Şehrazattan şok açıklamalar
Abone olBinbir Gece'nin yıldızı Bergüzar Korel: "Ben de 150 bin dolarlık ahlaksız teklifi kabul ederdim".
"Binbir Gece"nin yıldızı Bergüzar Korel, "Şehrazat yapması
gerekeni yaptı. Ortada bir çocuk, bir evlat var. Benim de yeğenim
var onun kılına zarar gelmesine dayanamam. Dolayısıyla benim, onun
için yapamayacağım şey yoktur" dedi.
Gelelim "Binbir Gece"ye... Teklif nasıl geldi,
sonrasında neler yaşadınız, bu süreci anlatabilir
misiniz?
- Halit Ergenç benim çok yakın arkadaşımdır. Mutsuz olduğum bir
akşam onu aradım ve "Evdeyim, mutsuzum, geleceğe yönelik kaygılarım
var, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum" diye dert yandım. O da bana,
"Ben seni Ayşe Barım’la tanıştırayım. O seni yönlendirir" dedi ve
beni Ayşe’yle tanıştırdı. Ayşe’ye söylediğim ilk şey, "TMC ile
çalışmak istiyorum" oldu ve biz çalışmaya başladık. Bir gün
arkadaşlarımla otururken, eskiden bağlı olduğum ajanstan bir
telefon geldi. Bana "TMC bir diziye başlıyor. Seninle görüşmek
istiyor" dediler. O sırada Ayşe’nin de ikinci hattan aradığını
gördüm. Meğer o da beni "TMC ile şu gün şu saatte rendevumuz var"
diye arıyormuş. İnanılır gibi değildi. TMC’ye gittim, Erol Avcı ile
tanıştım. Ve hiç düşünmeden "Binbir Gece"yi kabul ettim. O zaman
Halit’in oynayacağı kesin değildi. Aylar sonra Halit de bu teklifi
kabul etti. O süreç çok acayipti yani.
Peki senaryoyu ilk okuduğunuzda tepkiniz ne
oldu?
- Senaryo elime geçmeden önce Erol Avcı bana projeden söz etti.
Hikayeyi anlattı. Sonra da "Bak Bergüzar, bu çok büyük bir iş.
Hayatın değişecek. Sokakta insanlar sana sorular sorucak. Çok şey
konuşulacak. Bu hikaye çok tartışılacak ve sen de içinde olacaksın"
dedi. Ben hepsine hazırlıklıydım. Senaryoyu ilk okuduğumda ise
"Eyvah, ben ne yapacağım" dedim. Endişelerim oldu açıkçası...
Ne korkuttu sizi?
- Şehrazat çok zor bir rol. Onunla birkaç benzerliğimizin dışında
hiçbir ortak yanımız yoktu. O saçını topluyor, ben de toplu
gezerim. Benim babam kanserden vefat etti, o da babasını kanserden
kaybetmiş. Bütün benzerliğimiz buydu. Dolayısıyla bu role çok sıkı
çalışarak hazırlanmam gerekiyordu. Endişelerim ise şunlardı; bir
kere Şehrazat bir anne. Üstelik oğlu lösemi hastası ve ben 24
yaşındayım. Evet çok çocuksu olmama rağmen çok da anaç ruhlu
biriyimdir ama evlat sevgisi bambaşka. Onu yansıtıp
yansıtamayacağımı düşündüm. Ben daha güleryüzlüyümdür, Şehrazat ise
asık suratlı. Benim içim daha genç, 24 yaşındaki genç kız gibi
yaşıyorum. Şehrazat gibi yaşamıyorum. O yüzden bunlar beni çok
şaşırttı ve ürküttü. Ama uzun bir hazırlık dönemi geçirdim.
Nasıl hazırlandınız?
- İlk olarak yalnızlığı anlayabilmek için annemle oturduğum evden
ayrılarak tek başıma kiralık bir eve geçtim. Benim oyuncu koçum
Ayla Algan. Kendisiyle iki-üç ay boyunca Şehrazat’ı çalıştık.
Şehrazat nasıl oturur, bir mimar olarak projeyi nasıl anlatır, takı
takar mı, takarsa nasıl bir şey takar, hangi yemekleri sever, nasıl
giyinir, saçı nasıl olur gibi yüzlerce detay üzerine çalışmaya,
tekrar yapmaya başladık. İnsanların Şehrazat’a bu kadar
inanmasının, bu kadar benimsemesinin sebebi bu yüzdendir.
