Seçimi bilen anketçi Adil Gür'den 5. parti iddiası
Abone ol1 Kasım seçim sonuçlarını tutturabilen tek anket şirketi olan A&G Araştırma Şirketi’nin sahibi Adil Gür, "Muhalefet bu 1 Kasım sonuçlarını iyi analiz etmezse, nerede hata yaptığını düşünmezse 5. parti tam da muhalefetin ortasından çıkacak." dedi.
Son anketiyle 1 Kasım seçim sonuçlarını bilen
tek anket şirketi olarak Türkiye seçim tarihine adını yazdıran
A&G Kamuoyu Araştırma Şirketi'nin sahibi Adil
Gür, "Seçimlerden önce herkes 5. partiyi AK Parti’nin içinden
bekliyordu. Ben dedim ki, ‘1 Kasım’da öyle bir sonuç çıktı ki
muhalefet bu 1 Kasım sonuçlarını iyi analiz etmezse, nerede hata
yaptığını düşünmezse 5. parti tam da muhalefetin ortasından
çıkacak." diyerek çok çarpıcı bir iddiaya imza attı.
Türkiye seçim tarihine 'anket şirketlerinin sonuçları bilemediği
seçim' olarak kazınan 1 Kasım seçiminde, sonuçları tek tahmin
edebilen şirket olan A&G Araştırma
Şirketi oldu. A&G'nin sahibi Adil Gür, seçimin
ardından en çok tartışılan yeni anayasa ve Başkanlık sistemine
ilişkin kritik değerlendirmelerde bulundu.
BAŞKANLIK REFERANDUMU
TGRT'de yayınlanan “Neler Oluyor” programına konuk olan gür,
“Anayasa için 330 oyla referanduma gitmek mümkün, Meclis’teki
partilerden bir tanesi destek verirse olur. CHP’nin destek
vermeyeceğini biliyoruz, HDP’nin desteğinde olursa sandıkta sürpriz
bir sonuç çıkabilir, burada MHP’nin tavrı önemli. Türkiye’de
anayasa değişikliğinin gerekli olduğuna toplumun büyük bir bölümü
inanıyor” dedi.
“MUHALEFET PARTİLERİNİN İÇİNDEN 5. PARTİ ÇIKABİLİR”
CHP ve MHP’nin alınan başarısız sonuçların ardından genel
başkanlarını değiştirmeleri gerektiğine inandığını söyleyen Gür,
“CHP ve MHP’de bana göre genel başkan değişimi olmalıdır. Ona karar
verecek olan partinin seçmenleri değil, partinin delegeleri. Ben
her şeye rağmen karamsar değilim. Seçimden 2-3 gün sonra bir
açıklama yaptım. Seçimlerden önce herkes 5. partiyi AK Parti’nin
içinden bekliyordu. Ben dedim ki, ‘1 Kasım’da öyle bir sonuç çıktı
ki muhalefet bu 1 Kasım sonuçlarını iyi analiz etmezse, nerede hata
yaptığını düşünmezse 5. parti tam da muhalefetin ortasından
çıkacak.’ Bakın muhalefetin birinden değil, çünkü bugün Türkiye’de
muhalefet partilerinden bir tanesi başarılı, ikisi başarısız, ikisi
başarılı, biri başarısız değil. Muhalefet partileri topyekun
başarısız. Öyle olunca muhalefet partilerinden rahatsız olan,
kerhen oy veren, seçmenlerin hepsinin oy verebileceği bir parti
çıkabilir. Bölünme yoluyla veya kurulma yoluyla çıkabilir.
Muhalefet partileri bu özeleştiriyi, gerekli düzenlemeyi yapmazsa
bu çıkabilir” diye konuştu.
AK PARTİ'NİN 1 KASIM BAŞARISI
Gür, AK Parti’nin 1 Kasım seçimlerinde oylarını yüzde 10’a yakın
oranda arttırmasının en önemli nedeninin seçmenin istikrar
beklentisi olduğunu kaydederek, “Türkiye, 7 Haziran ile 1 Kasım
günleri arasında çok gergin günler yaşadı. Hem ekonomi alanında,
hem Türkiye’de asayişle ilgili, terör alanında çok ciddi problemler
oluştu. Seçmende bir gelecek endişesi oluştu. AK Parti’nin 7
Haziran’dan 1 Kasım’a 10 puanlık oy farkının en büyük etkeni
istikrar beklentisiydi. Dolayısıyla seçimden önce yapılan
çalışmalarda ‘Türkiye’nin 6 ay sonrasını nasıl görüyorsunuz’ diye
sorduğumuzda seçmen de karamsardı. Halbuki, 1 Kasım’dan sonra
yapılan araştırmalarda sadece Meclis’te değil, toplumun her
kesiminde daha iyimser bir havanın hakim olduğunu görüyoruz” diye
konuştu.
