Sedat Ergin'den çarpıcı açıklamalar
Abone olBu ikiliyi buluşturan söyleşide, temsilcimiz Çorakbaş sorulmayanları sordu, Ergin çarpıcı cevaplar verdi..
Hürriyet Gazetesi Ankara temsilcisi deneyimli gazeteci Sedat
Ergin, İnternethaber Ankara Temsilcimiz Nesrin Yanık Çorakbaş’a
internet medyası hakkındaki düşüncelerini ve eleştirilerini
anlattı. Ergin, internet sitesinin Hürriyet Gazetesinin satışını
etkilediğini savundu. İstanbul gazetecisi kim? Hürriyet Gazetesi
Ankara Temsilcisi Sedat Ergin’den “Muhabirin İş Kazası” haberine
ilginç yorum. Ergin, “O haber İstanbul gazetecilerinin işi. Ankara
gazetecileri böyle haberlere itibar etmez” dedi. İnternethaber
Ankara Temsilcimiz Nesrin Yanık Çorakbaş’ın Sedat Ergin’le yaptığı
internet ve medya röportajı çok konuşulacak… “İnternet gerçek
anlamda bir tehdit olabilir !” Sedat Ergin, geçtiğimiz günlerde
“Bizden Saklananlar” adlı yazı dizisiyle Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti tarafından Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü’ne layık
görüldü. Önce Ankara’nın diplomatik çevrelerinde tanınan, sonra
Hürriyet Gazetesi’nde ses getiren iç ve dış politika yazı
dizilerine imza atarak iyi bir kulisçi olduğunu kanıtlayan ve
Hürriyet Ankara Temsilciliğine atanan, sonra da televizyon programı
ile tüm Türkiye’nin tanıdığı ‘saygı duyulan diplomat gazeteci’
kimliğiyle öne çıkan Sedat Ergin ile, aldığı ödülün hemen ardından
Ankara’nın o meşhur Cinnah Yokuşu’nun hemen başındaki Hürriyet
binasında buluştuk. Ve, Türk medyasında ağırlığını giderek daha
fazla hissettiren internet haberciliğini ve internetin yazılı basın
üzerindeki tehdidini konuştuk. Ben, Sedat Ergin’in kimsenin
ulaşamadığı haber kaynaklarına nasıl bir çırpıda ulaştığını,
kimsenin bilmediğini gerçekleri ilk ağızdan öğrenen olmayı nasıl
başardığını merak ederken, o bunun aslında öyle pek de
heveslenilecek bir durum olmadığını anlattı. Ergin’i dinlerken, çok
şey bilmenin hiçbir şey bilmemekten daha zor olduğunu bir kere daha
anladım. Çünkü ona güvenle anlatılan konulardan bazılarının “off
the record” kalması gerekiyordu. Yani yazılmaması! Ama o bir
gazeteci ve bir gazeteci için haberin kokusunu alıp da yazamamak en
acı şey. Sedat Ergin’in de haber kaynağını dinlerken, “ne kadar
güzel fiyakalı bir haber yaparız” diye düşünüp, sonra o bilgileri
unutmak zorunda kaldığı olmuş. Bu yüzden, artık “Bak sana şöyle bir
şey anlatacağım, ama yazma” diyen siyasilere, “Anlatma daha iyi o
zaman” diyor. Yazamayacağı şeyi bilmenin kendisini huzursuz
edeceğini belirten Ergin, “İlerde bilip de yazmadığım ortaya
çıkarsa ben kendi mesleğim karşısında zor duruma düşerim.” diye
konuşuyor. Bilişim Çağı’nda interneti doğru algılıyor muyuz sizce?
Ne kadar doğru algılandığını bilemem, ama gazeteci gözüyle
konuşursak; bundan 10-15 yıl öncesiyle kıyasladığımızda muazzam bir
gelişme olduğunu söylemek gerekir. Bunu kendi tecrübelerimden
biliyorum. Bu göreve 10 yıl önce geldiğimde, benim bilgisayarla
olan tek ilişkim önümüzdeki cihazı, sadece haber yazmak için
kullanmaktı. Daktilonun modernize edilmiş bir versiyonuydu benim
için bilgisayar. Ama bugün çalışma düzenime baktığımda, güne
e-maillerimi okuyarak başlıyorum. Bir kere muazzam bir haberleşme
kolaylığı sağlıyor. Bir de bilgiye çok çabuk ulaşabilme imkanı var.
