Senden daha çok ölürler hem de…
Sen istediğin kadar yeri göğü inlet, istediğin kadar onlara;
cenazelerinde ahretin en güzel yerinin sahibi muamelesi yap.
Ölürler arkadaş, ölürler.
İlk; o kalleş kurşunlar bedenlerine geldiği anda ölürler.
İki gün sonra unutulup, gittiklerinde de…
Yetmezmiş gibi bir de anaları babaları; “boşa öldün evlat,” diye
ağlarken ölürler.
Öyle ağlatırsan eğer…
Şehitler de ölür arkadaş, şehitler de…
Hem de senden daha çok ölürler.
Emin ol onlar bilir; o karanlık gecelerde nöbet tutarken, sonuna
kadar ve yüreklice arkalarında olmadığını…
Bilirler; yanı başında ölen kader arkadaşlarını; bu topraklarda
kardeş olarak yaşaması gerekenlerin öldürdüğünü…
Bilirler de susar yürekleri…
Büyüklerim daha iyi bilir diye…
Sen bilmezsin ama onlar o zaman bile bilirler dönen
dolapları…
Bilirler de susarlar.
“Vatan sağ olsun,” diyerek.
Vatan sevdalarının sonsuzluğundan…
Şehitler de ölür arkadaş, şehitler de…
Hem de senden daha çok ölürler.
Sen bilmezsin ama onlar öldükten sonra daha iyi görürler.
Üç beş şatafatlı sözün ardından unutulduklarını…
Ateş düşen ocaklarının onlarsız garip kaldığını…
Öyle bağırmakla onları yaşatamazsın
arkadaş.
Çünkü şehitler de ölür.
Hem de senden benden daha çok ölürler.
Belki kahrederek, belki gülerek bakarlar sonra ülkemizin
haline…
Öldüğü bu vatan toprağında oynanan oyunlara…
Sen bir türlü anlamazsın ama onlar işte o zaman anlarlar.
Ağzında salyalarla kin kusanları, hain tuzaklarla ölümü onlara
getirenleri ve kardeşi düşman göstermek için olmadık oyunlar
yapanları…
İnsanı insanlıktan çıkaran hain tuzakları…
Ve o tuzaklara düşüp, düşünmeden birbirlerine kıyanları…
Şehitler de ölür kardeşim şehitler de…
Hem de senden benden daha çok.