“MUHALEFETİN SORGULANMASI LAZIM”
Muhalefet partilerinin başarısızlığı kabullenmeleri gerektiğini,
kendilerini sorgulamaları gerektiğini dile getiren Gür,
“Muhalefetin sorgulanması lazım. Bizim, 1 Kasım’da AK Parti’nin
yüzde 49 buçukluk başarısıyla beraber muhalefetin başarısızlığını
da konuşmamız lazım. Bir ülkede ne kadar güçlü muhalefet partileri
varsa demokrasi o kadar gelişir. Bundan iktidar partileri de
faydalanır, seçmenler de faydalanır. Ama bu sorgulamayı yapacakları
kanaatinde değilim; çünkü seçim akşamından bu yana muhalefet
partilerinden yapılan açıklamalara baktığımızda belki yazanlar,
çizenler, kanaat önderleri, yorumcular ‘başarısızlık’ kelimesini
ağızlarına alıyor ama muhalefet partileri yöneticilerinde böyle bir
kelime yok. Hatta dün bir muhalefet partisi lideri, ‘Evet, başarılı
olamadık ama mağlubiyet de almadık’ diyebiliyor”
değerlendirmelerinde bulundu.
7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİMLERİ ARASINDAKİ FARK
7 Haziran seçimlerinden sonra seçmende kutuplaşmanın azaldığını, oy
geçişlerinin daha fazla yaşandığını vurgulayan Gür, “7 Haziran ile
1 Kasım seçimleri arasında yaptığımız araştırmalarda şunu gördük;
seçmendeki kutuplaşma, 7 Haziran öncesine göre hem 1 Kasım’dan önce
hem 1 Kasım’dan sonra daha da azaldı. ‘AK Parti 2011’de de yüzde 49
oy almıştı, AK Parti aslında kendi oyunu aldı’ deniliyor. Halbuki
Türkiye’de 2011’den bu yana 5,5 milyon yeni seçmen var. Yani AK
Parti sadece 2011’deki oyunu alsaydı yüzde 40’lar civarında bir oy
alması lazımdı. Türkiye’de kutuplaşma 5-6 ay öncesine göre daha da
azaldı, partiler arasındaki oy geçişi kolaylaştı. Bu, inşallah uzun
süreli devam eder, Türkiye’de kutuplaşma daha da azalır. Biz,
araştırmalarda AK Parti’nin aldığı yüzde 49,5 oyun yüzde 2’sinden
daha fazlasının CHP’den geldiğini gördük. Yani AK Parti, CHP’den
bile oy alabilir hale geldi. Bu da kutuplaşmanın azaldığını
gösteriyor” şeklinde konuştu.
“BİZİM YAPTIĞIMIZ İŞ SADECE BİR FOTOĞRAF
ÇEKMEK”
1 Kasım seçimlerinden önce en doğru oy tahmininde bulunan araştırma
şirketi A&G’nin sahibi olan Adil Gür, hiçbir siyasi partinin
tarafında olmadıklarını belirterek, “2009’da da araştırma
şirketleri ters köşe olmuştu. 2009’da da herkes ‘AK Parti 45-50
alacak’ derken, ben ‘39’ diye yayınlamıştım ve AK Parti 38.8 oy
aldı. Ortada tebrik edilecek bir şey yok, sadece işimizi yapmaya
çalışıyoruz. ‘47.2’ dediğimde, ki buna yurt dışı oyları da dahil
değildi, seçime 1 hafta vardı, 1 hafta içerisinde açıklanan
ekonomik paketlerin de etkisiyle AK Parti 2 puan daha fazla oy
aldı. 2009’da AK Partililer kızıyordu, şimdi muhalefet partilerinin
seçmenlerinin bir kısmı kızıyor. Halbuki, bizim yaptığımız iş
sadece bir fotoğraf çekmek, bir temenni değil. İstatistik bir bilim
dalı aslında kurallarına uyduğunuz müddetçe” ifadelerini
kullandı.
TELEFONLA YAPILAN ANKETLER SAĞIKLI MI?
Gür, telefonla yapılan siyasi anketlerin doğru olup olmadığı
sorusuna, “Türkiye’de son zamanlarda ortaya çıkan telefon
kayıtları, belgeler, mahkeme kayıtları var. Bu ortamda insanlar
eşleriyle bile rahat konuşmuyor. Şırnak’ta, Hakkari’de bir AK
Partili’nin ‘AK Partili’yim’ demesi ne kadar zorsa, Konya’da da bir
CHP’linin ‘Ben CHP’liyim’ demesi o kadar zordur. Bu nedenle
telefonda objektif cevaplar vermeyebilirler, onun için anketör çok
önemli. Giden kişinin eli yüzünün düzgünlüğü, güven vermesi önemli.
Biz, asla taşeron kullanmıyoruz. Türkiye’nin neresinde olursa olsun
kendi ekibimizle araştırma yapıyoruz. Bu işi yapan üniversite
öğrencileri var. Araştırma olduğunda orada ‘Süpervizör’ dediğimiz,
sürekli o işleri organize eden bir arkadaşımız var, 20-25 ilde
bölgelerimiz var, orada kendimiz yapmaya çalışıyoruz” cevabını
verdi.