Herhangi bir kavramı, terimi, olayı öğrenmek gerektiğinde anında o
bilgiyi önünüzde bulabilme kolaylığı var. Geriye bakıp bir
karşılaştırma yaptığınızda, bugünün gazetecilerini şanslı buluyor
musunuz? Ben, 1976”da Ankara’da başladım gazeteciliğe. O günlerle
kıyasladığımda ve şu anda bilgi teknolojisindeki hızlı gelişmeleri
dikkate aldığımda şimdi gazetecilerin çok şanslı olduğunu
düşünüyorum. Bunun değerini ne kadar teslim ediyorlar ama, biz
karşılaştırmalı bakabildiğimiz için çok şey fark ediyor. Bazen çok
basit bir bilgiye ulaşabilmeniz için saatlerinizi vermeniz,
kütüphaneye gitmeniz, kaynakları taramanız, gazete arşivlerinin
önünüze gelmesi gerekiyordu. Bugün arşivlere de internetten
ulaşabiliyorsunuz. Gazetecilik eskiye göre çok kolaylaştı. Eskiden
bir haberin yazılması, bir araştırmanın yapılması için koymamız
gereken emek ve harcanması gereken zamanla bugünkü durumu
kıyasladığımızda, işler hakikaten çok kolaylaştı. İnternetin
getirdiği zorluklar da var mı sizce? Zorluğu şu; konuyu geleneksel
yöntemlerle araştırırken ne buluyorsan, onunla yetinmek zorundasın.
İnternete girdiğin zaman öylesine bir bilgi bombardımanı ile karşı
karşıya kalıyorsun ki, o bilgileri eleyip aradığınızı seçmek sorun
haline geliyor. Bilgiye ulaşmak bakımından büyük bir rahatlama
getirdi ama, o bilgi akışını özümseyebilmek, tarama yapıp hangi
bilgiye ihtiyaç olduğunu seçebilmek anlamında zorlaştı. İnternet
gazeteciliğini nasıl algılıyorsunuz? Bu, yeni bir kategori
habercilikte. Yeni bir alan. 10 yıl önce, hatta 5 yıl önce bu
ölçüde yaygınlaşacağını tahmin etmiyordum. Eskiden mesajınızı
kamuoyuna nasıl iletecektiniz? Bir gazete çıkaracaksınız, gazeteye
muazzam bir yatırım yapacaksınız, parayı bulacaksınız, matbaayı
bulacaksınız. Gazeteci istihdam edeceksiniz. Büyük bir organizasyon
gerekli, üstelik son derece maliyetli. Farklı bir gazete
çıkaracaksınız, okutacaksınız, sonra karlı olacak. İnternetin
gelişmesi, herkesin hemen mesajını verebilmesi, bilgiyi
iletebilmesi, hemen okura ulaşımı imkanı açısından büyük bir
kolaylık. Bütün dünyada bilgiye çabuk ve rahat erişim, alternatif
medyaların güçlenmesine yardımcı oldu. Dolayısıyla yazılı basın
kanalıyla, yazılı basın üzerinden kamuoyuna ulaştırılamayan
bilgilerin, bugün internet üzerinden okura ulaştırılabilmesi mümkün
hale geldi. Bu açıdan yani haberin, iletişimin yaygınlaşması ve
kamuoyunun bilgi ihtiyacının, öğrenme hakkının karşılanması
açısından, son derece yararlı. Bir başka anlatımla kamunun,
toplumun menfaatleri açısından yararlı bir gelişme olduğunu kabul
etmemiz gerekir. İnternet ortamının gazeteciye getirdiği “özgürlük”
kavramını nasıl değerlendiriyorsunuz? Zaman zaman benim de mağdur
olduğum bir konu bu. Bilginin topluma ulaştırılmasında
vazgeçemeyeceğimiz, olmazsa olmaz bir takım ilkelerin olması
gerekiyor. Öncelikle bilginin doğru ve sağlıklı olması gerekiyor.
