Evet. Benim de içinde olduğum,
karmaşanın ortasında büyüme çabasına girip sonra da aslında
istediklerinin hissiyattan ziyade gereksinim olduğunu fark eden
kadınlar.
Mutlu olamıyoruz. Çünkü kadın
olamıyoruz. Çalışan, kendini geçindirecek parayı kazanan, en az
erkekler kadar başarılı olan kadınlarız. Büyük şehirlerin şartları itibariyle erkek gibi büyüyoruz.
Normal şartlarda bir erkekten beklentimizi zaten kendi kendimize
tamamlamış oluyoruz. Ama kadınız ya, içgüdüsel olarak bir erkeğin
korumasına, kollamasına ihtiyaç duyuyoruz.
Bu ihtiyaç itibariyle evlenmek,
ilişki sürdürmek, mutlu olmaya çabalamak istiyoruz. İlişkilerimiz
sürmüyor. Her şey gerçek bir kadın-erkek ilişkisi gibi olmuyor.
Çünkü kadın, mevcut durum itibariyle kadın gibi davranmayı
unutuyor. Keza erkekler de öyle.
Kadının sırtından, bilgisinden, çevresinden beslenen adamlarla dolu
ortalık. Kadın başarılı, paralı, güçlü olunca bu sefer erkek de rol
değiştiriyor. Bu sefer erkek sırtını yaslamak istiyor. Erkek, erkek
olduğunu unutuyor. Elbette hayat müşterek ama erkek bu durumda
bunca zaman işleyen yapıdan sapıp, bunu ‘zamanın getirisi’ olarak
adlandırıyor.
Şehirli kadınlar, neredeyse her şeye
sahip. Bir tek çocuk sahibi olamıyor. (Aslında o bile mümkün artık)
Ama toplum baskısı ama elalem ne der zırvası yüzünden bi noktadan
sonra ‘mantık evliliği’ yapıyor. Geçinemediğinden değil, parası
olmadığından değil, aşktan hiç değil zaten. Aşkla evlenen bile zar
zor mutlu oluyor. Kadın şikayet etmese bile, kadının gücü adamı
yoruyor bi noktadan sonra.
Erkekler olmadan da olmuyor ama.
İçgüdüsel çünkü. Korunma, kollanma, sahip çıkılma hissiyatı.
Özellikle babasız büyümüş, anne-babası ayrılmış kadınların iş
hayatlarındaki güçlü duruşu, işin duygusal kısmında işlemiyor.
Fiziksel ve duygusal olarak kendini mutlak bi noktada eksik
hissediyor. O eksikliği tamamlamak üzere bir adama ihtiyaç
duyuyor.
Adam adam olmadığından, kadının da
aşktan dili yanıyor. Aşk bu neden pişmanlık hissiyatı oluyor? Neden
nefretle anılıyor o insanlar?
Diyeceğim odur ki, çok zor değil.
Kadın her şeye daha duygusal bakan bir varlık olarak hiçbir zaman
tamamiyle hissizleşemiyor. Aşık olunca yine 9 yaşındaki bi çocuktan
farksız oluyor. Bu durumda iş adama düşüyor. Bir erkek, gerçekten
bir erkek gibi davrandığında, kadın da sapına kadar kadın
oluyor.
Çünkü biz koca şehirde erkekçe
büyüyoruz. Kadın olduğumuzu hissedemezsek, ne istediğimizden emin
olabiliyoruz ne de size istediğinizi verebiliyoruz.
Ona göre.