustafa hariç, kardeşleri de Şehzade Cihangir’i hep küçümsedi, onunla alay etti. Cihangir’in en sevdiği kardeşi öz kardeşlerinden biri değil, Mahidevran Sultan’dan doğan Şehzade Mustafa oldu. Eğitimini bütün şehzadeler gibi sarayda tamamlayan Cihangir hattattı. Zarîfî mahlasıyla şiirler de yazdı. Cihangir hiç eş tutmadı ve bir haremi olmadı. Kanuni Sultan Süleyman, Cihangir’i küçüklüğünden itibaren çok sevdi ve ona ihtimam gösterdi. Amasya Valiliği’ni verdiyse de Cihangir fiziksel rahatsızlığı nedeniyle sancak istemedi. Kanuni 1553 yılında Nahcivan Seferi sırasında Şehzade Mustafa’yı çadırında boğdururken, bu yaptığıyla Cihangir’in de sonunu hazırladığını bilmiyordu. Şehzade Mustafa boğdurulurken çadırda bulunan Cihangir gördüklerini unutamadı. En büyük dayanağı ve büyük bir sevgi beslediği ağabeyini kaybetmenin acısı günden güne derinleşti. Şehzade Cihangir aynı yıl Halep’te hayatını kaybetti. Şehzade Cihangir’in ölümü Kanuni Sultan Süleyman’ı derinden sarstı. Cihangir adına Mimar Sinan’a bir cami yaptırdı. İlerleyen zaman içinde caminin bulunduğu bölge de Cihangir adıyla anılmaya başladı. Şehzade Cihangir, bugün İstanbul’da Şehzadebaşı Camii’nde Şehzade Mehmet’in yanında yatıyor.