Fakat, internet üzerinden işleyen haberleşme şebekelerine
baktığımızda bu hakkın, teknolojinin getirdiği bu imkanın kötü
amaçlı kullanıldığı durumlarla da sıkça karşılaşıyoruz. Bir sürü
haber sitesi var. Bunlar hakikaten gazetecilik amaçlı siteler ise,
sahipleriyle ilgili bilgi vermek, künyelerini yayımlanmak
zorundalar. Sorumsuzca ve tümüyle dedikoduya, çamur atmaya yönelik
yayın politikası izleyen ya da dedikodu yazan siteler var ve
bunların ortaya attıkları söylentilerin muazzam bir etkisi de
olabiliyor. Bunun kontrolü bir gazetede olduğu kadar kolay değil.
Sizce, habercilik anlamında yayın yapan internet sitelerinde sorun
yaptırım olmaması mı, yoksa sorun gazetecilik ahlakıyla mı ilgili?
Dikkat edin, basında yanlış bir haber çıktığında gazeteciyi ya da
gazeteyi dava edebiliyorsunuz, açıklama gönderebiliyorsunuz.
Karşınızda bir muhatabınız var. Kimin tarafından çıkartıldığını
bilmediğiniz bir haber sitesinin ortaya attığı, diyelim ki yanlış
bir haber karşısında kişilik haklarınıza saldırı olduğunda, tümüyle
savunmasız kalıyorsunuz. Madem herkes, bilgi edinme hakkı
çerçevesinde internet üzerinden haberleşmeyi savunuyor, alternatif
medyanın toplumun bilgi edinme hakkı konusunda ne kadar yararlı
olduğu konuşuluyor, hukuk kurallarına riayet ve şeffaflık
konularında da aynı anlayışların geçerli olması gerekiyor. Bu
alanda mevzuatta büyük bir boşluk var. Bu boşluğun doldurulması
gerekiyor bir an önce. Ben bir internet sitesine girdiğimde, onu
kimin çıkarttığını bilmeliyim. Ayrıca, nasıl yazılı basında etik
alanında bir iyileşmeye ihtiyaç varsa, bence aynı ihtiyaç internet
açısından da geçerli. İnternet gazeteciliğinin avantaj ve
dezavantajlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? İnternet gazeteciliği,
şu anda dezavantajlı durumda. Çünkü bilgi akışı, yetkili makamlar
tarafından öncelikle televizyon kanallarına ve gazetelere
yapılıyor. Onların bilgiyi ulaştırmak üzere öncelik verdikleri
vasatlar, televizyon, gazete ve ajanslar. Buna karşılık, internet
siteleri o listeye girebilmiş değiller. Dolayısıyla habere ulaşmada
zorlukları oluyor. Ama bence bu eksiği şöyle kapatabilirler;
internet haberciliği, gazetelerin ve büyük kitle iletişim
organlarının üzerinde yoğunlaşmadıkları, durmadıkları alanlara
yönelerek ya da onların yeterince derinleşmedikleri alanlarda,
onların eksikliğini kapatacak kulvarlara girerlerse, uzmanlaşmaya
önem verirlerse çok daha işlevsel olabileceklerini düşünüyorum.
