Sedat Peker'den iddialara cevap
Abone olOrganize Suç Örgütü Lideri olmakla suçlanan ve halen cezaevinde bulunan Sedat Peker, iddialara bir mektup ile cevap verdi. Peker, mektubu Saygı Öztürk'e gönderdi.
Saygı Öztürk: "Organize Suç Örgütü Lideri olmakla suçlanan ve
halen cezaevinde bulunan Sedat Peker’den bir mektup geldi. Hakkında
yazılanlardan en çok 'adliyeye ambulansla geldi' haberlerine
alınmış. Ancak şimdi 'keşke ambulansla gelseydim' diyor." Peker,
mektubuna ek olarak değişik makamlara verdiği şikayet dilekçelerini
de eklemiş. Bu iddialardan en önemlisi, kendisinden 5 milyon dolar
istendiğine ilişkin mayıs ayında Fatih Cumhuriyet Savcılığı’na
verdiği dilekçe. SAYGI ÖZTÜRK Organize Suç Örgütü Lideri olmakla
suçlanan ve halen cezaevinde bulunan Sedat Peker’den bir geldi.
Hakkında yazılanlardan en çok “adliyeye ambulansla geldi”
haberlerine alınmış. Ancak şimdi “keşke ambulansla gelseydim”
diyor. Peker, mektubuna ek olarak değişik makamlara verdiği şikayet
dilekçelerini de eklemiş. Bu iddialardan en önemlisi, kendisinden 5
milyon dolar istendiğine ilişkin mayıs ayında Fatih Cumhuriyet
Savcılığı’na verdiği dilekçe. Sedat Peker’in gönderdiği mektupta
öne sürdüğü iddiaların doğru olup olmadığını bilemem. Yüce yargı
kuşkusuz bunları ortaya koyacak, iddiaları da tek tek
araştırılacaktır. İşte Sedat Peker’in mektubundan bölümlar: ŞUBEYE
GÖTÜRÜLÜRKEN: Sabah ezanı vakti evimizde uyurken, tam savaş
donanımlı polisler yatak odamıza giriyor, ‘etkisizleştirme’ adı
altında şiddete maruz kalıyorsunuz. Oradan ilgili şube müdürlüğüne
giderken, kameralara gülmemek ve boynunuzu eğmek adına sert bir
dille uyarılıyorsunuz. Şahsımın verdiği cevap ise ‘boynumu eğmem,
boynumu eğmem. Boynumu eğecek bir suç işlemedim. O yüzden ölsem
bile boynumu eğmem. Gülmem konusuna gelince ise verdiğim cevap,
‘bana bunu yapanların, bu emri verenlerin beni üzgün görerek keyif
almalarını onlara tattırmayacağım’ idi. AMBULANS HABERLERİ:
Gazetelerde benim teslim olmaya ambulans ile geldiğim konusu var.
Düşünüyorum da ya herkes, ya da ben (zaten eğilimliydim) delirdim.
Bu ambulans hikayesi nereden çıktı, halen anlamış değilim. Beni
adliyeye taksiyle geldiğimi herkes gördü. Kaldı ki serbest bırakan
hakimi yalancı çıkarmamak adına gelip teslim olan ben, hastaların
hayatını kurtarmak için görev yapan ambulansı kullanarak öyle bir
şey yapar mıyım? Gerçi keşke ambulansla gelseydim. Çünkü adliye
önünde avukatımla beraber darp edildim. Adli tıptan bana verilen
kati rapor 7 günlük. Avukatıma verilen rapor ise 15 günlük. Yani
hastanede acil servise kaldırılacak kadar. Adliyeye teslim olmaya
gelen bir insana yapılan bu saldırıyı ve işkenceyi kim nasıl izah
edebilir halen daha anlayamadım. Adliye personeli de bu olaya şahit
oldu. DEVLETTEN ÜSTÜN GÖRME: Bütün her şeyi bir kenara bıraksak
bile her gözaltına alınmamda kendi beyanımmış gibi kendimi
‘devletten üstün gördüğüm’ ibareleri dosyaya mutlaka yazılıyor.