GÜR'DEN SİYASİ PARTİLER KANUNU ELEŞTİRİSİ
“Türkiye’de yeni anayasayı konuşuyoruz. Türkiye’nin yeni anayasadan
daha çok konuşulması gereken meselesi, Siyasi Partiler Kanunu’dur”
diyen Gür, şöyle devam etti:
“Türkiye’de çok anti-demokratik bir Siyasi Partiler Kanunu var.
Siyasi Partiler Kanunu öyle bir düzenlenmiş ki bir lider koltuğunu
bırakıp gitmediği taktirde o lideri göndermek kolay bir iş değil.
Şimdi siz, ‘Ben şu tarihte imza toplayım, şu tarihte kongre
yağacağım’ diyorsunuz. Ama bu süre zarfında tüm delegeleri
değiştirmek mümkün. Türkiye’de anti-demokratik Siyasi Partiler Yasa
tasarısı yürürlükte olduğu sürece bu problem her zaman karşımızda
olmaya devam edecektir. Bugün bir milletvekilini belirleyen irade,
genel başkanın iki dudağı arasındaki irade. Halbuki, o milletvekili
genel başkana değil, kendisine oy veren seçmene hesap verebilir
hale gelirse bu sorun kendiliğinden hallolur. O zaman o
milletvekili, kendisini iktidara taşımayan, partisini başarıya
ulaştırmayan genel başkanı değiştirir. Bunun önünü açacak
mekanizmalar yapmak lazım. Bu da belki yeni anayasayla birlikte
yapılabilir.”
YENİ ANAYASA
Anayasa değişikliği için halka gidilebileceğini belirten Gür,
halkın büyük çoğunluğunun anayasa değişikliğini istediğini söyledi.
Anayasa değişikliğini halka götürmek için muhalefet partilerinin
birinin AK Parti’ye destek vermesi gerektiğini ve bunun için en
doğru partinin MHP olduğunu dile getiren Gür, “Anayasa için 330
oyla referanduma gitmek mümkün, Meclis’teki partilerden bir tanesi
destek verirse olur. CHP’nin destek vermeyeceğini biliyoruz,
HDP’nin desteğinde olursa sandıkta sürpriz bir sonuç çıkabilir,
burada MHP’nin tavrı önemli. Türkiye’de anayasa değişikliğinin
gerekli olduğuna toplumun büyük bir bölümü inanıyor. Siyasi
partiler uzunca bir süredir iktidarıyla, muhalefetiyle bir
anayasadan bahsediyor. Halkın da yüzde 70’inden fazlası ‘yeni bir
anayasa olmalıdır’ diyor. Türkiye 2007’de bir anayasa değişikliği
yaptı ama altını dolduramadı, devamını getiremedi. Türkiye aslında
bu tartışmalara 2007’de girdi. Yani meselenin yüzde 60’ı 2007’de
halledildi” ifadelerini kullandı.
BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI
Başkanlık sistemiyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Gür,
şunları ifade etti:
“Bugün Türkiye’de ister istemez çok sorunlu bir sistemle karşı
karşıyayız. TBMM’nin mutlaka bir konuda karar vermesi lazım.
Türkiye 2007’de bir karar verdi, bir yola çıktı, ya bunu
tamamlayacak; başkanlık, yarı başkanlık, partili bir Cumhurbaşkanı
ya da ‘biz hata ettik’ deyip ‘yeniden Meclis seçmeli’ demeli. Bugün
aynı siyasi gelenekten gelen bir Başbakan Ve Cumhurbaşkanı var,
yarın bir gün aynı siyasi gelenekten gelmeyen bir cumhurbaşkanı ve
başbakan olabilir. Bu ülkede bir anayasa kitapçığının
fırlatılmasının nelere mal olduğunu biliyoruz. Bu meselenin
mümkünse Meclis’te, Meclis’te halledilemiyorsa halk oyuyla
halledilmesi lazım. Referanduma giderse ne olur? Halkın yaklaşık
yüzde 40’ı başkanlık sistemi ile parlamenter sistem hakkında bir
bilgi sahibi değil. Ben hukukçuyum, ben bile bilmediğim pek çok şey
olduğunu görüyorum. Toplumun bu nedenle önce bilinçlendirilmesi
lazım. Biz Türkiye’de başkanlık sistemini tartışmıyoruz, ‘mevcut
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığını istiyor muyuz,
istemiyor muyuz’ bunu tartışıyoruz, sistemi tartışmıyoruz. Orta ve
uzun vadede bu sistemin insanlara neler getirebileceği, cebinden
örnek vererek anlatılabilirse, istikrarla örnek vererek
anlatılabilirse bu olabilir.”
Adil Gür, başkanlık sisteminin illa federasyonu getirmeyeceğini,
federasyon olmadan da başkanlık sistemi olabileceğini dile
getirdi.
MHP’nin anayasanın değiştirilemez hükmünde olan maddelerini sürekli
gündeme getirmesinin gereksiz olduğunu vurgulayan Gür, AK Parti ve
CHP’nin zaten böyle bir hamle peşinde olmadığını söyledi.