İnternet medyasını emekleme döneminde olarak tanımladınız ama, bir
gün internet medyasının geleneksel basını tehdit edebileceğini
düşünüyor musunuz? Bu konu tartışılıyor. Hatta internet ortaya
çıktığında, internet haberciliği gelişmeye başladığında, artık
gazetelerin, yazılı basının hizmet ömrünü büyük ölçüde tamamladığı,
tamamlamakta olduğu gibi bir takım fikirler ortaya atılıyordu. Ama
uygulamaya baktığımızda, bu yöndeki tahminlerin pek de isabet
taşımadığı görülüyor. Tamam, gazeteler tirajlarını arttıramıyorlar,
toplam gazete tirajı dünyanın her yerinde pek artmıyor, hatta belli
bir gerileme var. Fakat ben, bunun sayısının internetten çok biraz
televizyonun ve televizyon haberciliğinin gelişmesinden, televizyon
kanallarının artmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Ama internet,
bu aşamada gerçek anlamda bir tehdit olabilir. Yine tabi
gazetecilerin habere ulaşmada muazzam avantajları var. Artı,
gelenekleri değiştirmek de o kadar kolay değil. İnsanlar her şeye
rağmen, gazete okumak istiyorlar. Siyasi haberi, ekonomiyi,
magazini, her şeyi gazetede bir arada bulabiliyorlar. Haberleri
topluca bulabileceğimiz bir paket sunuyor gazeteler. İnternet onu
veremiyor. Bir çok insan sabahları gazeteleri internetten takip
ediyorlar. Hatta Hürriyet Gazetesi’nin web sitesi de, Türkiye’nin
en fazla ziyaret edilen sitesi. Buna ne diyorsunuz? Bu tabii tirajı
olumsuz etkiliyor. Bilgisayarı olan insanlar, gidip gazete
alacağına, doğrudan internetten okuyor. Bu benim tercihim olmaz.
Ama şu var, ikisinin makul bir dengesinin olması lazım. Gazetelerin
tirajlarının da gayet iyi bir düzeyde seyretmesi, buna karşın
internetten de sunumun yapılması şeklinde. Dünyada en çok hangi web
sitelerini izliyorsunuz? New York Times ve Washington Post’un
siteleri. Bizde, tasarım olarak Hürriyetim sitesini beğeniyorum
ben. Bizdeki gazete sitelerinde mizanpajın estetik boyutu biraz
ikinci planda kalıyor. Aradığınızı bulabilmek, işlevsellik daha ön
planda oluyor. Bir de yazılı basındaki vurucu etkiyi internette
çoğumuz görmüyoruz. Gazetede, okurla gazeteci arasındaki ilişkinin
dinamiği, her şeye rağmen internetten daha canlı, daha dinamik.
İnternet daha soğuk bir iletişim biçimi. İnternette ne kadar zaman
geçiriyorsunuz? Sabah geldiğimde önce e-maillerimi okuyorum. Sonra
yarım saat kadar muhakkak yabancı basına bakıyorum. Onun dışında,
yabancı bir misafir bizi ziyarete gelecek diyelim. Kim olduğunu
biliyorsunuz ama, görüşeceğiniz kişiyi daha iyi tanımak
istiyorsunuz. Ziyaretçiniz kapıda beklerken, siz internette o kişi
hakkında araştırma yapabiliyorsunuz, böyle bir kolaylık da
sağlıyor. Mesela anayasanın bir maddesi gerekiyor. Kitaplara,
kaynaklara başvurma, referans bulma ihtiyacınız ortadan kalkıyor.
Son dönem, yabancı sözlük kullanımında interneti çok kullanıyorum.
Bilmediğimiz bir yabancı sözcükle karşılaştığımda, bir sözlüğü alıp
sayfa sayfa çevirip aramak yerine, sözlük siteleri anında
aradığımızı önümüze koyuyor. Haberleşmede de büyük kolaylık
sağlıyor. İnternet medyası, kendi içinde yasallaşmayı tartışıyor.
Bu tartışmaları izliyor musunuz ve ne kadar destek veriyorsunuz?
İzlemeye çalışıyorum. Bu alanda büyük bir ihtiyaç olduğu aşikar.
Özellikle kendi başıma da geldiği için biliyorum. Örneğin basından
haberler veren medya siteleri var. Oradan bakıyoruz, bir
gazetecinin başka bir gazeteye transfer olmak üzere olduğunu
okuyorum. Doğru çıkmıyor, beni de birkaç kez başka gazetelere
transfer ettiler. Çok sorumluca davrandıkları söylenemez.