Ya 150 bin dolarlık ahlaksız teklife gelirsek... Senaryonun
bu bölümü neler yaşattı size?
- Senaryonun bu bölümünü defalarca okudum. Çok uykusuz geceler
geçirdim. Ama insanların bana sunduğu bu şansı geri çeviremezdim.
Erol Avcı ve yönetmenimiz Kudret Sabancı’ya güvendim. Çünkü onlar
çok kaliteli iş yapan, tecrübeli insanlardı. Sonunda korkularım
yerini mutluluğa bıraktı. Çünkü onlar hiçbir zaman Şehrazat’ın
kadınlığını göstermediler. Önemli olan bir şey vardı; Şehrazat bunu
çocuğu için yapıyordu. Orada Bergüzar yoktu, Şehrazat vardı. Her
şey olması gerektiği gibi işlendi.
O sahnenin çekimi zorladı mı sizi?
- O sahneyi nasıl çektiğimi bir bilseniz... Hani Onur’un,
Şehrazat’ın 150 bin dolar borç istemesine karşılık bir gece
beraberlik teklif etmesi ve Şehrazat’ın merdivenlerdeki ağlama
sahnesi var ya, işte o sahneler çok ağır geçti. Sahne bitti ama ben
merdivenlerden kalkamadım. 20 dakika boyunca ağlamaya devam ettim.
Ayla (Algan) Abla geldi, beni kaldırdı ve bir odaya götürerek
sakinleştirmeye çalıştı. Çok acayip etkilenmiştim Şehrazat’ın o
durumundan.
Otel sahnesi yani siyah gece ve parayı
almanız...
- O sahnelerin çekimi de çok ağırdı. Beni çekim sırasında setin
kalabalık olup olmayacağı da endişelendirmişti. Fakat Kudret
Sabancı bu sahneyi çok normal bir sahneymiş gibi düşünmem
gerektiğini söyledi. Öyle düşündüm ve her şey olması gerektiği
şekliyle çekildi. Duygusal anlamda çok ağırdı. En ağır geçen sahne
doktora parayı teslim ettiğim sahneydi.
DOĞALLIĞIM SEVİLDİ
Bu zor durumda Bergüzar Korel olsa ne yapardı?
- Bu Şehrazat’ın hikayesi... Şehrazat söylemesi gerekeni söyledi ve
yapması gerekeni yaptı. "Yanlış yaptı" diyenler çıkabilir. Ama ben
şöyle düşünüyorum; ortada bir çocuk, bir evlat var. Ben bu duyguyu
bilmiyorum ama benim de 5 yaşında bir yeğenim var. Evladım olsa
ancak bu kadar sevebilirim. Yani yeğenime çok düşkünüm. Onun kılına
zarar gelmesine dayanamam. Dolayısıyla benim, onun için
yapamayacağım şey yoktur. Şehrazat her şeyi denedi. İnsanları
aradı, iki kez kayınpederine gitti, bankaya gitti, şirketten borç
istedi; olmadı! İnsanlar şunu söyledi; Neden çocuğunun hastalığını
söylemedi... O zaman bu dizi olmazdı. Şunu da unutmayalım ki, böyle
çok hikaye var. Kimisi bu teklifi kabul etmiştir, kimisi
etmemiştir, kimisi çocuğunu söylemiştir. "Binbir Gece"nin
hikayesinde söylememek tercih edilmiş, hikaye bunun üzerine
kurulmuştur.
Şehrazat’ı izlerken beğeniyor musunuz
kendinizi?
- Dizinin bütün tekrarlarını izliyorum. Kendime bakıyorum,
inceliyorum ve eleştirilecek taraflar buluyorum.
Herkes bayılıyor size. Ne kusur buluyorsunuz
kendinizde?
- Kambur duruşumu sevmiyorum. Bazen vücut dilimi eleştiriyorum.
Şehrazat’ın Bergüzar’a kaçtığını düşünüyorum...
Şehrazat çok dişi bir kadın... Ama Bergüzar küçücük bir
çocuk gibi...
- Ben hiçbir zaman dişi Bergüzar olamadım. Şu anda da öyle değilim.
Konservatuvardaki erkek arkadaşlarım hiçbir zaman beni "kadın"
olarak görmezdi. Bir anda gelişim gösterdiğim için küçüklüğümden
itibaren bu gelişimi, değişimi saklamak istedim. Bu daha sonra bir
zırh haline geldi. Bu yüzden de hep insanlarla arkadaş oldum. Aşık
oldum, sevgilim oldu, ama o ilişkimde bile dişi Bergüzar olamadım.