Bunu basınla paylaşarak şahsıma antipati yaratmaya çalışmaları
nasıl bir şeydir acaba? Onlara da söylediğim gibi ‘bana tüm
yaptıklarınızdan dolayı hakkımı helal etsem de (asla) bu
yakıştırmadan dolayı etmem. Ben ve ailem, devletimizi bir okyanus
kabul eder, üzerine bir damla su olabilmeyi kendimize şeref kabul
ederiz. KORSAN BANDI: Yine gazetelerde gördüğüm gözümde korsan
bandı olan resim için ‘Peker’in evinde ele geçirildi’ diyor. Yahu,
Allah aşkına 3 yıl önce Bodrum’un koylarından birinde ‘Korsan’
isimli bir restorana gittim. Yerli-yabancı herkese bir tane
veriyorlardı. Yaz ayında, ‘Korsan’ isimli restoranda hamağın
üzerinde takım elbiseyle fotoğraf çektirecek halim yoktu ya...
Sanki denizde korsanlık yaparken yakalanmışım gibi ‘korsan resmi
ele geçirildi’ diyor. “BENDEN BAŞKA HERKESE: Saygı Bey, insana
sormazlar mı: kardeşim bu resimleri sana kim verdi? Benim evime
gazeteciler girmedi ki, polisler girdi...Bu resmi nasıl mı
gazetecilere verdiler? Hakkında gizlilik kararı bulunan dosya, ben
ve avukatlarım haricinde herkes tarafından biliniyor. Şaka gibi
değil mi Saygı Bey? Bir ben bilmiyordum. Bir şey sorduğumda
‘gizlilik kararı var’ diyorlar, ama dosyayı tefrika gibi
yayımlıyorlar. Dosyayı yayımlamalarında benim açımdan hiçbir sorun
yok. Bari doğru bir şekilde yayımlasalar. ANKARA C. BAŞSAVCISI:
Sözde Ankara Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu benimle ilgiliymiş. Yüce
Allah biliyor, ne yüzünü gördüm, ne tanıyorum, ne de biliyorum.
Beni uzaktan tanıyan birisi, bu beyefendiyi de tanıyormuş.
Telefonda konuşmuşlar. Yahu Allah aşkına benimle ilgili mi
konuşmuşlar. İsmi geçen ve emekliliğini isteyen İstanbul’daki savcı
da 4 ayrı gasptan ve organize suç örgütü liderliğinden cezaevinde
bulunan kişinin (adını veriyor) tanıdığıdır. Benimle tanışmışlığı
ve yakınlığı yoktur. YARDIM İSTEYEN EMNİYET MÜDÜRÜ: Bugün bütün
gazetelerde bir Emniyet Müdürü’nün tayin olmak için benden yardım
istediği yazılı. Saygı Bey, bu nasıl mantıktır? Bana olan
düşmanlıklarından dolayı bu bürokratlara da zarar veriyorlarsa bu
zalimlik değil de nedir? Ya da onlarla bir düşmanlıkları varsa beni
niye kullanıyorlar? Sebep her ne olursa olsun, ismimin bahane
edilmesi suretiyle zarar verilmeye çalışılan kişi, kurum ve
kuruluşlardan özür diliyorum. Bir emekli paşamız hakkında da bu
şekilde yazılı beyanlarda bulunulmuş. Kendisini hiç tanımadım, hiç
görmedim, hiçbir irtibatım olmadı. ABD BAŞKANI BUSH NİYE YOK?: Bir
de benim anlayamadığım, ABD Başkanı Bush’un bu konuya niye dahil
edilmediği. Yurtdışında kaldığım dönemlerde, kendisini tanıyan bir
kişiyle tanışıp, arkadaş olmuştum. Beraber çekilmiş resimleri
vardı. O zaman henüz ABD Başkanı değildi. Vali olması lazım. Şimdi
bu kişi beni tanıyor diye, ABD Başkanını tanıyor diye Amerika’daki
tayinleri benim yaptığım mı söylenecek? MEZAR ZİYARETİNDEYDİM:
Emniyetten mahkemeye götürülüp bir gün serbest kaldığımda, o bir
günün yarısını mezarlık ziyaretine ayırdım. Savcılık, tutuklama
talebiyle bizleri mahkemeye yolladığında, sayın hakime, dosyaların
hepsini tek tek anlattım. Tutuklanmam istenilen bir kişinin
kaçırılması, darp edilmesi, senet alınması (isim veriyor) olayı ile
ilgili yargılandığımı, Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı’nca
takipsizlik kararı verilerek suçsuz bulunduğumu, ama benim ismimi
kullandığı için işadamı A.E gaspettiği için yaptığım şikayetlerden
dolayı halen silahlı gasp suçundan tutuklu olduğunu belirttim. Aynı
kişinin yine Bakırköy’de bir işadamından ismimi kullanmak suretiyle
menfaat temin ettiğinden dolayı ayrı bir tutuklamasının olduğunu,
Muğla Ağır Ceza Mahkemesi’nden silahlı gasp suçundan, Pendik
adliyesinde silahlı gasp suçundan tutuklamaları olduğunu söyledim.