Dolayısıyla bunun bir yasal çerçevesi olması gerekiyor. Hukuk
kuralları gazeteler için ne kadar geçerliyse, internet siteleri
için de geçerli olmalı. Gazetelerde kişilik haklarına saldırı
olduğunda kişiler yasalar çerçevesinde haklarını arayabiliyorsa,
aynı derecede internet haberi karşısında da bunu yapabilmeleri
gerekir. Özetle, bir hukuk düzeninde hiçbir şahıs yada kurum hukuk
kurallarından muaf olamaz. Aklınızda kalan, en fazla ziyaret
ettiğiniz Türk siteleri hangileri? Türk sitelerine fazla ziyaret
etmiyorum. Eskiden Habertürk’ü çok düzenli takip ederdim. Fakat
Habertürk televizyona geçince eskisi gibi ziyaret etmiyorum. Sedat
Ergin neden ve nasıl gazeteci oldu, merak ediyorum? Ben tesadüfler
sonucu gazeteci oldum. Gazeteci olmak gibi bir idealim hiçbir zaman
olmamıştı. Liseyi bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde
okurken, öğleden sonraları dersim yoktu. 1975 yılıydı, tesadüfen
Türk Haberler Ajansı’nda part-time, öğleden sonraları çalışmak için
bir çevirmen aradıklarını duydum başvurdum. Öğleden sonraları
çeviri yapıyordum. Böylece bu işe bulaşmış oldum. Sonra Ankara’da
Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne öğrenci olarak girdim.. Ajansın
Ankara bürosuna gidip gelmeye başladım. Öyle başladı. Sonra full
time çalışmaya başladım. okulla gazeteciliği birlikte götürdüm. O
yüzden okulu, altı yılda zor bela bitirdim. Ama okulu bitirdiğimde,
toplam 7 yıl gazetecilik tecrübesi edinmiştim. Okulu bitiren
insanlar, “şimdi ne yapacağız” diye düşünüp bunalıma girerken, ben
zaten bir meslekte yedi yıllık tecrübeye sahiptim. Yani koşuya çok
erken başlamış oldum. Bana çok büyük avantaj sağladı. Sedat Ergin
hakkında konuşan insanlar, sizden “diplomat gazeteci” diye söz
ediyorlar. Bu hoşunuza gidiyor mu? En azından pek rahatsız edici
bir tarafı yok. Ben, Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası
İlişkiler Bölümünden mezunum. Normalde o bölüm mezunları, Dışişleri
Bakanlığına gidiyorlar. Eğer bu gazetecilik olmasaydı, muhtemelen
ben de oraya giderdim. Zaten o dönem ben hep diplomasi muhabiri
olarak çalıştım. Dış politika konularında uzmanlaştım. Vaktimin
çoğunu Dışişleri Bakanlığında geçirdim. Hatta Vahit Halefoğlu
Dışişleri Bakanı iken, Vahit Bey”den “hadi artık seni bakanlığa
alalım” şeklinde bir teklif de aldım. Ankara temsilcisi olmanıza
rağmen, son derece aktif bir muhabir gibi çalışıyorsunuz.
Temsilciler aslında biraz yöneticidir, siz muhabirlikten kopamıyor
musunuz? Tamam, ama ben bunu hiçbir zaman muhabir arkadaşların
ayağına basmayacak şekilde yapmaya önem veriyorum. Muhabirlik için
“gazeteciliğin temelidir” denir. Bu yüzden mi muhabirlik sürüyor?
Doğru, gazeteciliğin esası muhabirliktir. Ben, temsilci olmadan
önce yaklaşık 18 yıl muhabirlik yaptım, sonra bu görevi üstlendim.
Bu biraz şuna benziyor; teknik direktör olsam da hiçbir zaman
sahadan kopmamak gerekiyor. Benimki ise hem teknik direktör olup,
hem de sahada oyuncu olmaya, zaman zaman son 10’uncu dakikada
sahaya girip gol atmaya benziyor. Maçı kurtarmak için bazen sahaya
girmek gerekir. Çok güzel yazı dizilerine, gündem belirleyen
haberlere imza attınız. Hiç, şu haberi de yazsaydım ya da
yazmasaydım dediniz mi? Olmuştur, ama hangileri derseniz hemen
şimdi aklıma gelen yok. O duygu daha çok, keşke şunları şunları da
yazsaydım ya da şurası eksik kalmış gibi şeylerden dolayı olmuştur.
