Şehidin cebinden çıkan kanlı Kur-an...

Yüreğiniz ne kadar yanarsa yansın, canınız ne kadar acırsa acısın.. Evlat sahibi değilseniz, bir şehit ailesinin yaşadığı o tamirsiz, tarifsiz acıyı anlayamazsınız..

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Yüreğiniz ne kadar yanarsa yansın, canınız ne kadar acırsa acısın.. Evlat sahibi değilseniz, bir şehit ailesinin yaşadığı o tamirsiz, tarifsiz acıyı anlayamazsınız..

Ne yaparsanız yapın, onların yürek çığlıklarını satırlara dökemezsiniz.  Tepelerinden bir kazan kızgın yağ dökseniz, yüreklerindeki yangın kadar acı vermez.

Sabrın tükendiği, hatta sabrın sonun bile tükendiği bir ortamda onlara sabır dileyemezsiniz..

Bu nedenledir ki, her şehit haberi sonrası ekranlara çıkıp, pozdan poza girerek, artis artis barış söylemlerinde bulunanları çok sahtekar bulurum. "Hadi üçümüz kamera karşısında buluşalım, ülke kurtarıcılık oynayalım" diyenlerin hangisi bugüne kadar çıkıpta, "Benim de şurada çocuğum şehit düştü" demiş ki?

Ben henüz evlat sahibi olmamışken, yani daha toy bir genç iken bir anne, yaşam tarzımı değiştiren şu soruyu yöneltmişti bana?

"E harfi ile başlayan 3 meyve say bana.. Fazla değil, sadece 3 meyve ismi istiyorum.. Düşünmek için istediğin kadar süren var. Araştır, bana yarın cevabını ver!."

Kitaplar, ansiklopediler, bilgelere sormalar falan..

Yok!

İki tanesinin cevabını buldum.. Elma ve Erik.

Ama üçüncüsünü bulamadım bir türlü..

Ertesi gün duyduğumda "Vay beee" diyeceğim cevabı söyledi o anne:

"3 meyvenin ikisi Elma ve Erik.. Üçüncüsü ise evlat!"

Televizyonlar "Dağlıca'da 8 şehit, 16 yaralı var" haberini alt yazı olarak geçmeye başladığında yine o sözler çengel gibi takıldı zihnime..

Yayın akışları değişti, "Bıçak kemiğe dayandı" açıklamaları yapıldı. Yüzünü görmekten iğrendiğim sözde uzmanlar yine ekranlarda koltuklara kuruldu ve bol bol nutuk attılar..

Nice zamandır hep aynı sahneyi izliyor, okuyoruz.

TV ve gazetelerde ilk gün, "Terör yine alçak yüzünü gösterdi. Türkiye'nin yüreğine ateş düştü" hezayanları...

İkinci gün "300 terörist kıstırıldı, PKK yuvaları bombalanıyor" söylemleri..

Üçüncü gün..

Hadise'nin kalçası, Gülben'in selülitleri, Nadide'nin göğüsleri.

Cankurtaranların, itfaiyelerin söndüremeyeceği yangının tam göbeğinde bırakılıyor anneler, babalar, kardeşler, eşler ve çocuklar..

Ta ki, o ölüm listelerine yeni şehit isimleri ekleninceye kadar.

Kendi vatanımızda "Türk'üm" demeye utanır hale geldik. "Gencecik yaşta vatan uğruna, toprak uğruna katledilen bu çocukların kanı yerde kalmamalı" deyince lanetlenir olduk.

Faşist olduk, ırkçı olduk, katil devletin ferdi olduk bir anda...

"30 yıldır silahla çözülemedi be cahil. Diyalog kurulmalı. Öcalan'la görüşülmeli" diyenler pervazsızca saldırıya geçiyor artık.

"Tamam da, ne zaman ufukta bir ışık görünse, ne zaman barış adına bir kıpırtı yaşansa, terör o zaman vuruyor bu çocukları" diyecek oluyoruz, dedirtmiyorlar.

Yarına, yarınlara dair ne kadar umut, ne kadar hayal varsa onları yerle bir etmek için kurulmuş bir sistem sanki...

Şunun adını artık koyalım..

Bu ülkede bölünmeden ve bölünmemeden yana olanlar diye iki kesim var.

