Şehir efsanesi sanılan tecavüz tehdidi gerçekmiş
Abone olSonra biri yapıştı gırtlağıma, bir polis, adı Süleyman’mış, kafamı, otobüsün camına vurmaya başladı. “Seni burada dom...tıp, si...rim, zaten karanlık kimsenin haberi olmaz!” dedi.
GAZETECİLER.COM - Gezi
Parkı'nda başlayan ve tüm Türkiye'ye yayılan olayların en çok söz
edilen isimlerinden biri Beşiktaş'ta darp edilen türbanlı anneydi.
Bir siyasetçinin gelini olan ve uğradığı saldırıyı Elif Çakır ve
Balçiçek İlter'e anlatan genç kadın ile en çok konuşmak isteyen ise
Hürriyet yazarı Ayşe Arman olmuştu.
Arman, bu isteğine kavuşamadı ama Gezi'de görev yapan polis
memurlarından, Gezi protestolarına katılan gençlere kadar pek çok
kesim ile görüştü, konuştu.
Bugün de Hürriyet'teki köşesinde bir genç kadın var Arman'ın. Evine
giderken gözaltına alınan, polisler tarafından şiddete maruz kalan,
taciz edilen hatta "sana burada tecavüz ederiz kimsenin haberi
olmaz" diye tehdit edilen genç bir kadın.
İsmi Pınar. Çocuk gelişimi ve pedagoji eğitimi görmüş, turizm
sektöründe çalışıyor. Tecavüzden şans eseri kurtulduğunu, kimi
zaman ağlayarak anlatmış Ayşe Arman'a. İşte Arman'ın köşesinden
genç kadının yaşadıklarına dair bir bölüm:
SENİ ŞEHİR EFSANESİ
SANIYORDUM
"Daily News’tan Belgin Akaltan sayesinde Pınar’ı buldum, konuştum.
Pınar’ın yaşadıkları, tüyler ürpertici. Başına gelenleri, birebir
ondan dinledim. Buyurun siz de dinleyin...
Seni uzun zamandır arıyordum, çünkü yaşadıklarının
“şehir efsanesi” olduğunu sanıyordum. Başına gelenleri bizimle
paylaşır mısın?
- Adım Pınar. Çocuk gelişimi ve
pedagoji eğitimi aldım. Turizm sektöründe çalışıyorum. Gezi
olayları sırasında, polis tarafından şiddete uğradım, feci şekilde
dayak yedim, elle ve sözle taciz edildim, tecavüz tehdidi yaşadım
ve tecavüzden şans eseri kurtuldum...
2 HAZİRAN, SAAT 20:30, YER
BEŞİKTAŞ...
En başından anlatır mısın?
- Benim tek
suçum, evime gitmeye çalışmaktı!
2 Haziran günü ne oldu?
- Beşiktaş’ta bir arkadaşıma uğramıştım. Saat 20.30’du.
Minibüse binip, Tarabya’ya evime gidecektim. Beşiktaş ışıklara
geldim, baktım ne minibüs var, ne taksi. Tam o sırada, birileri
geldi, beni kolumdan çekiştirmeye başladı...
Gözaltı mı?
- Ben ne olduğunu anlamadım ki. Beni Barbaros Bulvarı’nın
önünden aldılar. Ama daha sonra, Taksim Gümüşsuyu’ndan
Dolmabahçe’ye doğru indiğimi, polise mukavemet gösterip, izinsiz
yürüyüş sırasında, kamu malına zarar verdiğimi iddia ettiler.
Alakası yok. Tanıklarım var. Kamera kayıtları var.
POLİSLERİ GÖRÜNCE "BENİ KURTARIN" DİYE
BAĞIRDIM
Seni aldılar, sonra...
- Ortada insan yok, yürüyüş yok, protesto yok. Başladılar
beni küfrede küfrede bir yerlere sürüklemeye. Elden ayaktan
kesildim. Ben onların polis olduğunu bile anlamadım. Başbakanlık
ofisine doğru götürdüler. Baktım, orada polisler var, bir an
rahatladım, “Beni kurtarııın!” diye bağırmaya başladım. Böyle de
salağım, ne bileyim beni sürükleyenlerin de polis olduğunu...
OROSPUYA BAK GECE GECE NE İŞİ VAR
SOKAKTA
Kendilerini tanıtmadılar mı? Polis kimliği göstermediler
mi?
- Hayır. Ben “Siz kimsiniz?” diye sordukça, kafama bir tane
geçiriyorlardı. Ağza alınmayacak küfürler eşliğinde. “Bilmem ne
çocuğu!”, “Memleketi siz mi kurtaracaksınız?”, “Bir de kadın başına
çıkmış sokağa!” Şoktaydım. Baktım beni götürdükleri yerde başka
gençler de var, hepsini dövüyorlar, coplar havada uçuşuyor.
Ağızlarından burunlarından kan geliyor, burnu kırılanlar bile
vardı.
Gördüklerin karşısında senin yaşadığın ne?
- Korku. Tarif edilemeyecek kadar büyük bir korku. Tek kadın
bendim. Beni arabaların arasına sürüklemeye çalıştılar. Biri kolumu
kıvırıyor, biri belimi sıkıyor. “Yanlış yapıyorsunuz! Bırakın beni”
diye bağırıyorum. Sonra beni bir belediye otobüsünün içine
tıktılar. O sırada, biri yüksek sesle bağırdı, “Kimlikleri alın,
üstlerini arayın!” “Amirim” dedi biri, “Bir tanesi bayan!”
“Orospuya bak! Gece gece ne işi varmış sokakta!” dedi. Gece dediği,
saat 20.30.
Otobüsün içinde biri, “Çıkar üstündekileri” dedi, refleksle, “Çıkarmayacağım!” dedim. Dediğim anda bir tokat patladı suratımda. Çantamı kolumdan çekip aldılar, yere boşalttılar, üzerimdeki ince kazağı zorla çıkardılar, gömleği de. Tişörtle kaldım. Üstümü ararken, taciz ettiler.
SENİ BURADA DOM...TIP Sİ...RİM, KİMSENİN HABERİ OLMAZ
Sonra biri yapıştı gırtlağıma, bir polis, adı Süleyman’mış, kafamı, otobüsün camına vurmaya başladı. Beni otobüse bindirdiklerinde, önde otobüsün bıyıklı şoförü oturuyordu, ona, “A...na ko..uğumun çocuğu, ışıkları kapat, in aşağı!” dedi. Sonra bana dönüp, “Seni burada dom...tıp, si...rim, zaten karanlık kimsenin haberi olmaz!” dedi. Ben korkudan titreyerek, “Tamam abi” dedim. Belki biraz sakinleşir diye. Sonra bir başkası geldi, suratımı tuttu ve tükürdü. “Senin gibi kızım olacak, asarım keserim!” dedi. “Siz hiç dağa çıktınız mı?” dedi bir başkası. İşler iyice kontrolden çıktı...
Orada tecavüze uğrarım diye korktun mu?
- Evet. (Ağlıyor...) Allah kurtardı beni. O gün, orada, bana
bunu yapanlarla uğraşacağıma dair söz verdim kendime. Çünkü bana
bunu yapanlar, beni bu kadar aşağılayanlar, kimse sesini
çıkarmazsa, benim çocuğuma da aynı şeyi yapabilirler. Sizin
çocuğunuzu da!
Peki sonra?
- Şiddete devam. Sonra birkaç kişi geldi, “Tamam Süleyman,
yeter artık!” dedi. Adamın elinden beni aldılar...
AYŞE ARMAN'IN TÜM YAZILARINI BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