Çok daha fazlasını yapabilirdim diye düşünmüşümdür. Gazeteci olarak
en rahat diyalog kurduğunuz politikacılar kimler? Her lider, her
siyasetçi farklı ama, bu görevi yaptığım süre içerisinde hem
gazetecilik hem de entelektüel açıdan benim için Dokuzuncu
Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel ile diyalog çok farklıydı.
Bugünkü gazetecilere ne önerirsiniz haberde neyi daha çok
önemsemeleri gerekiyor? Gazetecilerin kendilerini ve özellikle
entelektüel hasletlerini daha çok geliştirmeleri, çok okumaları
gerekiyor. Gazetecilerin bilgi dağarcıkları çok geniş olmalı. Bilgi
birikimi ne kadar güçlü olursa. karşılaştıkları olayları o ölçüde
sağlam bir şekilde değerlendirme imkanı bulurlar. Bir gazeteci
dosya bilgisiyle karşısındaki yetkili yada siyasinin gerisinde
olmayacak, hatta karşısındakinden daha fazla bilecek. Bir de haber
kaynakları gazeteci için çok önemlidir. Haber kaynaklarının
güvenini sarsmaması gerekiyor. Konuştuğunuz kişinin size çok
güvenmesi yeterli değil, mutlak güvenmesi gerekir. O mutlak güveni
duyarlarsa, bürokratlar, bakanlar size çok şey anlatmaya başlıyor.
Bu açıdan gazetecilik de bankacılık gibi bir güven müesseseleridir.
Sizin böyle, bildiğiniz halde yazamadığınız haberler var mı?
Önünüze öyle bilgiler geliyor ki, normalde yazdığınız takdirde
manşet olur, ama size off the record olarak anlatılmış. O zaman
unutacaksınız. Bu tür bilginin şu yararı olabilir: günü geldiğinde,
o olayla ilgili başka bir gelişme olduğunda, meseleyi doğru bir
çerçeveye oturtmanıza yardımcı olur. Gazeteciliğin en acı tarafı,
bilip de yazamamak. Bazen gazeteci olarak bir haber kaynağını
dinlerken, refleks olarak “şu anlatılanlar ne kadar da fiyakalı bir
haber olur” diye düşünürsünüz. Ama bunları saklamak zorunda kalmak
acıdır. Hatta bazen bir siyasi yada bürokrat, “bak sana şöyle bir
şey anlatacağım, ama yazma” der, ben de “anlatmayın daha iyi, bana
işkence mi yapmak istiyorsunuz ” derim. Çünkü, huzursuz olacağım
yazamadığım için. İlerde bilip de yazmadığım ortaya çıkarsa ben
kendi yöneticilerim karşısında zor duruma düşerim. Anlatmasın daha
iyi. Siz de bir gün anılarını kitaplaştıran gazeteciler arasına
katılacak mısınız? Bunları yazabilmek için düzenli not tutmak
lazım. Ben de onu yapmıyorum, zamanımda yok. Bir kısmı belki
yazılabilir. Ama aradan çok zaman geçmesi lazım. Belki artık emekli
olunca, gazetecilikle ilişkimi tümüyle bitirdiğim zaman olabilir.
Ancak yine de çok dikkatli yazılmalı. Hürriyet’in büyük tartışma
yaratan “Muhabirin iş kazası” haberini siz olsanız yapar mıydınız?
Bu bir Ankara haberi değil. Ankara gazetecilerinin pek rağbet
edeceği bir haber değil. Ankara gazetecilerinden böyle bir haber
pek çıkmaz. Pek çok kişinin konuştuğu gibi Sedat Ergin, Hürriyet’in
genel yayın yönetmenliğine mi hazırlanıyor? Ben oturduğum koltuktan
sorumluyum.