Küçük bir kız çocuğu gibiyim, evet... Bundan da rahatsız
değilim.
Bergüzar için bir şey diyemem ama emin olun erkekler
Şehrazat’ı beğeniyor.
- Daha bir şeyin farkında değilim. Set ile ev arasında geçen bir
yaşantım var. Dışarı açılmadım. Açıkçası açılmayı da pek
düşünmüyorum. Ben doğallığı seviyorum. Çok makyaj yapmam, saçımın
rengini değiştirmem. Şehrazat da öyle bir kadın. Belki bu doğallık
beğenildi.
Belki biliyorsunuzdur, sizi yeni "Sultan" ilan
ettiler?
- Bu benim haddim değil. Daha çok yol katetmem gerek. Ben kendimden
memnun olmayan biriyim. Hırslı değilimdir ama daha iyi olmak
isterim. En korktuğum şey bir gün cepten yemeye başlamaktır.
Duygularımı yitirmekten çok korkarım. İçimde acayip korkular
yaşıyorum. İş çok sevildi, insanlar benim için çok güzel şeyler
söylüyor, bunlar çok güzel. Buradan herkese teşekkür ediyorum.
Benim içim çok doluydu. Sadece oynamak istiyordum. Çünkü içimde
dışarı çıkarmak istediğim o kadar çok şey vardı ki... Çok iyi bir
ekiple bir araya geldik ve bunlar dışarı çıktı.
İki haftada şöhret oldunuz... Neler değişti
hayatınızda?
- Tek bir şey değişti, o da artık zamanımın olmaması...
Değerlerimin, arkadaş ilişkilerimin değişmeyeceğine yürekten
inanıyorum. Benden çok söz ediliyor olması güzel, ancak hayatım
aynı. Beşiktaş’a gidip alışverişini yapan Bergüzar’ım yine... Beni
en mutlu eden şey, insanların "Biz seni çok sevdik, bu işi,
Şehrazat’ı çok sevdik" diye geliyor olması. Bu beni daha
cesaretlendiriyor. Çünkü bütün bu sözler bana korkmamam
gerektiğini, bir şeyleri başardığımı hissettiriyor. Keşke bugünleri
babacığım da görebilseydi. Gurur duyardı benimle.
Halit benim arkadaşım
Halit, benim annem ve babamla "Zeybek Ateşi" adlı projede oynadı.
Kendisini konservatuvardan ve AKM’den de tanıyordum, ama
tanışıklığımız ailem sayesinde olmuştur. Halit, başım sıkıştığında
arayabileceğim, bir derdim olduğunda "Halit ben ne yapacağım"
diyebileceğim bir arkadaşımdır, o kadar. Evet onunla ilişkimiz
arkadaşlık çerçevesinde çok özeldir. Bir sevgilim ise yok. Temposu
yüksek olan bir mesleğim var. Ama "İşim her şeyden önemli"
diyenlerden de asla değilim. Hatta olması gereken zamanda bir aile
kurmak bile istiyorum. Yapmam gereken çok şey var ama ben genç anne
olmak istiyorum. Şehrazat’ı oynadıktan sonra bu duygum daha da
arttı.
Şehrazat iliğime kadar işledi
Dizinin ileriki bölümlerinde neler olacağını hiç bilmiyorum. Sadece
6’ncı bölüme kadar olanını biliyorum. Yani Onur, Şehrazat’ın çocuğu
olduğunu öğrenecek mi, inanın benim de fikrim yok. Bildiğim bir şey
var ki, Şehrazat’ın hayatı çok ağlatacak. Mutlu olacak mı
bilmiyorum ama ben mutlu olmasını istiyorum. Şu an Şehrazat benim
iliğime, kemiğime kadar işledi. Çekim bitiyor, eve gidiyorum, hálá
Şehrazat’ı yaşıyorum. Ben oyuncu olarak bunu hissediyorsam,
seyircinin bir sonraki bölümde ne olacağını merak etmesi çok
normal...
HER ROLÜ OYNAYAMAM
"Oyunculuk için her şey yaparım" diyemeyeceğim. Benim bir duruşum,
hayat tarzım var. Bu hayat tarzımın dışına çıkmak niyetinde
değilim, bu yapıda olan birisi de değilim. Ben konservatuvar
yıllarımdaki gibi mutlu yaşamak, babam varmış gibi güvende olmak
istiyorum. Zaten hayatımı da babam varmış gibi sürdürüyorum.
Sema Denker/Hürriyet