Şehitlere hakaret ediyoruz!

Aslında bu yazıyı bir ay önce yazacaktım ama deyim yerindeyse sevgili Serdar Tuncer lafı ağzımdan aldı.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Aslında bu yazıyı bir ay önce yazacaktım ama deyim yerindeyse sevgili Serdar Tuncer lafı ağzımdan aldı.

Tuncer'in yazdığı satırları okurken hem aynı hassasiyeti paylaştığımız için sevindim, hem de, yazdıklarını okurken kıskançlıktan çatladım doğrusu...

Çatladım çünkü bir toplumsal sıkıntı ancak bu kadar güzel kaleme alınabilirdi.

Özetle, "Şehitler için saygı duruşunda bulunurken dinlemek zorunda kaldığımız o lüzumsuz boru sesinden bahsediyorum. Ondan kurtulmalıyız. Hem de bir an önce..." diyor Serdar Tuncer...

Nice zamandır yurdun dört bir yanında konferanslar veriyorum. Pek çok konferans öncesi o boru sesiyle bana da epeyce zulmedildi.

Zulüm derken abartmıyorum.

"Ti ti tiiiiiii" diye başlayan ve bir dakika boyunca çalan o ses kulağıma çalındıkça içimde bir öfkenin kabardığını hissettim. Bazı illerde bu konudaki rahatsızlığımı dile getirdim.

Uzatmayayım..

Dün Trabzon'da Hikmet Genç ile birlikte her gazeteciye nasip olmayacak bir konferans verdik.

Salon hınca hınç doluydu.

Kemal Kılıçdaroğlu salonu görse "Ben bu kadar kalabalığı toplayamıyorum" diye istifa ederdi herhalde.

Efendime söyleyeyim...

Konferans başlamadan önce beni çıldırtan o boru sesi bir kez daha çalınınca "Ama yeter artık" diyerek kürsüye çıktım.

Orada söylediklerimi sizlere de nakledeyim...

"Ben bu saygı duruşunun şekline saygı duymuyorum. Bizim usulümüz kadimden geldiği üzeredir. Bizler Müslüman bir topluluğuz ve o yüce dinin bize verdiği emri görev onuru gereği yerine getirmekle yükümlüyüz. Sizlere, şehitlere saygı ve sadakatinizi Amerikan yat borusu eşliğinde değil, tekbirler ve dualar eşliğinde sunmanızı tüm yüreğimle teklif ediyorum!"

Önerim salon içinde kısa sürede bir kampanyaya dönüştü. AK Parti teşkilatı, bundan böyle düzenlenecek törenlerde o ucube boru sesi eşliğinde saygı duruşunda bulunmayacaklarını belirtti ve meseleyi tatlıya bağladık.

Bu kampanyanın kısa sürede tüm Türkiye'ye yayılacağından şüphem yok. Bizi yöneten karar vericilerin de bu konuda harekete geçip tüm ülke insanının milli ve manevi duygularını okşayacak bir çalışma için adım atacaklarını umut ediyorum.

"Bir boru sesi sizi rahatsız etti diye değişecek mi?" diyenler olabilir ancak mesele bundan ibaret değil.

İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin milli ve manevi duygularını şaha kaldıran bir marştır. Bir başka deyişle Türk ulusunun emperyalizme karşı şanlı direnrişini anlatan bir marştır.

Emperyalistlerin ne idüğü belirsiz tırıvırısını böylesi anlamlı bir marştan önce çalmak hem bu topraklara, hem de bu topraklar için şehit düşmüşlere en büyük hakarettir.

Serdar Tuncer'in dediği gibi...

Çanakkale'de Allah Allah nidalarıyla düşmana saldırıp şehit olanları, o gün saldırdıkları emperyalistlerin "yat geber" müziğiyle yad ediyoruz. Şehitlere saygı sunuyoruz derken bildiğiniz hakaret etmişiz.

Şu çıldırmışlık haline bakar mısınız?

"Şehitlerimiz için 1 dakikalık saygı duruşu" diyerek ayağa kalkmaya davet ediliyorsunuz. Ayağa kalkıp hazır ol vaziyeti aldığınızda, bu kez "Yat borusu" çalıyor!

Ayakta uyumuşuz anlayacağınız.

Amerikan'nın eski başkanlarından avanak Bush yıllar önce Türkiye'ye geldiğinde, "Geleneklerimizin buraya kadar gelmesi beni çok mutlu etti" demiş ama yine de uyanamamışız!

Yukarıda da söylediğim gibi...

Ben bu saygı duruşunun şekline saygı duymuyorum. Şehitlere saygı ve sadakatimin bir sömürge devletinin müziği üzerinden dayatılmasını reddediyorum.

Bizi yöneten karar vericilerden gereğini yapmalarını talep ediyorum.