Sedat Ergin'den hükümete eleştiri
Abone olCem Uzan'a yönelik operasyonlar bir takım tartışmaları da beraberinde getirdi. Hürriyet'ten Sedat Ergin aynı operasyonların diğer isimlere yapılmamasını eleştirdi.
‘SEÇİME katılma hakkını elde edememiş bir partinin bu hakkı elde
etmiş bir partinin (YDP) üzerinden, hukuka rağmen, hukuku dolanarak
bir siyasi metamorfoz olayını gerçekleştirme eylemiyle dünya ve
Türk siyasi tarihinde bugüne kadar örneği olmayan bir sonuç alma
teşebbüsünde bulunulmaktadır.’ Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih
Kanadoğlu, 22 Ağustos 2002 tarihinde Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK)
yaptığı başvuruda, bu saptamadan yola çıkarak, Genç Parti’nin
seçime katılmasının engellenmesini talep ediyordu. YSK,
Başsavcı’nın bu yazısı üzerine herhangi bir karar almayınca, GP
seçimlere katılarak yüzde 7.25 oranında oy aldı. Kanadoğlu’nun
uyarısı dikkate alınmış olsaydı, GP seçime katılamayacağı için
sandıktan çıkan oyun dağılımı farklı şekillenecekti. AKP yine tek
başına iktidara gelirken, DYP barajı geçecek, MHP de bir ihtimal
TBMM’de temsil imkánını kazanabilecekti. 2002 SEÇİMLERİ DÜRÜST
OLMADI Kanadoğlu, bu olayı belgeleriyle anlattığı ‘Alaturka
Demokrasi’ isimli kitabında şu sonuca varıyor: ‘Milli irade 2002
seçiminde dürüst bir şekilde oluşmamıştır.’ Uzan Ailesi’nin ‘hukuku
dolanma’ taktiklerinin maliyeti yalnızca siyasi alanda yaşanmıyor.
Bu ailenin kontrolündeki şirketlerin geçmişte yaptıkları işlemlerin
büyük bir bölümünün bugün mahkemelik ya da soruşturma konusu
olması, sistematik olarak hukuka meydan okuyan cüretkár bir
davranış kalıbını gösteriyor. Bankacılık Üst Kurulu’nun resmi
raporlarına göre, salt İmar Bankası’nda 8.5 katrilyon tutarında bir
mevduatın ‘buharlaşmış’ olması, bu ailenin marifetleri konusunda
tek başına yeteri kadar açıklayıcı bir örnektir. Baba Kemal Uzan ve
küçük oğlu Hakan Uzan, yaklaşık bir yıldır yurtdışında firar hayatı
sürüyorlar. Büyük oğul ve Genç Parti’nin lideri Cem Uzan ise dün
adamlarıyla Pamukova’da gerçekleştirdiği baskın eylemiyle yeniden
gündeme geldi. UZAN AİLESİ’NE ÖDÜN YOK Özellikle 1990’lı yıllarda
görev yapan hükümetlerin ve yine bu dönemde Türk yargısının bu
aileyle ilgili suç duyuruları ve resmi raporlar karşısında
sergiledikleri atalet, ileride daha iyi değerlendirilecektir. AKP
iktidarı ise işbaşı yaptıktan sonra daha önceki hükümetlerin göze
alamadıkları bir cesaret sergileyerek, Uzan Ailesi’nin üzerine
kararlılıkla gitmiştir. Hükümet, bu arada, önemli bir adım daha
atarak, çıkardığı özel bir yasa ile bankalardan hortumlanan
paraların tahsil edilebilmesi için batıkçı bankacıların aile
fertlerinin mal varlıklarına da el konulabilmesini mümkün
kılmıştır. Bu yasa Uzan Ailesi’ne karşı ödünsüz bir şekilde
uygulanmaktadır. Gelgelelim, buraya kadar anlattıklarımız ve
kendisiyle ilgili çekincelerimiz, Cem Uzan’ın önceki gün Cumhuriyet
Gazetesi’nde yayımlanan tam sayfa mektubunda bir konuda haklı
olduğu gerçeğini değiştirmiyor. AMA BAŞKALARINA ÖDÜN VAR Cem Uzan,
şöyle diyor: ‘Benim gibi banka ile hiçbir ilgisi bulunmayan birinin
tüm mal varlığı sadece Uzan soyadı ve Genç Parti başkanlığı
nedeniyle haraç mezat satılırken, banka sahibi olup bankasına el
konulan, TMSF ile hiçbir protokol yapmayan ya da yapıp buna uymayan
gruplara neden dokunulmuyor?’ AKP hükümetinin, TMSF ile protokol
yapmayan ya da yaptığı protokollere uymayan hortumcular karşında
duruma göre ‘ayrımcı’, ‘çifte standartlı’ bir politika izlediği
doğrudur. Bu alandaki kayırmacı politikası, yolsuzlukların üzerine
gideceği ve hortumlamalar nedeniyle ortaya çıkan kamu zararını
tazmin edeceği vaadi ile Türk halkından yetki alan bir hükümetin
inandırıcılığını ağır bir şekilde gölgeliyor. Geçmiş hükümetin bir
bakanını, müfettiş raporlarını yargıya gecikmeli olarak sevk ettiği
gerekçesiyle Yüce Divan’a gönderirken ‘gözünü kırpmayan’ AKP
hükümetinin, hortumlamaların tahsili söz konusu olduğunda, yerine
göre ‘gözlerini kapaması’ garip değil midir?