Gizliden gizliye, ince mesajlarla bölünmeyi destekleyenler aydın, barışçıl ve halkların kardeşi..

Bölünmesin diyenler faşist, katil, ırkçı.

Bölünsün diyenlerin umudu Abdullah Öcalan. Karayılan, Bahoz Erdal...

Ya bizim?

Ne kaldı elimizde bu umuda sıkı sıkıya bağlanmamız için..

Çok şey var çok...

Tüm dünya milletlerinin bir araya gelse bile asla kıramayacağı bir umudumuz var..

Şükürler olsun ki...

Artık bu ülkede, şehit haberleri geldiğinde, golf oynamaya giden kuvvet komutanları yok.

Artık bu ülkede, "PKK biterse bu durum AK Parti'nin işine yarar. Öcalan'a söyleyin, harekete geçme emri versin" diyen paşalar da yok...

Artık bu ülkede karakolu basılırken, askerleri tek tek öldürülürken, heronların yayınladığı görüntüleri dev ekranda, "Kara Şahin Düştü" filmini izler gibi keyifle izleyen komutanlar yok.

Bu ülkede artık kendi askerinin güzergahına mayın döşeyen ve bunun adına, "Olur böyle şeyler. Zaiyat canım" diyen komutanlar da yok..

Artık bu ülkede kimse nöbette uyudu diye askerinin eline pimi çekilmiş bomba verip onun parçalanmasını keyifle izlemiyor.

Yine şükürler olsun ki...

Artık bu ülkede askerinin ardından çocuk gibi ağlayan Genelkurmay başkanı var.. Artık bu ülkede çocuklarının şehit düştüğü yere yıldırım hızıyla gidip, teröristleri kıstıran askerlerinin başına geçerek operasyonu yöneten bir Genelkurmay başkanı var.

Bir dönem içi boşaltılmaya çalışılan "Şehitlik" kavramı bu ülkede yeniden en büyük sabır, en büyük inanç haline geldi. Ülkenin her yerinden yine, "Vatan sağolsun" nidaları yükseliyor.

Ve bunların hepsinden önemlisi..

Aşağıda yer alan fotoğraflara dikkatlice bakın..


Fotoğrafların bilgisini sizlere vereyim..

Sol baştaki fotoğrafta yer alan Kur-an'ı Kerim, bundan bir ay önce şehit düşen bir askerin cebinden çıktı. Üzerindeki kan lekeleri, şehidin kanı...

Hemen yanındaki bir şehit annesi.. Şehidinin kendisine getirilen postallarının altını öpüyor ama gözünde bir damla yaş yok..

Hemen onun yanındaki fotoğraf bir lisede çekillmiş. Şehitlerine saygı duruşu yapan 15-17 yaş arası çocuklar, adeta "Sırada biz varız, geliyoruz" diye mesaj veriyor.

Ve son fotoğraf karesi..

Konyalı şehit Samet Bütün'ün annesi cenaze arabasına çıkıyor ve oğlunun yanında gülerek, onurluca selamlıyor şehidi için toplananları..

Bizi bin yıldır bir arada tutan ve haşre, mahşere kadar yine bir arada tutacak olan duygu, umut bu...

Eğer bir yerlerde barıştan yana umudunu kaybeden kimseler var ise...

Mehmetçiğin cebinden çıkan o Kur-an'ı Kerim'in hürmetine... Yüreğine taş basan annelerin hatırına... Liseli çocukların umudunu da kırmama adına... Gözünüzdeki korkunun yüreğinize inmesine asla ama asla izin vermeyin.!

"Ne ana ne sıla ne yar hayali
Bir gör mehmetteki kükremiş hali
Kırpmadı gözünü yağmur misali
Mermi yedi havan yedi mehmedim
Can askerim..

***
Bu öyle bir iman öyle ihlaski
Secde eder cümle canlı ve bitki
Bir temmuz akşamı allah şahit ki
Şaha kalkmış vatan idi Mehmedim" türküsünü milli marşı gibi haykıra haykıra şehadete giden şehitlerin yüce anısına..

Umudunuzu kaybetmeyin...

Allah adına yemin olsun ki güzel günler çok, çok yakında!...