Kişinin, PKK adına para toplamaktan cezaevinde yattığını, eşinin
ağabeyinin vurulması hadisesi de dahil 17 ayrı suçu var. Ayrıca, o
dönem adı DGM olan İzmir’deki mahkeme tarafından kamuoyuna ‘Amele
Çetesi’ olarak bilinen çetenin, eski lideri olduğunu, halen
yargılandığını izah ettim. 5 MİLYON DOLAR: Ayrıca, iki emniyet
mensubu (isimlerini veriyor) ile birlikte şahsımdan 5 milyon dolar
istediklerini, şahsın ortağının genel müdürünün bunları doğrular
mahiyette Fatih Savcılığı’nda ifadesi olduğunu, Savcılıkta ayrıca
telefon dökümleri ve askeriye tarafından verilen ciddi belgeler
olduğunu anlattım. Bu insanların kendilerini ‘raporlu’ göstererek
Fatih Savcılığındaki ifadelerini geciktirdiğini, ama şu an sizin
huzurunda bulunduğum bu tahkikatı kendilerinin yaptıklarını
söyledim. Bu dosyaların çok kalabalık olmasının tek sebebinin de
sadece okunmasının uzun süreceğinden dolayı sizin bunları
okumayarak beni tutuklamanız için olduğunu kaydettim. HAKİM DIŞARI
ÇIKARTTI: Hakim de beni dışarıya çıkartarak, gerçekten bu konuda
yargılanıp yargılanmadığının evrakını getirtti. Evrak gelince de bu
suçlamadan 6 ay önce takipsizlik kararı ile suçsuz bulunduğum için
ve işadamı diye söylenilen Y.A’ın birçok suçtan cezaevinde olduğu
için, yani kısacası ortada bir suç olmadığı için gecenin 03.00’üne
kadar tüm dosyayı okuduktan sonra bizi serbest bıraktı. Sonraki
yaşanan süreci de sizin takdirinize bırakıyorum. KAÇMAMAMIN
MÜKAFATI: Serbest bırakıldıktan sonra kaçıp delilleri
karatmayacağımı göstermek için, hakim beyi doğrulamak için gelip
teslim oldum. Kaçmadım, adliyeye geldim. Mükafatım ise 7 günlük
darp raporu. Yani kısacası daha önce yargılandığım bir şeyden
dolayı tutuklandım. Ama, adam kaçırmak, senet imzalamak, darp
etmekten değil. Biraz önce saydığım suçlardan dolayı
yargılanmayacağım. Ama suç örgütü kurdum diye yargılanacağım. İYİ
VATANDAŞ GİBİ: Şu an yaşadığım bu olayla ilgili olarak bir kişi ve
iki emniyet mensubunun (isimler veriyor) şahsımdan 5 milyon dolar
istediklerini iyi bir vatandaş gibi gidip Savcılığa ( 11 mayıs
2004) şikayet ettim. 800 küsur adliyeye faks çektim. Bu insanlar
tarafından bir komplo düzenleneceğine dair faks çekmediğim belde
adliyesi bile kalmadı. 6 ay önce tüm DGM Savcılarına, yani müracaat
savcılarına, bu kişiler tarafından komploya uğrayacağıma dair her
savcıya ayrı ayrı mektup yazdım. Bu yazışmalarımdan dolayı Adalet
Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, avukatıma ‘Sedat Peker
hakkında hiçbir soruşturma ve kovuşturma yoktur’ diye yazı
vermiştir. Biz de yasal süreci beklemeye başladık. Yani bu iki
emniyet mensubunun mahkemeye çıkarılmasını bekledik. NİÇİN YAZDI:
Bu yazdığım açıklama, sizin şahsınızın güvenirliği içindir. Zaten
başka açıklama yapmayı da düşünmüyorum. Bir Japon atasözü var:
yalan çok çabuk herkese ulaşır. Doğruysa yavaş ama tam zamanında
yetişir.’ Yazacağınız doğruların insanlara tam zamanında
ulaşacağına eminim. Yüce mahkeme, gerçekleri mutlaka ortaya
koyacaktır. Bekleyelim, görelim....