Eğitimde, sağlıkta, ekonomide, savunma alanında, iç ve dış
siyasette, devletin tüm milli politikalarında izlenecek yol
yasalarla belirlenmiştir.
Hükümetlerin görevi; geçici olarak üstlendikleri ülke
yönetimini, önceden belirlenmiş demokratik ve ulusal çizgilerin
dışına çıkmadan en iyi şekilde icra etmektir.
İcraatlarının başarısı ya da başarısızlığı bir sonraki seçimler
ile ölçülür.
Yani demokrasinin bütün kurallarının işlediği bir ortamda
yapılan seçimler aracılığıyla ortaya çıkan halkın iradesi ile
anlaşılır.
Seçimlerde halkın doğru karar verebilmesi için demokrasiye
yakışır uygun şartların hazırlanması da gerekir.
Aksi halde yapılacak seçimler ne demokratiktir ne de
demokrasinin gereklerinden birinin yerine getirilmesidir.
Bunun adı; ÖRTÜLÜ DAYATMADIR!
1980 Askeri müdahalesinin ardından hazırlanan ve günümüzde
değişmesi gerektiği yönünde her kesimin mutabık kaldığı 82
anayasası buna en iyi örnektir.
7 Kasım 1982’de yapılan referandum sonucu yüzde 91.37’lik
halkoyu ile hem 82 anayasası kabul edilmiş hem de darbeci lider
Cumhurbaşkanlığı ile taltif edilmişti.
Demek ki sandıktan çıkan sonuç her zaman halkın iradesini
yansıtmaz. Bazı durumlarda çaresizliğin hatta mecbur bırakılmış
olmanın yansımasını ifade eder.
Halkın iradesinin sandığa doğru yansıması için yapılan
seçimlerin hangi koşullarda yapıldığı çok önemlidir.
Demokrasi, toplumun her kesimine ulaşmış mıdır, öncelikle ona
bakmak lazım.
Devlet gücünü elinde tutan hükümetin, muhalefete karşı takındığı
tutuma bakmak lazım.
STK’ların, farklı etnik ve mezhep mensuplarının eşit muamele
görüp görmediklerine bakmak lazım.
Gelir dağılımında adaletin sağlanmış olup olmadığına bakmak
lazım.
İnsanların yardıma muhtaç bırakılması sonucu bu yardımların
kesilebileceği endişesi yaşayıp yaşamadıklarına bakmak lazım.
Yolsuzlukların, kadrolaşmanın hangi boyutlarda olduğuna bakmak
lazım.
Toplumun kabullenilmiş çaresizlik içinde olup olmadığına bakmak
lazım.
Ülkenin sanatçılarının, yazarlarının, gazetecilerinin
kendilerini rahatça ifade edip, edemediklerine bakmak lazım.